Cennet mü’minlere tahsis edilmiştir

“Ayetlerimizi yalan sayan ve (buyruğumuza boyun eğmeyi gururlarına yediremeyerek) onlara karşı büyüklük taslayanlar var ya, göğün rahmet kapıları onlara asla açılmayacak ve deve iğne deliğinden geçmedikçe, onlar da cennete giremeyeceklerdir. (Devenin iğne deliğinden geçmesi nasıl mümkün değilse, inkârcıların da cehennemden çıkıp cennete girmeleri öylece imkânsızdır.) İşte biz, suçluları böyle cezalandırırız!” (A’raf Suresi,40)

A’raf suresini tanıyalım

Ayetin ilk geçtiği surenin özetini vermekteyiz. Bu çerçevede serlevhaya aldığımız ayetin geçtiği A’raf suresinin özetini verdikten sonra ilgili ayetin tefsirine geçebiliriz: Kur’an-ı Kerim’in yedinci suresidir. Mekke’de inmiştir. İki yüz altı ayettir. Adını kırk altıncı ayette geçen ve “henüz cennete de cehenneme de giremeyen insanların bulunduğu yer” anlamına gelen “a’raf” kelimesinden almıştır.

Sureye, Kur’an-ı Kerim’in tanıtımı ve Peygamberimize Kur’an-ı Kerim’le insanları uyarmasını emreden ayetlerle başlanır. Peygamberler dâhil herkesin ahirette hesaba çekileceği anlatılır. Hazreti Âdem’in yaratılışı, eşiyle beraber cennete yerleştirilmesi, şeytanın onlara düşmanlık edip kandırması, cennetten çıkarılmaları, yeryüzüne inişleri ayrıntılı olarak ele alınır. Tüm insanlara, hatadan sonra tövbe etmeleri ve güzel işler yapmaları tavsiye edilir. Namaz kılmak, helalinden yiyip içmek, cinsel ahlaksızlık yapmamak, Allah’a ortak koşmamak, haram ve helaller hakkında bilmeden konuşmamak ve savurganlıktan sakınmak gibi ahlaki öğütler verilir. Cennetlik ve cehennemlikler tasvir edilir ve insanlar cenneti hak ettirecek davranışlarda bulunmaya özendirilir.

Hazreti Nuh, Hazreti Hud, Hazreti Salih, Hazreti Şuayb ve Hazreti Musa Peygamberlerin toplumları ile olan ilişkileri ve bu toplumların yok oluşlarının nedenleri ele alınır. Peygamberlerin davetlerinin ortak yönleri verilir. Misak ayeti olan 172. ayet bu surede geçmektedir. Surede Musa Peygamber ile Firavun arasında geçen olaylar geniş olarak anlatılır. Allah’ın, İsrailoğulları’na verdiği nimetler hatırlatılırken insanlara da Firavun gibi zalim, baskıcı, kan dökücü ve alın teri sömürücüsü olmamaları emredilir. Siyasal şirkin en önemli temsilcisi olan Firavun anlatılırken onun iktidarını besleyen Belam, Haman ve Karun özellikleriyle tanıtılır. Müslümanların bu kişilerin niteliklerinden uzak durmaları tavsiye edilir.

İman etmek

Surede, 157. ayette Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem, en güzel biçimde tanıtılır ve insanların ona uyması istenir. Resulullah’ın tebliğ, tebyin ve teşrii yönünü anlatılır. Diğer peygamberlerden farklı olarak onun evrensel bir peygamber oluşuna vurgu yapılır. Bilgiyi, gerçeğin ortaya çıkması için değil de kötülerin iktidarda kalması için kullananlar kınanır. Allah’ın ayetlerini inkâr edenlerin hayvanlardan bile aşağı oldukları belirtilir.

Surede, kıyamet ve ahiretin gerçekleşeceği tekrar vurgulanır. İnsanların, Kur’an-ı Kerim’in emir ve yasaklarına uymaları tavsiye edilir. Allah’ı çokça anmanın önemini belirten ayetlerle sure son bulur. 

