
Hiçbir gözün görmediği, hiçbir aklın idrak edemediği ve hiçbir kulağın duymadığı nimetlerle donatılan cennette bile Hazreti Âdem’i Havva’sız, Hazreti Havva’yı da Âdem’siz yaratmamış Mevla Teâlâ. Yani kadını erkeğe, erkeği kadına muhtaç yaratmış.
Bu fıtri bir ihtiyaçtır. Allah azze ve celle şöyle buyuruyor: “Onlara ısınıp kaynaşasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratıp aranıza sevgi ve şefkat duyguları yerleştirmesi de O’nun kanıtlarındandır. Doğrusu bunda iyi düşünen kimseler için dersler vardır.” (Rum 21)
En doğru beraberliğin temelinin sevgiye, iffete, sadakate, sabra ve güvene dayalı nikâhlı beraberlik olduğu da hidayet kaynağı ve hayat rehberi olan Kur’an-ı Kerim’de beyan edilmiştir.
İki ayrı cinsi çok güçlü psikolojik ve biyolojik bağlarla birbirine bağlaması, bunun üzerine insana yaraşır bir üreme ve yaşama biçiminin yani temelinde iffet anlayışı bulunan, karşılıklı güven, sevgi ve esirgeme duygularıyla geliştirilen aile kurumunun bina edilebilmesi, Yüce Allah’ın
insanlığa en büyük lütuflarındandır. Ayette ifade buyrulduğu üzere iyi düşünen kimseler için bundan çıkarılacak önemli dersler vardır. (Bkz. Kur’an Yolu Tefsiri, Cilt: 4 Sayfa: 303)
Üç önemli husus
Ayette belirtilen şu hususların üzerinde düşünmekte fayda vardır:
“HUZUR BULMANIZ İÇİN.” Demek ki yeryüzünde mutluluk ailededir. Yuvalarımız adeta dünyada ki cennetimizdir. Mutluluğu başka yerlerde aramayın, yuvanızın kıymetini bilin.
“ARANIZDA MEVEDDET YARATMIŞTIR.” Yani Allah Teala’nın sevgi var etmesi, eşler arasındaki muhabbet yaratmasıdır. Bu sevgiyle eşlerin birbirlerine kalpleri ısınır.
“RAHMET YARATMIŞTIR.” Ayette bildirildiği üzere eşler arasında şefkat yaratması Allah’ın varlığının delillerindendir. Şefkat eşlerin birbirlerine yardımcı olmalarını, şu hayat mücadelesinde birbirlerini desteklemelerini ve birbirlerine zarar gelmesin diye uğraşmalarını ifade eder.

Tenkit az takdir çok
Evliliğin en önemli konusu ailede sevgiyi korumaktır. Bu da söz ve fillerle olur. Eşlerin birbirlerine karşı lakayt, alakasız, aldırmaz ve kayıtsız kalmaları yerine sevgiyi besleyen unsurları, güzel söz ve davranışla yakın ilgi ve muhabbeti sağlamaları gerekir.
Kadın kocasına, koca da karısına zaman zaman; “Seni çok seviyorum” demekten çekinmemelidir. Fakat bu konuda şunu da unutmamak gerekir ki birbirlerine sürekli “seni seviyorum” gibi sevgi ifadeleri kullanmaktan daha önemlisi eşlerin birbirine değer verdiğini davranışları ile göstermelidir. Özellikle birbirlerine çok fazla canım cicimli konuşan eşlerin dışarıdan göründüğü gibi olmadığını da düşünmek gerekir.
Ailede sevgiyi korumak için tenkit, uyarı ve ikaz az; takdir, teşekkür ve taltif çok olmalıdır. Mesela hanım kocasına; “Gömlek yakışmış, Pazarı görmüşsün kesene bereket” gibi iltifatlar ederken, erkek de hanımına; “Yemek ne güzel olmuş eline sağlık, elbisemi ütülemişsin teşekkür ederim” gibi sözler söyleyebilir. Buna benzer basit ama güzel sözlerle eşlerin birbirlerinin gönüllerini almaları mümkündür.
Saygı önemlidir
Sevgiyi besleyen en önemli unsurlardan biri de saygıdır. Evlilikler sevgiyle başlar ama saygıyla devam eder. Saygısızlık sevginin de bitmesine vesile olur.
