Bayram günü adabı…

Toplumları değerli kılan, kendi örf ve adetleridir. Bizler Müslüman bir toplumuz elhamdülillah. Bizim kültürümüzde hiçbir zaman bayramlar tatile gitme olarak algılanmamıştır. Hastalık vb. özel bir durum söz konusu değilse, akrabalarımızdan uzaklaşmak doğru bir davranış değildir. Maalesef bu son zamanlarda adeta insanlardan kaçar gibi tatile gitmeler arttı. Bu kültürel bir yozlaşmadır.

Bayramı bayram gibi yaşamak gerekir! Bayramlarda komşu, akraba, arkadaş, köylü ve dostları ziyaret etmek ve evimizi misafirlere açmak gerekir. Böylece kopma noktasına gelen insani ilişkilerimizi kuvvetlendirmek için fırsat bulmuş oluruz.

Bayram, ziyaret demek

Sosyal medyada ya da telefon mesajları ile bayramlaşmak genel bir durumdur. Bu asla bizi bayramla ilgili sorumluluklardan kurtarmaz. Bizatihi vaktimizin ve gücümüzün sınırları içinde ziyaretleri gerçekleştirmemiz gerekir.

Ziyaretlerimizin başında anne ve babamız daha sonra kardeşler, amca, dayı, hala, teyze ve onların evlatları gelir. Kur’an Kerim’de “yakın komşu uzak komşu” (Nisa 36) ifadeleri geçer. Bundan dolayı akraba ziyaretlerinden sonra en yakın komşumuzdan başlamak üzere sokağımızda bulunan komşuları da ihmal etmemeliyiz.

Hastalığı sebebiyle hastanede ya da evinde tedavi gören uzak yakın tanıdıkları ve huzur evinde bulunanları da muhakkak ziyaret etmeliyiz. Kimsesizlerin gönlünü almak bayramda yapabileceğimiz en Salih amellerden biridir.

Bayram günü sabah namazını cemaatle kıldıktan sonra eğer bir rahatsızlık yoksa bayram namazına kadar camide kalıp yapılan vaazı dinleyip duaya katılalım. Küçük çocuklarınızı da bayram namazına getirmeyi ihmal etmeyin. Onların manevi dünyalarında bu hatıralar geçmişe dair en güzel hatıralardan biri olarak kalacaktır.

Kabir ziyareti

Bayram da kabir ziyareti yapabiliriz. Burada hem ölümü tefekkür edip hem de geçmişlerimize dualar etmeliyiz. Haşr Sûresi 10. ayette Rabbimiz bizlere bir dua öğretiyor; “Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” Özellikle Rabbena duasını da okumalıyız.

Bayram ziyaretlerini gerçekleştirirken hem aile büyükleri hem de evlatlarımıza yönelik mahremiyete dikkat etmemiz gerekir. Özellikle gençlik çağına gelmiş olmalarına rağmen hala çocuk muamelesi yapıp yetişkin kız ve erkeği bir odada yalnız bırakmak doğru bir davranış değildir. Bu konu önemli bir mevzudur, sadece bayram değil her zaman dikkatli olmak gerekir. Birçok yaşanan olumsuz olaylar vardır, bundan dolayı akrabanız da olsa hassas olunuz. Rabbimizin çizdiği sınırlar bizim mutluluğumuz için en iyi ölçüler ve kurallardır. Bizi yaratan ve bizi bizden iyi bilen Allah azze ve celle’nin kurallarını hafife almayalım, sanki o kurallar yokmuş gibi davranmayalım.

Rasulullah sallellahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor;
“Sakın bir erkek, yanında mahremi olmadıkça yabancı bir kadınla yalnız kalmasın.” (Buhârî, Nikâh 111)

Gelmeyene gidelim

Bizler Allah için ziyaretlerimizi yapalım. Gelmeyene gidelim, kırkın ve küskün olanların kapısını çalalım! Bilelim ki Allah için yapılan amellerin mükâfatı çokça verilecek. “Ben filancaya gittim üç kere, o bize bir kere geldi” anlayışı yanlıştır. Allah azze ve celle’nin rızası için yapılan amellerin hesabı yapılmaz. Biliriz ki kazanan daima güzel ahlakla amel eden olacaktır. İslam dininde üç günden fazla küs durmak doğru değildir. Küskün olduğumuz kişiler varsa bayramı vesile kılıp barışalım.

Rasulullah sallellahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Bir Müslüman’ın, din kardeşini üç gün üç geceden fazla terk edip küs durması helâl değildir. İki Müslüman karşılaşırlar biri bir tarafa öteki öbür tarafa döner. Hâlbuki o ikisinin en iyisi önce selâm verendir.” (Buhârî, Edeb 62, İsti’zân 9; Müslim, Birr 23, 25, 26)

Ziyaretlerimizi kısa ve öz tutalım. Müsaade almak için kendimizden sonra gelecek misafiri beklemeyelim. Herkesin kendine göre ihtiyaçları ve telaşı var. Bu konuda anlayışlı olalım. Özellikle önceden konuşulmuş bir yemek olayı yoksa gittiğimiz yerde yemek ikram etmelerini beklemeyelim ve bunun imasını yapmayalım. Ev sahibinin imkânı ve durumu yoksa mahcup olabilir.

