Şöhretten afetten kaçar gibi kaçardı

1901 yılında doğan Hacı Şaban Efendi (v. 15 Eylül 1992) Bayburt’un yetiştirdiği en önemli mâneviyat büyüklerindendir. İslam’ı tavizsiz yaşaması ve Sünnet-i Seniye’yi harfiyen tatbik etmesiyle bilinen Hacı Şaban Efendi, tanıyanların anlattıklarına göre çok heybetli bir zatmış. Gözlerine bakmaya bile cesaret edemeyen müridleri, onun o heybetli görüntüsünün ardında çok merhametli bir yüreği olduğunu ifade ediyorlar. Öyle ki çok yaşlı olduğu dönemlerde bile kardeşleri için koşuştururmuş, bilhassa sıkıntısı olanlarla özel ilgilenirmiş. Onun bu hali sevgi dolu yüreğini ortaya dökmek için kâfidir.

Merhum Hacı Şaban Efendi’nin hayatında öncelediği kavramların başında cihad, ilim, takva ve zikir kavramları gelmektedir. Sohbetlerinde bu konulara sık sık değinen Hacı Şaban Efendi zikir konusuna ayrı bir ehemmiyet vermiş ve dervişlerine nerede bir zikir sofrası bulurlarsa oraya oturmalarını tembih etmiştir. Bu konuda söylediği en güzel vecizelerden biri de şudur: “Benim dervişanımın iki atı vardır, birinden yorulur ötekine binerler. Biri Kelime-i Tevhid, biri Salâvat-ı Şerife.”

Hacı Şaban Efendi’nin Sünnet’e verdiği önem de ayrıca takdire şayandır. Bir sohbeti esnasında yeni sakal bırakmış bir gencin arkalarda oturduğunu görünce ona şöyle demiştir: “Sakallı kardeş! Sen arkalarda kalma, öne buyur. Çünkü senin sakalın var. Ahir zaman Nebisi sallellâhü aleyhi ve sellem; ‘Benim kaybolmakta olan bir sünnetimi ihya edene yüz şehid sevabı vardır’ (Taberânî, El Mecmeu’l Kebîr, 1394; El Heysemî, Mecmeu’z Zevâid, 7:282) buyurmuştur.” Hacı Şaban Efendi bu tavrıyla Sünnet’e önem verdiğini göstermiş ve bizlere de Sünnet’in baş tacı edilmesi gerektiğini öğretmiştir.

Allah muhafaza şimdiki bazı ilahiyatçılar Efendimiz’in hayatı boyunca hiçbir zaman terk etmediği sakal sünnetini bile var mı yok mu diye tartışıyorlar. Allah onları ıslah etsin efendim.

Hikmetli sözlerini okurken bütün vücudumun ürperdiğini hissettiğim Hacı Şaban Efendi’nin çekilmiş çok az fotoğrafı vardır. Nitekim şöhretten afetten kaçar gibi uzak duran bu zatın varisi olan Hoca Efendi de bugün aynı geleneği sürdürmektedir. Yedi yıldır himmetleri ile çıkartılan Burhan Dergisi’nde bırakın bir adet fotoğrafının yayınlanmasını, isminin bile geçmesine müsaade etmemiştir. Böyle zatların duasıyla yayımlanan dergi bir tasavvuf mecmuası olduğu halde kendi cemaatinin propagandasını hiçbir zaman yapmamış ve “İslam’a hizmet için varız” prensibini benimsemiştir.

Bayburt’ta ve İstanbul’da birçok faaliyetler yürüten Hacı Şaban Efendi Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Vakfı’nın İstanbul Ateştuğla şubesi 10 Eylül 2011 Cumartesi günü açıldı. Şubenin açılışında emeği geçen Yusuf Daştan ve Enver Gencer beylerin de hazır bulunduğu açılış merasimine birçok güzel insan katıldı. Çoğu Bayburtlu kırmızı yanaklı sakallı dervişler adeta feyiz saçıyorlardı. “Müslümanlar güzeldir” diye her zaman söylemişimdir. Akşam namazından sonra Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda ilk olarak Bağcılar Merkez Vaizi ve Burhan Dergisi yazarı Kamil Abdullahoğlu Hocamız bir sohbet gerçekleştirdi. Sohbetinde dava adamı olmanın ve insan yetiştirmenin ehemmiyetine vurgu yaptı.