Eşler birbirlerine karşı saygıyı korumaları gerekir. Karı kocanın birbirlerine saygısız ifadeler kullanmaları, kötü konuşmaları ve başkalarının yanında rencide etmeleri evliliği yıpratır. Bilhassa eşler birbirlerinin anne baba ve aileleri hakkında kötü konuşmaktan sakınmalıdırlar.
Saygının olmadığı yerde kişilik haklarını ihlal etmek vardır. Bu da şahsiyeti zedeler. Böyle bir kimse severek evlense bile bu sevgi, saygısızlık karşısında azalmaya başlar. Eşler birbirlerinin sevgisini korumak için saygıya önem vermelidirler.
Allah azze ve celle şöyle buyuruyor: “Onlar sizin için elbisedir, siz de onlar için elbisesini…” (Bakara 187) Ayetin bu kısmında güçlü bir anlatım üslubu içinde karı koca arasındaki ilişkinin tabiatı ortaya konulmaktadır. Elbise ve örtü insanı nasıl soğuktan ve sıcaktan korur, kusurlarını örterse; eşler de birbirlerine karşı öyle koruyucu, kollayıcı ve bağlı olmalıdır.

Sabır da önemli
Sabır adeta evliliği ayakta tutan en önemli etkendir. Sabırsız olan bir eş eşinin kalbini kırarak, kötü muamele ederek ve ufak bir yanlışında bile öfkeyle tepki vererek evliliğine zarar verir.
Evlilik irade değil, idare işidir. Yani bir olay olduğunda her iki tarafta sesini yükseltir bir taraf alttan almazsa, “Benim dediğim olacak, ben haklıyım” derlerse iletişimi sağlayamazlar. Evliliğe en önemli zararı ego savaşları yani eşlerin birbirlerine kibirli davranmaları vermiştir.
Bazen haklı bile olsanız sabretmeyi, idare etmeyi ve özür dilemeyi gerektirir evlilik. Bu hayat mücadelesinde en büyük destekçimiz ve yardımcımız eşimiz olduğuna göre sabırla muamele etmeliyiz.
Sabır bir ibadettir, sabredenler bunun karşılığını Allah azze ve celle’den alacaklar. Eşimizle iletişimimizde sabırla hareket etmeliyiz. Anlık öfkelenmeler beraberinde yanlış cümleler kurmamıza sebep olabilir, sabrederek sakin hareket etmek gerekir.
Güven duymalı
Eşler arasında sevgi ve saygının tesisi güven duygusuna bağlıdır. Eşler birbirlerine karşı samimi ve sadakatli olmaları gerekir. Eşler birbirlerine karşı samimi, güvenilir ve dürüst olup sırlarını saklamaları gerekir. Eşler birbirinin gıybetini yapmaktan, arkadan iş çevirmekten, aşağılamaktan, şiddet uygulamaktan ve özelikle başkalarının yanında eleştiri yapmaktan sakınmalıdırlar.
Samimiyetin olmadığı yani aldatma, kandırma, sırları ifşa etme ve kibrin olduğu bir evlilikte huzursuzluklar başlar.
Müslüman kadın ve erkek zinadan uzak durarak iffetli ve hayâlı bir hayat sürerler. Nitekim; “Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur.” (İsra, 32) buyuran Rabbimiz “Zina etmeyin” demeyip “Zinaya yaklaşmayın” buyurmaktadır ki zinaya götürme tehlikesi bulunan tutum ve davranışlardan da uzak durmayı ifade eder. Burada ardından “Çünkü o hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur” denilmesi, zinanın insanın temiz fıtratına ve akl-ı selime aykırı olduğuna işaret etmektedir. (Bkz. Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 / 480)
Günümüzde en çok boşanma sebepleri arasında ne yazık ki aldatmalar da yer almaktadır. Güvenin olmadığı, aldatma ve kandırmanın olduğu bir
evlilik yıkılmaya mahkûmdur. Eşler bu konuda çok hassas olmalıdır. Sadakat evliliğin olmazsa olmazıdır.
Hoşgörü olmalı
Ailede sevgi ve saygıyı korumanın yollarından birisi de aile içinde mümkün olduğu kadar hoşgörülü olmaktır. Karı koca İslam’ı yaşama noktasında örnek oldukları gibi dille de güzel bir üslup ile zaman zaman birbirlerini uyarmaları gerekir.
