Bir insanı kazanmak…

Tekirdağ‘da görev yaptığım okulumda sıkıntılı bir öğrencim vardı. Nerede kavga dövüş, hır gür çocuk başrollerde… Adı bir kere belalıya, serseriye çıkmıştı ya, sınıf arkadaşları ona yaklaşmadığı gibi öğretmenler de çoktan vazgeçmişti ondan.

Karışanı edeni olmayınca çocuk bütün gün okulda uyuyordu. Onu bu hâlde görmeye içim el vermiyordu. Acaba bu çocuğu nasıl kazanabiliriz diye düşünmeye başladım.

Aslında ses tonu fena değildi ve kutlu doğum haftası yaklaşıyordu. Yapacağımız etkinlikte öğrencilerimizin şiir okuması gerekecekti. Bu bir fırsat olabilir diye düşündüm ve çocuğa “Oğlum senin ses tonun müthiş, gel bu şiiri sana okutalım.” dedim.

Çocuk kırmızı gözleriyle önce boş boş baktı, anlaşılan zavallı çocuk anlamakta zorlanıyordu. Sonra birazcık zihnini toplayınca “Hocam kafa mı buluyorsun benimle, ben ne anlarım şiirden?” dedi. “Hayır oğlum” dedim; “Sendeki ses tonu kimsede yok, bu şiiri bu sınıfta en güzel sen okursun.”

Şaşkındı, aslında teklif hoşuna da gitmişti ama kendine güveni yoktu. Tenefüste ona birkaç şiir videosu izlettim. Gönlünü okşayıcı güzel şeyler söyledim. Ne yapacağını şaşırmıştı. Evet demiyordu ama hayır da demiyordu. Bu güzel bir işaretti benim için.

Hemen çalışmaya başladık. Birkaç hafta boyunca iyi çalıştık. Yavaş yavaş kendine güveni geliyordu artık. Ve kutlu doğum haftası gelip çattığında sahnede bizim delikanlı vardı, şiirini okudu. Sağlam da alkış aldı.

Çocuk sahneden iner inmez gözyaşları içinde boynuma sarıldı. “Hocam şiir okurken babamla göz göze geldik. Hayatımda ilk defa insanmışım, adammışım gibi baktı gözlerime.”

O güzel günden sonra çocuğun hayatı yavaş yavaş rayına oturdu. O gün çocuğun gönlüne dokunan, onun için emek harcayan öğretmen aynı zamanda şair ve yazar olan Gökhan Serter Beyefendi idi.

Bütün gönül dostu öğretmenler çok iyi bilir ki her öğrencinin gönlüne giden bir yol vardır. Çocuk ergenlik fırtınaları arasında acımasız dalgalarla boğuşurken onun yaralı gönlüne dokunabilirseniz sakinleşir, yavaş yavaş yolunu bulur ve usulünce akmaya başlar. Şifre “yolunu bulmak”tır.

Eskiler; “Su yolunu bulunca rahmet olur, bereket olur” derler. Yolunu bulamayan suyun önünde ise iki şık vardır. Ya suyunu gereksiz, bereketsiz topraklara akıtıp ziyan eder, tükenir gider ya da yanlış kulvarlara akmaya çalışır; sel olur, felaket olur, etrafına onulmaz zararlar verir. Her iki şıkta da milyonlarca gencimizi kaybediyoruz maalesef…

Bu çocuklar pınar olup memleketimizi yeşertecekler. Yaşları gereği tökezlemek, saçmalamak onların doğal hakkı, ama yolunu şaşırmış bocalayan çocukların elinden tutup yoluna sokmak ise şüphesiz biz büyüklerin görevi. Yoksa itip kakmak, uzaklaşmak, dışlamak, gözden çıkarmak en kolayı.

Biz zor olana, güzel olana talip olalım efendim..

Son söz: “Büyük değeri olan şeyler ucuza mal olmaz. Bulduğunuz şeyin kıymeti, ararken harcadığınız emek kadardır.”

Dr. Faruk Öndağ/ İrfanDunyamiz.com

İyi Haberler ↗

İyiliklere, erdemlere, örnek davranışlara dair beyaz haberler okumak için tıklayınız.

Hatıra Arşivi ↗

Alimler, arifler, hocalar ve önemli şahsiyetlerin hatıralarını okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Kur’an’da insanın eşeğe benzetildiği üç durum

Bakalım size de ilginç gelecek mi… Kur’an’da bazı insanların durum ve tavırları üç noktada “eşek” …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.