Erbakan hoca yorulmak bilmezdi…

Büyük dava adamı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın en çok etkilendiğim yönü ısrarcı olmasıdır. İnancını yaşamakta ve verdiği kararlarda ısrarcı olmasıdır. Bir insan “dahi“ olsa, zekâsını kullanmasa bu bir işe yaramaz. Bir insan çok güçlü kuvvetli zengin olsa bunu harekete geçirmese bu da bir işe yaramaz. Bir insan hem deha olursa hem idealleri olursa hem de bilgisi olursa, ısrarcı olduğu vakit netice almaması mümkün değildir.

Bizim inancımızda şu vardır: Mücadele edeceksin, isteyeceksin, gayret edeceksin, gereğini yapacaksın sonra Yüce Allah’tan isteyeceksin. Siz çalıştığınız zaman istediğiniz sonucu Allah Teâlâ vermeyebilir. Çünkü siz onun hikmetini bilemeyebilirsiniz. Sizin için bunun hayırlı olup olmadığını anlamayabilirsiniz. Ancak çalışmadan netice almış hiçbir kimse yoktur. Bu ilahi adalet gereği olarak böyledir.

Engel tanımamıştır

Hocamız bütün bunların ziyadesiyle şuurunda olduğu için inandığı, doğru bildiği yerde asla taviz vermeden, engelleri düşünmeden ısrarla mücadelesine devam etmiştir. Bütün engellemelerine, parti kapatmalarına, mahkûmiyetlerine rağmen, bu yolda sebat ederek bunun en güzel örneğini vermiştir. Önüne konan engelleri aşmıştır. Hiçbir zaman inadından, ısrarından ve bu yoldaki mücadelesinden vazgeçmemiştir.

Son nefesine kadar hastanede bile çalışmalarını sürdürmüştür. Biz şuurlu Müslümanlığı tam bağımsızlığı, emperyalizme karşı mücadeleyi, mücadelede hiçbir zaman yılmamayı ve asla bu yolda vazgeçmemeyi ondan öğrendik. 

Biz hocamızla beraber çok duygulu anlar yaşadık. Kendisiyle birlikte Genel Merkez’de siyasi çalışmalar yaptığımız halde onunla siyasi bir lider olmanın ötesinde bir bağ içerisinde idik. Manevi olarak ona karşı bir yakınlığımız vardı. Çünkü Hocamız gerçek bir Allah dostuydu. Ve bu mücadelesini sürdürürken en büyük dayanağı Cenab-ı Allah’ın güç ve kuvvetiydi.

Kendine maletmezdi

Kendinden menkul hiçbir şey söylemezdi. Kendi adına konuşmaz, bir şeyi kendisinin yaptığını iddia etmezdi. Kazandığı başarıları “Bu milli görüşün başarısıdır” şeklinde ifade ederdi. Başarılarına inancımızın bize verdiği bir avantaj veya Allah Teâlâ’nın bir lütfu olarak bakardı. Bize de hep böyle yapmamız tavsiye ederdi. Hocamız bize bu şekilde tavsiyelerde bulunarak, bizi derleyip toparlayıp, manevi olarak bir disiplin altına sokmuştu.

Biz mecliste çalışmalarımız yürütürken, bir taraftan kamuoyundan gelen taleplere cevap vermeye çalışıyorduk, bir taraftan da hemşerilerimizin sıkıntılarını gidermeye çalışıyorduk. Bu yoğun çalışma temposu o kadar ağırdı ki ufkumuzu genişletme fırsatı bulamıyorduk. Ne zaman hocamızla grup toplantısında bir araya geliyorduk, o zaman onun ufkunu, ideallerini bir kez daha dinlediğimiz zaman yeniden kendimizi toparlıyor ve yeniden idealimize, davamıza kilitlenmeye başlıyorduk.

Bizim toplantılarımızda müthiş bir otorite olmasına rağmen, bu otorite katı bir disiplin değil, ruhi bir disiplin şeklindeydi. Bize tavsiyeleriyle, dualarıyla ve verdiği görevleri sıkı takibiyle bizi her zaman motive ediyordu. Hiçbir zaman hocamızdan işittiğimiz azar, tabiri caizse fırça bizi olumsuz etkilemiyordu. Tam tersine motive ediyordu hem de ondan çok büyük bir manevi haz alıyorduk. Yani biz kendi enerjimizi de hocamızdan almış oluyorduk.