Kamil Hoca şunları söyledi: “Bir gün Yaratan bizlerle muhatap olacak ve kim Allah için ne yapmışsa bu ortaya çıkacak. Kim dava adamıdır, kim değildir; bu da ortaya çıkacak. Allah’a ahirette hesap verebilmek için; ‘Ya Rabbi senin davan için şunu yaptım’ diyebilmemiz lazım. Kendimi dava adamı olarak göremiyorum, keşke dava adamı olabilseydim. Çünkü dava adamı Şehid Ahmed Yasin gibi olur. Defterimin arasında sakladığım onun bir Müslümanlara serzenişi var; ümmeti şikâyet ediyor Allah’a. O öyle bir adamdı ki başını bile hareket ettiremiyordu ama düşmanlarına kâbus olmuştu. Onun nefes alıp vermesi bile onlar için çok büyük bir tehlikeydi. Onun için bir kurşun yetecekken sabah namazına giderken o felçli insanı füzeyle vurmuşlardı. Düşünebiliyor musunuz bu halde bile sabah namazına camiye gidiyor. İşte dava adamı bu.”

“Biz ise dünyanın rahatına daldık, dünyevileştik” diyen Kamil Hoca sözlerine şöyle devam etti: “Daha çok nasıl rahat edebiliriz, daha ne kadar kazanabiliriz, makam mevki olarak daha ne kadar yükselebiliriz; bunların derdine düştük. Efendimiz dünyanın cazibesine karşı bizi uyarmıştı ve ‘Dünya tatlı bir yeşilliğe benzer. Dünyaya ve kadınlara karşı dikkatli olun.’ (Fettekud dünya vettekun nisa) buyurmuştu. (Müslim, Zikr 99; Ahmed, Müsned, III, 22; İbn Mâce, Fiten 19) Nitekim İsrailoğullarında da ilk fitne kadınlar ve dünya olarak ortaya çıkmıştır. Ülkemizde dindarlaşma var diyorlar, doğrudur ama ahlaksızlaşma da var. İşte bu mekânlar buna dur demek için açılmıştır. Eğer burayı bir eğitim müessesi haline getiremeyeceksek, gelip çay içip sohbet ettiğimiz bir yer olacaksa, bu iş boştur. İnsan yetiştirmekten başka kurtuluş yolumuz yok. Filmleriyle, televizyonlarıyla, gazeteleriyle sürekli bizi vuruyorlar. Buna karşı bir direnç sağlayamayacaksak, o zaman boşuna uğraşıyoruz. Bir âlim yetiştirmektir hedefimiz. Çünkü bir âlim dünyayı değiştirebilir. Size merhum Ali Ulvi Kurucu ile ilgili bir misal vermek istiyorum. Ali Ulvi Kurucu’nun babası çocuklarını hafız yapıyor ama yine de; ‘Ben bu çocuklarımı okutamadım, âlim yapamadım’ diyor ve Arabistan’a hicret etme kararı alıyor. 1939 yılında oraya gitmek yasak. Falan adreste param var diye ispatlıyor ve pasaportu öyle veriyorlar. O sene hicret ediyorlar ve orada Ali Ulvi Kurucu gibi bir âlim yetişiyor.“

Kamil Abdullahoğlu Hoca’nın bu güzel sohbetinden sonra Hacı Şaban Efendi Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Vakfı Başkanı Sezgin Çakır Ağabey de kısa bir konuşma yaptı.

Vakfın amacından ve yaptığı faaliyetlerden bahsettiği konuşmasında şunları söyledi: “Görüyorum ki bugün aramızda her yaştan kardeşlerimiz var. Bilhassa aramızda gençlerin çok olması ayrıca sevindirici bir durum. Her yaştan kardeşlerimizi bugün olduğu gibi bundan sonra da bu mekânda görmek istiyoruz. Alanında yetkin isimleri de buraya getirmeyi ve sizlere hitap ettirmeyi düşünüyoruz. Başta aksakallı ağabeylerimiz olmak üzere tüm katılanlara, bilhassa buranın açılmasına maddî ve mânevî yardımı olanlara teşekkür ediyor, hepinizi Rabbü’l Âlemin’e emanet ediyorum.”

Hacı Şaban Efendi’nin yolunu takip eden bu güzel insanları tanıdığıma çok memnunum. İtikatları, anlayışları, niyetleri çok güzel elhamdülillah. Kamil Abdullahoğlu Hocamız da şuurlu ve takvalı bir Müslüman. Vakfın başkanlığını yapan aynı zamanda İmam Hatip Lisesinde meslek dersleri hocası olan Sezgin Çakır Ağabey de tam bir gönül dostu, onunla her zaman irtibat halindeyiz. Belki yüz yüze çok sık görüşemesek de zaman zaman telefonla dertleşiyoruz. Ortak derdimiz başta kendi nefsimiz sonra da ümmetin hali. İnşallah böyle güzel insanların gayretleri hep sürer de tarih boyunca insanların ıslahında büyük rol oynayan bu samimi sıcak müesseselerin bacaları hep tüter. Şimdi sizleri yine bir gönül dostu Osman Gülşen Hocamızın vazifeli olduğu camiye götüreceğim.

Aydın Başar / İrfan Yolculuğu

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Celalettin Ökten Hoca sade yaşardı…

Bu yazımda size, Türkiye’de İmam-Hatip Okullarının açılması için gece-gündüz çalışan, yani cihad eden ve neticede …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.