Ev sahibi olarak evimize gelen misafire güler yüzlü ve tatlı dille ikramda bulunalım. Uygun olan odaya misafirimizi buyur edelim. Tatlı, çay vb. ikramlar yapalım. Yalnız misafir her gittiği evde bunları yiyip içse rahatsızlık yaşar bundan dolayı ısrarcı olmayalım. Müsaade istediğinde kalması için de ısrar etmeyelim çünkü yapılacak işler çok olduğundan dolayı vakti iyi kullanmak gerekir.

Tebliğ fırsatı

Bayramları sadece gezme niyetiyle değil de faydaya da çevirmeliyiz. Âlimleri ve aile büyüklerini ziyaret edip bazı konularda istişareler yapabiliriz. Bizi ziyarete gelmiş kimselere de nasihatler edebiliriz. Uygun zaman ve durumda bunları yapmak aslında bayramın buluşmamıza vesile olan yanını iyi değerlendirmemizi sağlar.

Geçmişte bir arkadaşımı ziyarete gitmiştim içinde hadis yazılı küçük renkli not kâğıtları hazırlamışlar, her gelen misafir bir kâğıt seçiyor nasibine hangi hadis çıkıyorsa onu okuyor. Ne kadar güzel bir faaliyet. Her bir misafir bundan çok hoşnut oluyordu.

Bayramlarda üzerimizde emeği olan öğretmenlerimizi, hocalarımızı ve büyüklerimizi ihmal etmeyelim. Uygunsa ziyaretine gidelim olmazsa telefonla arayıp bayram tebriki yapalım. Özellikle ilim ehlinin vakti kısıtlı ve görüştüğü kişiler çok fazladır. Onlar ısrar etmediği müddetçe ziyareti kısa tutup müsaade almak daha uygun olur.

Gıybet olmasın

Bayram ziyaretleri gıybet meclislerine dönmesin! Dilimize hâkim olalım. “Filanca şunu yapmış” tarzı konularla gıybet dedikodu vb. günahlara dalmayalım. Şeytan ağzımıza bir zehirli bal çalar, başkasının arkasından konuştukça tatlı gelir ve konuştukça konuşur! Hâlbuki Kaf Suresi 17 ve 18. ayetlerde Rabbimiz konuştuklarımızın kaydedildiğini beyan ediyor. Dikkatli olalım, lüzumsuz merak duygularımıza yenik düşmeyelim.

Evimize gelen veya evine gittiğimiz kişilere uygun olmayan sorular yöneltmeyelim. Özellikle onun bir yanlışını dile getirmeyelim. Geçmiş bir hatasını söylemek kişiyi üzer ve özellikle bayramda bunun faydası olmadığı gibi zararı da olur. Adam beş sene önce bir yanlış yapmış, bayram günlerinde ziyaret ettiği kişi iki de bir bunu hatırlatırsa o kişi bir daha kimseye gitmek istemez. Sonra da akraba ziyaretlerinin niye azaldığından dem vuruyoruz! İnsanların özel durumlarını, anlatmak istemediği konuları açmayalım ve bu konuda ısrarcı olmayalım.

Bayramda çocuklara hediyeler verilir ve sevindirilir. Onlara karşı da dikkat etmemiz gereken hususlar var. Aynı ortamda bulunan çocuklara hediye vereceksek ya hepsine verelim ya da hiç vermeyelim. Dedeler ve aile büyükleri çocukları ve torunları arasında ayırım yapmamaları gerekir. Böyle bir durumu çocuklar kolay kolay unutmazlar.

Ressam Zeynep Yeşilmen’in Güzel Bir Eseri

Çocukları rahat bırakın

Bayram vesilesiyle bir araya gelmiş aileler çocuklarını veya başka çocukları diğerleriyle kıyaslayıp rencide edebiliyorlar. Her çocuğun kendi hayat şartları ve istidadı farklıdır. Onları birbirleriyle kıyas yapmaktan sakınmak gerekir.

Beş on çocuğun olduğu ortamda sadece bir çocuğun bir özelliğinden dolayı bütün aile bireyleri onunla ilgilenip onu aşırı öven cümleler kurabiliyorlar. Tüm bunlar yapılırken diğer çocuklar bir kenarda mahzun kalabiliyor. Bu hususta da dikkatli olalım. Çocuğa “nasılsın evladım? Veya” okul nasıl gidiyor?” diye soru yöneltip sonrasında “Allah başarı muvaffakiyetler versin” diye dua edelim. Ama detaylı sorulardan kaçınalım. Çocukları ve gençleri özellikle bayramda sıkboğaz etmeyelim! Çünkü ola ki çocuğun dersleri iyi değildir ve bu konuları konuşmaktan haz etmiyordur.