Ahiretteki kurtuluş, imanlı olarak Allah Teâlâ’ya vuslatla mümkündür. Serlevhaya almış olduğumuz ayet, iman olmadan kurtuluşun ve cennetlik olmanın imkânsız olduğunu bildirmektedir. İnsanlar hangi keşfi ve icadı yaparsa yapsın, hangi buluşa imza atarsa atsın iman etmedikçe cennet yüzü göremezler. Cennete girmek için iman esastır. Çünkü cennetin sahibi olan Allah celle celaluh, kuralını böyle koymuştur. O’nun ayetlerine usulsüz yaklaşıp ön kabullü bir şekilde Allah’a rağmen kâfirlere cenneti layık görmek itikadi tehlikeleri muhtevi aşırı bir cehalettir. Allah Teâlâ iman etmedikçe cennete girmenin imkânsızlığını şu ayet-i kerimede ilginç bir benzetmeyle ortaya koymuştur: “Ayetlerimizi yalanlayıp da ona (inanmayıp) büyüklük taslayanlar var ya! Göğün kapıları onlar(ın ruhların)a açılmayacak ve deve iğne deliğinden girinceye kadar onlar cennete asla giremeyeceklerdir. İşte isyankârları böyle cezalandırırız.”1

Allah celle celaluh’a şirk koşmak, O’nun ulûhiyet ve rubûbiyetini parçalamak, O’na eş, oğul ve kız çocuğu isnat etmek, inanmadığı hâlde inanmış gibi gözükmek, haramları helalleştirmek cennetle insan arasındaki önemli engellerdir. Velev ki peygamberin en yakınları bile olsa insan, iman etmedikçe cennete giremeyecektir. Hazreti Nuh aleyhis selam’ın oğlu, Hazreti İbrahim aleyhis selam’ın babası hidayete tabi olmadıkları için peygamber oğlu ve babası olmak onlara bir yarar sağlamamıştır. Konuyla ilgili ayetler gayet açıktır. Dolayısıyla bu konularda naslara rağmen aykırı yorumlar yapmak doğru bir yaklaşım değildir. Bu çerçevede Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem Ebu Talib konusunda uyarılmıştır:” “(Resulüm!) Şüphesiz sen, sevdiğini hidayete eriştiremezsin. Fakat Allah dilediğini (tercihlerine, iyi niyet ve amellerine göre) doğru yola eriştirir. O hidayete erecek olanları daha iyi bilir.”2 Peygamberimizi himaye gibi önemli bir görevi üstlenen Ebu Talib, iman etmediği için uhrevi kurtuluşa erememiştir. Olay ayet ile sabitken mezhebi ve farklı sâiklerle uç yorumlar yaparak meseleyi bağlamından koparmak ilmi bir yaklaşım değildir.

Hüküm açıktır

Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve makasıduşşeria bütünlüğünden kopuk ve usülsüz bir yaklaşımla bazı akademisyenlerin Yahudi ve Hıristiyanların da cennetlik olabileceklerini söylemeleri hem yöntemsiz hem de itikaden tehlikeli bir yaklaşımdır. İtikaden tehlikelidir çünkü mü’mine kâfir demek nasıl ki sahibini küfre götürürse; kâfirliği kesin olan birisine mü’min demek de insanı küfre götürür. Allah Teâlâ bu konudaki hükmünü açıkça beyan etmiş ve kâfirlere cenneti yasaklamıştır: “Hakikaten, ‘Allah, Meryem oğlu (İsa) Mesih’tir.’ diyenler, kesinlikle (şirke girip) kâfir olmuşlardır. Hâlbuki Mesih (İsa): ‘Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a ibadet edin. Çünkü kim Allah’a ortak koşarsa (Allah’a rağmen başka şeyi öne çıkarır ve ona bağlılık gösterirse) hiç şüphesiz Allah, ona cennetini haram eder, onun varacağı yer ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”3

Ayet, teslis (üçleme) inancını küfür olarak vurgulamış ve bu inanca sahip olanların şirk içerisinde olduklarına atıf yapmış, bu hâl üzere ölecek olurlarsa cennetin onlara haram olduğunu beyan etmiştir. Allah Teâlâ’ya çocuk isnat etmek şirktir. Bu anlamda şu ayetin delaleti üzerine Yahudiler de müşriktirler: “Yahudiler (Üzeyir Peygamberi gereğinden fazla yücelterek) “Üzeyir Allah’ın oğludur!” dediler; Hıristiyanlar da (İsa Peygamberi ilâhlaştırarak) “Mesih, Allah’ın oğludur!” dediler. Bu iddialar, kendilerinden önceki putperest inkârcıları taklit ederek, ağızlarında geveledikleri gerçek dışı sözlerdir. Allah kahretsin onları, nasıl da (göz göre göre hakikatten yüz çevirip) dönüyorlar!”4