Bu konuda Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem çok güzel bir ölçü koymuştur. Şöyle buyurur: “Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete girmek isterse, ölümü kendisini Allah’a ve ahirete inanmış olduğu halde bulsun. Ve insanların kendisine nasıl davranmalarını istiyorsa, o da onlara öyle davransın.” (Müsned-i Ahmed, II, 192)
Elbette eşlerin bazen birbirlerinin bazı huylarını beğenmemeleri normaldir. Bu durumda ne yapmamız gerektiğini Peygamberimiz şöyle açıklıyor: “Bir kimse karısına kin beslemesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.” (Müslim, Radâ, 61),
Bu hadisten de bilinçli aile için önemli bir kural öğreniyoruz: “Eşler birbirlerinin iyi huylarını ön plana çıkarmalıdır.” Hiçbir insan dört dörtlük değildir. Eşler yeri geldiğinde beğenmedikleri veya dikkat etmelerini istedikleri huylarını güzellikle söyleyip birbirlerini tamamlamaları gerekir. Adeta bir elmanın iki yarısı gibi!
Kadının tabiatı narin ve hassas olduğundan bilhassa bu hususa erkekler hassasiyet göstermeli, kaba davranışlardan kaçınmalıdır. Erkekler için Peygamberimizin önemli tembihlerinden birisi de şudur: “Müminlerin iman bakımından en kâmil/olgun olanı; ahlâkı güzel olan ve ailesine nazik davranandır.” (Tirmizî, İman, Hadis no: 2612)
Erkek hanımına ve çocuklarına karşı güzel ahlakla muamele etmeli. Yumuşak, merhametli, ilgili bir eş ve baba olmalı. Allah Resulu şöyle buyuruyor: “Eşlerinize yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, sakın onları dövmeyin ve onları incitecek çirkin sözler söylemeyin.” (Ebu Davud, Nikak, 40-41)
Erkeğin kadını zulmetmesi küfretmesi, hakaret etmesi ve psikolojik vb. şiddet uygulaması kul hakkıdır. Bu yanlış fiil erkeklik değil, zavallılıktır, acizliktir ve zayıflıktır. Bu konuda Peygamberimizin tavrı açık ve nettir. Biz müminlere şunları tavsiye ediyor:
“Ey insanlar! Kadınların haklarına riâyet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muamele ediniz! Onlar hakkında Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız; Onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helâl edindiniz!” (Müslim, Hac, 147)
Hanım kardeşlerimiz!
Yukarıdaki hadis-i şeriften anlaşıldığı gibi İslam erkeklerden kadınların haklarına riayet etmelerini ister. Kadınlardan da kocalarına itaat etmelerini ister. Değerli hanım kardeşlerimiz sıradan insanların sözlerini bir kenara bıraksınlar ve İki Cihan Güneşi Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in şu hadisini iyi anlamaya çalışsınlar:
“Mümin, takvadan sonra, saliha bir eş kadar hiçbir hayır ve mutluluktan yararlanmış değildir. Saliha kadın, kocası kendisine bir şey emrettiği zaman itaat eder, yüzüne baktığında onu sevince gark eder, hakkında yemin etse, onu yerine getirir, bırakıp bir yere gidecek olsa nefsi ve malı hakkında hiç bir endişe duymaz, emin olur.” (İbn Mace, Sünen nikâh 5 hadis no: 1857)
Peygamber Efendimiz bir başka hadislerinde kocasına itaatli kadınları şöyle müjdelemektedir: “Kadın, beş vakit namazını kılar, Ramazan orucunu tutar, nâmusunu korur ve kocasına itaat ederse ona: ‘Hangi kapıdan dilersen oradan cennete gir’ denilir.” (Ahmed bin Hanbel, I/191) Hadisin farklı bir rivayetinde “Namusunu korur” yerine “Allah’a itaat ederse” ifadesi geçiyor. (Mecmau’z-Zevaid 4/306)
Abdülkerim Temizcan/ İrfanDunyamiz.com
Aile Okulu ↗
Mutlu evlilik ve huzurlu aile konusunu ele alan seçme yazılar okumak için tıklayın.
Çocuk Eğitimi ↗
Çocuk eğitimini batılı pedagojiyi esas almadan işleyen yazılar okumak için tıklayın.