Yorulmak bilmezdi

Onun hayatında bir türlü yorulmak bilmediğini görüyoruz. Gerek siyasi çalışmalarında olsun gerekse hükümet çalışmalarında olsun bir türlü yorulmuyordu. Kendisi bütün ekiplerin başındaydı biz vardiya vardiya çalışıyorduk. Bakanlar kurulunun haricinde kendi bakanları ile ayrıca toplantı yapıyordu. Onun haricinde ekipler kurmuştu. Dış politikadan eğitime, sağlıktan istihdama kadar aklınıza gelecek bütün dallarda komisyonları vardı. Biz de bu komisyonlarda çalıştık.

Bizi çok yoğun bir şekilde çalıştırıyordu ve raporları da kendisi alıyordu. Bize; “Takatimizin sonuna kadar çalışacaksınız ondan sonra Allah Teâlâ’daan sonucu bekleyeceksiniz. Eğer takatinizi bu uğurda tüketmezseniz Allah Teâlâ bunu sizden sorar” derdi. Mesela diyelim ki on tane köye gidip çalışma yapmışsak, on birinci köye neden gitmediğimizi sorardı. “O gidilmeyen köyün vebali var” derdi.

Hocamız hem ibadetinde hem de siyasetinde bütün gücünü kullanıyordu. Ve çok okuduğuna şahit oluyorduk. Özel Kalem Müdürü Mehmet Karaman Bey durmadan ona kitap taşırdı. O kitapları okur ve sürekli fikirlerini tazeleyerek en sağlıklı düşüncelere ulaşırdı. Dünyayı ve Türkiye’yi çok iyi takip ederdi.

Son anları

Hocamızın vefat ettiği gün biz İstanbul’da “Milli Görüşlü Ordulular” toplantısını yapıyorduk. Toplantının bitişine doğru bir telefon geldi, üzücü haberi aldık. O sırada salonumuzda da haberler izleniyordu. Birden bire bu haberin yayılmasıyla bir hareketlilik oldu. Şok olduk. Ne yapacağımızı bilemedik. Bütün arkadaşlarımız ağlamaya başladılar, birbirleri ile sarıldılar. Birçok kişi de ellerine bir cüz alıp bir köşede okumaya başlamıştı. Tabi biz Hocamızın son zamanlarda kalbinin çok yorulduğunun farkındaydık.

Vefatından bir gün önce Avrupa Milli Görüş’ten altmış kadar kardeşimiz gelmişti. Hocamız onları onar onar gruplar halinde kabul etmiş ve her birisine inancımızı, davamızı, uzun uzun anlatmıştı. Özellikle cihad vurgusu yapmıştı. O konuşmalardan hemen sonra bir kalp krizi geçirmiş ve bir gün sonra da vefat etmiş. Dolayısıyla son nefsini davasını anlatarak tüketmiş. Her canlı ölümü tadacaktır buyruğunca Hocamız da emanetini teslim etti. Ve dünyada görülmemiş bir cenaze merasimi ile muhteşem bir şekilde yolcu edildi.

Cenab-ı Allah ona o ana kadar yaptığı bütün hizmetlerin sevabını verecektir. Ayrıca da açtığı bütün çığırlardan dolayı kendisinin sadakayı cariye defteri açık olacaktır. Çünkü biz onun yetiştirdiği insanlar olarak Allah rızası için faaliyetler yapmaya devam edeceğiz. Özellikle gençlik ve eğitim projelerimizle onun yolunu takip eden, ısrarlı, mücadeleyi bırakmayan ve yeni bir dünyayı kuracak olan gençlik yetiştirmeye ehemmiyet vereceğiz. Yurtlarımızla, eğitim kurumlarımızla, derneklerimizle bu amaç için çalışacağız. Ve ona daha çok layık olmaya gayret edeceğiz.  

M. Hasan Öz/ İrfanDunyamiz.com

EBAKAN HOCA İLE İLGİLİ DİĞER YAZILAR

Abide Şahsiyetler ↗

İslam’ın çilesini çekmiş öncü şahsiyetlere dair yazılar okumak için tıklayın.

İslam Alimleri ↗

Kıymetli İslam alimlerini tanıtan birbirinden güzel yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

İlk Japon Müslüman kimdi?

Japonya’nın en eski ve en büyük İslamî kuruluşu olan Japonya İslam Merkezi Başkanı Dr. Salih …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.