Bu ayet-i kerime müşrik olmaları hasebiyle Hristiyanlar gibi Yahudilere de cennetin haram oluşuna işaret etmektedir. Bu kadar açık hüküm varken kâfir avukatlığının anlamını kavramak oldukça zordur. Ülkenin bazı akademisyenleri ve sözde araştırmacıları; “Yahudiler ve Hristiyanlar da cennete gireceklerdir” derken misyonerlik yaptıklarının farkındalar mı acaba? Kur’an ve Sünnet, bu sapkın anlayışa cevaplarla doludur. Bu bağlamda şu örnek oldukça önemlidir: Hazreti İbrahim aleyhis selam de kâfir olan babası için bir dönem verdiği söz üzerine Allah Teâlâ’dan şefaat talebinde bulununca Allah celle celaluh, Hazreti İbrahim’e şu cevabı vermiştir: “Cenneti kâfirlere haram kıldım.”5

Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde kurtuluşun ancak sahih ve bütüncül bir imanla mümkün olacağı bildirilmiştir. Kur’an-ı Kerim’e bütüncül bakmak esastır. Bir düşünceyi sözde ispat için ayetleri cımbızlamak ilmi olmayan bir yaklaşımdır. Kur’an’ın kâfir diye nitelendirdiği bazı dini grupların bile cennete girebileceklerini savunan akademisyenler şöyle bir tablo çizmişlerdir. Bu tabloyu birçok sempozyumda bildiri olarak sundukları gibi bilimsel (!) çalışmalarında da kullanmışlardır. Akademik hiyerarşi askeri hiyerarşiden daha katı olduğu için mevkîdaşlarından yeterli tepkiyi de almamışlardır. Bu tablo tam bir Hristiyanlık projesidir. Daha sonraki süreçte, papalığın çıkarıp Müslüman ülkelere dikta ettiği “Dinler Arası Diyalog” toplantılarında da bu tablo kullanılmıştır. (Bu tablonun dayanağını da Bakara Suresi’nin 62. ayeti ile Maide Suresi’nin 69. ayetinden aldıklarını söylemişlerdir.)6

Tablo 1: Kurtuluşa Erecek Dinî Gruplar7

Dinî gruplarKurtuluş Şartları
MüslümanlarAllaha ve ahirete iman + Salih amel = Kurtuluş
YahudilerAllaha ve ahirete iman + Salih amel = Kurtuluş
HıristiyanlarAllaha ve ahirete iman + Salih amel = Kurtuluş
SabiilerAllaha ve ahirete iman + Salih amel = Kurtuluş

Yukarıda yapılan tasnife göre İslâm, ne kadar hak bir din ise Yahudilik, Hıristiyanlık ve Sabiilik de o kadar hak bir dindir. Kurtuluş şartlarına riayet etmek kaydıyla diğer dinlerin de seçilebileceği ifade edilmektedir. Belirttiğimiz gibi bu sınıflama yapılırken Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve tarih dikkate alınmamıştır. Önce şunu belirtmekte fayda var; Allah celle celaluh’un gönderdiği, Yahudilik ve Hıristiyanlık diye hak bir din yoktur. Yüce Allah’ın peygamberleri vasıtasıyla göndermiş olduğu dinlerin hepsinin adı İslâm’dır.8

Ahdi bozanlar

Ehli kitap, Allah celle celaluh’a vermiş oldukları ahdi bozmak, ona çocuk isnat etmek ve ulûhiyeti parçalamak gibi nedenlerden dolayı küfre girmiş ve Allah’a şirk koşmak suretiyle müşrik olmuşlardır.9 Allah inançları Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in getirmiş olduğu vahiyle örtüşmeyen, kitap inançları parçalı ve tahrife dayanan; Kur’an-ı Kerim’i inkâr üzere bina edilen, Resulullah’ın risaletini tamamen reddeden, salih ameller konusunda ise namaz, cihad, zekât, hac, oruç, emribilmaruftan uzak yaşayan; içkiyi, domuz etini, fuhşu, faizi ve daha nice haramları mübah sayan bir toplum nasıl uhrevi kurtuluşa erebilir?

Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz’in sünneti dikkatli bir şekilde, bütünlük çerçevesinde incelenirse görülür ki bu iki kaynakta Yahudi ve Hıristiyanları öven tek bir nas yoktur. Fakat onları yeren ve sapıklıklarını tek tek ortaya koyan yüzlerce ayet ve hadis vardır. Yüce Allah’ın, dinde aşırı gitmek suretiyle sapıttıklarını10 ve kitaplarını tahrif ettiklerini11 açıkça ifade ettiği sapkın kimselerin (Yahudi ve Hıristiyanların) cennetlik olacağını söylemek Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi iki gulat ekolü İslâm’ın seviyesine çıkarmak veya tek hak din İslâm’ı, bu tahrif olmuş beşerî dinlerin seviyesine indirmektir.

Bu yaklaşım bilerek ya da bilmeyerek yapılmakta olan bir misyoner faaliyetidir. Temelinde cehalet ve kötü niyet vardır. Müslümanları küfre döndürmek gayesi gütmektedir. Özellikle de diniyle kaim milletimizi tarihten silmek hedeflenmektedir. Sapkınlık bir defa başladı mı bir daha durdurmak zordur. “Yahudi ve Hristiyanların cennete gideceklerini” iddia eden batıl anlayışın yeni türleri ise, “iyi insan” olmak kaydıyla ateistlerin bile cennete gidebileceklerini iddiaya başladılar. Bu iddiaların sahipleri; dilden, dinden, usulden, Kur’an bütünlüğünden, risalet davasının içeriğinden, istikametten ve hidayetten nasibi olmayan cahillerdir.

Kur’an-ı Kerim, iman olmadan yapılan her türlü olumlu davranışın (salih amelin) “Fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu kül”12 gibi olduğunu vurgulamıştır. Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem bir gün Mekke’de tüm akrabalarını toplamış; Abdulmuttalib ve Abbas oğullarına, halası Hazreti Safiye ve kızı Hazreti Fatıma’ya (radıyellahu anhüma) şu hakikati hatırlatmıştır: “Maddi olarak benden ne istiyorsanız isteyin ama (iman edip salih ameller işlemedikçe) ben, size Allah Teâlâ’dan gelecek olan bir azabı savamam.”13 İlahî rahmete nail olabilmek, Peygamberin desteğini alabilmek, uhrevi kurtuluşa erebilmek için “imanı bilinçli bir şekilde yenileyip”14 sonra da bu hâl üzere “Müslümanca Allah’a kavuşmak”15 gerekir. Bunlar gerçekleştirilmedikten sonra soy ve göstermelik aidiyet duygusunun bir karşılığı yoktur.

Kur’an-ı Kerim’de din nasıl anlatılmışsa öylece iman etmek esastır. Allah’ın gönderip, Resulünün tebliğ ve beyan ettiği dinde kimsenin keyfî bir tasarruf hakkı yoktur. Allah azze ve celle, ahirette kurtulacak olanları vahyin bütünlüğü içerisinde beyan buyurmuştur. Buna göre; gayba iman edip namazlarını kılan, zekâtlarını veren, elçiler arasında hiçbir ayrım yapmayanlar16 insanları hayra davet eden ve her türlü kötülüğe karşı tepkili olanlar,17 her türlü lüzumsuz işten uzaklaşıp iffetlerini koruyan, emanet ve ahitlerine riayet edenler,18 sabır ve takvada önde olanlar; düşmana karşı her an hazırlık yapanlar,19 Allah’a karşı her türlü kulluk görevlerini hakkıyla yerine getirenler;20 içki, kumar ve putçuluk başta olmak üzere haramların her türlüsünden kaçınanlar;21 birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler;22 Allah’ı çokça zikredip her yaptıklarında onu hatırlayanlar;23 namuslarını her türlü haramdan koruyanlar;24 Kur’an’ın ve Sünnet’in hakemliğine çağrıldıklarında bu çağrıya hemen uyanlar;25 Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’e tabi olanlar;26 mallarıyla ve canlarıyla cihat edenler27 ve mizanda tartıları ağır gelenler28 kurtulacaklardır.