Bayramları gösteriş ve ayıp arama vesilesi yapmayalım. Evet, en temiz ve imkân ölçüsünce tesettüre uygun elbiselerimizi giyelim. Lakin bayram ziyaretlerinden sonra (özellikle çocuklarımızın yanında) başkalarının giydiği elbiseyi küçümsemek, aldığı şekeri hor görmek gibi huylarımız varsa bundan vazgeçelim.

Misafir olduğumuz evde gözlerimize hâkim olalım! Ev sahibinden izinsiz kitaplığını karıştırmayalım. Bizi ilgilendirmeyen bölümlere bakmayalım. Ev sahibinin bizlere gösterdiği yere oturalım.

Misafirliğe gittiğimizde çocuklarımızı tamamıyla özgür bırakmak, ne yaparlarsa yapsınlar ne söylerlerse söylesinler müdahale etmemek doğru değildir. Çocuk gittiği eve ciddi zararlar veriyor, karşı taraf kiracı evin duvarına kapısına zarar gelmesinden korkuyor ama çocuğun anne ve babasının umurunda değil. Evet, onlar çocukça oynayacaklar lakin ev eşyalarına duvarına zarar vermeye kalktıklarında veya büyüklerine hakaret içerikli konuşmalar yaptıklarında başta anne ve babası uygun bir şekilde uyarmaları gerekir. Çocuklarımıza yönelik yoğun bir baskı kurmak ve her hareketine karışmak nasıl doğru değilse aynı şekilde sınırsız bir özgürlük de zarar getireceğinden dolayı uygun değildir.

Bayramlarda yoğun bir ziyaret telaşı içinde olduğumuzdan dolayı namazlar geciktirilip kerahet vaktine bırakılıyor. Bazen normal de beş vakit namaz kılan bile terk edebiliyor. Bu durum bizim imanımıza zarar verir. İbadet ve kulluğumuz ölünceye kadar devam etmeli. Bayram diye özellikle farzlardan vazgeçmek doğru değildir. Namazı ihmal etmediğimiz gibi namaz vaktinde beraber olduğumuz kişilere cemaatle kılmayı teklif edelim. Böylece onların da namazı vaktinde kılmalarını sağlamış oluruz.

Erken kalkmalı

Bayram günleri erken kalkmak gerekir. Saat 11 olmuş ziyaretine gelenler kapıdan dönüyorsa burada bir problem var demektir. Gece mesaisi veya hastalık gibi bir mazereti olmayanların keyfi olarak bunu yapması doğru değildir.

Her zaman böyledir ama özellikle bayram ziyaretlerinde siyasi ve fikri tartışmalara girmeyin. Bilin ki on dakika tartışmanızla hiç kimse düşüncesini değiştirmez! Cedelleşmeniz, öfkelenmeniz ve şu mübarek bayramda kalp kırmanızla kalırsınız. İlla ki bir şeyler söylemeniz gerekiyorsa uygun bir üslup ile söyleyin ve haklı bile olsanız uzatmayın. Çünkü münazara cedelleşmeye dönüştüğünde faydadan çok zarar verir.

Ülkemizde her yıl bayram vesilesiyle şehirlerarası arası yolculuklar yapılıyor. Maalesef araba kazaları vesilesiyle ölümler ve yaralanmalar oluyor. Hız sınırını aşmak, aracın bakımını yaptırmadan yola çıkmak, emniyet kemerini takmamak, yolculuk esnasında telefonla oynamak ve arabadakilerle konuşma yaparken gözlerini yoldan ayırıp arka koltuğa veya yan tarafa bakmak kazalara sebebiyet veriyor. Özellikle hız sınırını aşmak kaza sebeplerinin başında sayılıyor. Bizden kaynaklanan bir sebeple kaza yapar ve bunun neticesinde kendimize, ailemize ve karşı tarafa bir zarar verirsek bunun kıyamet günü hesabını veremeyiz. Tedbir bizden takdir Allah’tandır. Biz üzerimize düşen vazifeleri yapalım gerisini Allah’a bırakalım asıl tevekkül de böyle olur.

Abdülkerim Temizcan/ İrfanDunyamiz.com

  • Öğrendiklerimiz:
  • Bayramlar sevinç günleridir. Hal ve hareketlerimizle bu sevinci yaşamalıyız. Ziyaretler ve hediyelerle en güzel şekilde bayramlarımız kutlamalıyız.
  • Ziyaretler esnasında mahremiyete, gıybet gibi günahlara girmemeye ve zamanı iyi kullanmaya dikkat etmeliyiz.
  • Evimize misafirliğe gelenlere de imkânımız ölçüsünce ikramlarda bulunmalıyız. Güler yüz ve tatlı dil yapacağımız ikramlardan daha önemlidir.
  • Bayram ziyaretlerine giderken gelirken trafik kurallarına riayet etmeliyiz.
  • Özellikle çocuklara harçlık veya bazı hediyeler vererek sevindirmeliyiz.

Adab-ı Muaşeret

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazılar okumak için tıklayın.

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Mehmet Feyzi Efendi farklı bir zattı…

İmam hatipte okurken yaz tatillerinde İstanbul gibi manevi üstadların bol olduğu bir şehirde birçok güzel …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.