Yüce Allah, kendi prensiplerini kullarına bildirmiş ve rahmetine layık olanları açıklamıştır. Kimseye Allah celle celaluh adına söz söyleyerek cenneti kâfirlere tahsis etme hakkı verilmemiştir. Cennet Allah’ındır ve “salih amel işleyen müminlere verilecektir.”29 Kişi küfrü tercih ettikten sonra her türlü salih ameli yapsa bile onlar için tartı bile olmayacaktır. Konuyla ilgili ayet oldukça nettir: “Bunlar, Rablerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı ısrarla inkâr eden kimselerdir: Bu yüzden onların tüm yapıp ettikleri (iyi işleri bile) boşa gitmiştir; çünkü onlara Kıyamet Günü amellerinin karşılığını vermek için terazi bile kurmayacağız (zerre kadar kıymet vermeyeceğiz).”30 Bundan sonraneticesine katlanmak kaydıyla “Dileyen iman etsin, dileyen de küfretsin.”31 Unutulmasın ki “Allah cenneti kâfirlere haram kılmıştır”32 “Deve iğnenin deliğinden geçmedikçe hiçbir kâfir cennete giremeyecektir.”33

HATIRLATMA: Cennet Allah Teâlâ’nın mülküdür. Kur’an’da cennetin Müslümanlar tahsis edildiğine dair onlarca ayet vardır. Müslüman olmanın ve Müslümanca yaşamanın ölçüleri Kur’an ve sünnette konulmuştur. Bu ölçülere uyanlar cenneti hak ederler. Allah Teâlâ’ya rağmen hüküm beyan etmek sapıklıktır. Yüce Allah’ın, kâfir olduklarına hükmettiği kimseleri vicdan ve merhamet adına cennetlik diye nitelemek ilmi olmaktan uzaktır; en büyük cehalet örneğidir. Unutmamak gerekir ki Allah Teâlâ, küfürden razı olmaz ve küfür ehline ahirette yüce makamlar vermez. Bu anlamda cennet bütün küfür ehline haram kılınmıştır.

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

1 A’raf 7 / 40.
2 Kasas 28 / 56.
3 Maide 5 / 72.
4 Tevbe 9/30
5 Buharî, 65, Tefsir, 1, VI / 16.
6 Bu ayetlere verilen Türkçe meallerin tamamına yakını (birkaçı müstesna) yanlıştır. Meallerde Kur’an-ı Kerim’in bütünlüğü, sebeb-i nüzul ve şart edatları ve şartın cevabı hesaba katılmamıştır. Köklü bir çalışma olması için meal yazarları klasik tefsirlere yeterince bakmamışlardır. Bu konuyla ilgili çalışmamız Atlas yayınları tarafından Dinler Arası Diyaloga Reddiye ismiyle çıkmıştır. 
7 Akdemir, Kur’an Sempozyumu, I / 332.
8 Bak: Bakara 2 / 131-133, 136; Âl-i İmran 3 / 19, 52, 67, 85 vd.
9 Bak: Taberî, Câmiu’l-Beyân, IV / 652-653.
10 Bak: en-Nisa 4 / 171; Maide 5 / 77.
11 Yahudilik ve Hıristiyanlığın tahrif olduğuna dair bak: Bakara 2 / 75, 159, 175, 179; Âl-i İmran 3 / 78; en-Nisa 4 / 46; Maide 5 / 13, 41; A’raf 7 / 162.
12 İbrahim 14 / 18.
13 Nesaî, Vesaya, IV / 239.
14 Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, II / 211.
15 Âl-i İmran 3 / 102.
16 Bak: Bakara 2 / 2, 285.
17 Bak: Âl-i İmran 3 / 104.
18 Bak: Müminun 23 / 1-10.
19 Bak: Âl-i İmran 3 / 200.
20 Bak: Hac 22 / 77.
21 Bak: Maide 5 / 90.
22 Bak: Asr 103 / 3.
23 Bak: Enfal 8 / 45.
24 Bak: en-Nur 24 / 31.
25 Bak: Nur 24 / 51.
26 Bak: A’raf 7 / 157.
27 Bak: Tevbe 9 / 88.
28 Bak: A’raf 7 / 8; Müminun 23 / 109.
29 Kehf 18 / 107-108.
30 Bak: Kehf 18 / 105.
31 Kehf 18 / 29.
32 Maide 5/72
33 A’raf 7/40

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Seyda Muhammed Konyevi’den Güzel Eser

Seyda Muhammed Konyevi’nin Reyhani Yayınları’ndan çıkan Hazreti Muhammed’den Kutlu Mesajlar adlı kitabının, son dönemde çıkan …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.