Geceleri kıyamda olmak…

Kur’an-ı Kerim’de geceleri kıyamda olanlar övülmektedir. Bir ayette şöyle buyurulur: “(Gece vakti herkes derin uykusundayken, sıcacık) yataklarını (Allah’ın rızasını kazanmak için) terk ederek korku ve ümit içinde Rab’lerine el açıp yalvaranlardır ve kendilerine verdiğimiz nimetlerden (bir kısmını Allah için yoksullara) harcayanlardır.”[1]

Secde Suresi’ndeki bu ayet Mekkî’dir. Namaz Mekke döneminde farz kılınmıştır. Miraçla gecesinde beş vakit düzenlemesi Allah Teâlâ tarafından yapılmadan önce Müslümanlar gece namazıyla da mükellef kılınmışlardır. Daha sonra sadece Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’e farziyeti devam eden gece namazı Müslümanlar için de sünnet olarak devam etmiştir. Sünnetin önemini hakkıyla kavrayanlar gece namazının da kıymetini iyi bilirler. Çünkü gece namazları Müslüman kimliğin oluşturulmasında ve takvaya ulaşılmasında en önemli etkenlerden biridir.

Secde Suresi

Gece namazının önemiyle ilgili açıklamalara geçmeden önce tefsirini yapmaya çalıştığımız ayetin ilk defa geçtiği Secde Suresi hakkında kısa bilgi verelim: Secde Suresi, Kur’an-ı Kerim’in otuz ikinci suresidir. Mekke’de inmiştir, otuz ayettir. Adını on beşinci ayette geçen “secde” kelimesinden almıştır.

Sureye, Kur’an-ı Kerim’in Allah tarafından indirildiğini bildiren ayetlerle başlanır. Böylece Kur’an’ın beşer sözü olduğunu söyleyen müşrik anlayışa cevap verilir. Peygamber Efendimiz’in görevinin en yakınından başlayarak insanları uyarmak olduğu bildirilir. Yaratmada eşsiz olan, görülen ve görülmeyen âlemlerde birçok şeyi yaratan Allah’ın kitap göndermeye de gücünün yettiği beyan edilir. Surede, insanın hiçbir şey değilken önce topraktan yaratılıp sonra da ana rahminde geçirdiği evreler sayılır. Ölümden sonra dirilişin mutlaka gerçekleşeceği, insanların Allah’ın huzurunda hesaba çekilecekleri, hesabı kötü olanların cehennem azabını hak edişleri örnekleriyle anlatılır. Ahiret hayatını inkâr eden müşrikler uyarılır ve tehdit edilir.

Surede, Allah’ın ayetlerine iman eden müminlerin niteliklerine yer verilir. Bunlar: “Allah’a tam anlamıyla iman ve itaat, kibirlenmemek, geceleri namaz kılmak, günahlardan tövbe etmek ve kendilerine verilen rızıklardan fakirlere pay ayırmaktır.” Tüm bu güzel nitelikleri davranışa dönüştürmenin karşılığının cennet olduğu müjdelenir. Bu niteliklere sahip olan mü’minlerle inkârcıların eşit olmadığı açıklandıktan sonra inkârcıların ahiretteki barınağı olan cehennemin tasviri yapılır. İnsanı cehenneme girdirecek olan en büyük suçun ‘inkâr’ olduğu vurgulanır. Kâfirler inkârdan vazgeçmeye davet edilirler.

Surede, Allah’ın İsrailoğulları’na verdiği nimetler hatırlatılır. Mekkelilere; “Peygamberimizin ve Kâbe’nin değerini bilirseniz sizi de insanlığın önderi yaparız” mesajı verilir. Mekke gibi sıcak ve suyun az olduğu bir yerde suyun önemine değinilir. Hayattan ümit kesildikten sonra; ölüm anında, “ye’s hâlinde” iman etmenin geçerli olmayacağını ve kıyamet gününde inkârcıların pişmanlıklarının kendilerine bir yarar sağlamayacağını bildiren ayetle sure son bulur.

Gece namazı

Kur’an, insanın pozitif değişiminde huşu içerisinde kılınan bir namazla beraber gece namazına da önem atfetmiştir. İslâm’ın ilk yıllarında gece namazı Müslümanlara emredilmiştir. Bu namazla Müslümanlar ruhen takviye olmuşlar ve kazandıkları manevi güçle kâfirlerin karşılarında savrulmadan ve mevzi değiştirmeden durmuşlardır. Mevzi değiştirmedikleri gibi tüm maddi ve manevi fesat ocaklarına karşı da teyakkuzda olmuşlardır. Kötülük ve şer odaklarına karşı gaflete düşmemişlerdir. Bu teyakkuz hâli onları şeytanlara karşı bilinçli yapmıştır.

İlk vahiyle beraber başlayan namaz ibadetinin içerisinde gece namazının olması çok manidardır. Şu ayet gece namazının hikmetini açıklamaktadır: “Bir kısmı hariç, geceleyin kalk! Yarısı kadar veya bundan biraz daha kısa. Veya biraz daha uzun (bir süre kalk.) Kur’an’ı özenle oku. Çünkü biz sana ağır bir söz vahiy edeceğiz. Geceleri kalk(ıp Kur’an oku)mak daha etkileyicidir. Bu okuyuş daha sağlam (ve verimli) olur. Çünkü senin gündüzleri çok işin olacak.”[2]

Gündüzün yoğun bir çalışma ve davet temposu olan Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem’den Yüce Allah, gece kalkarak ruhen hazırlanmasını ve kalben yakine ermesini istemektedir. Bunun da gece namazıyla mümkün olacağını belirten Allah Teâlâ, Peygamber Efendimiz üzerinden bütün Müslümanlara gerekli mesajı vermiştir. Bu bağlamda Müslümanların gece namazına olan iştiyaklarını ise Rabbimiz şöyle tasvir etmiştir: “(İmanla müşerref olan mü’minler gece vakti herkes derin uykusundayken, sıcacık) yataklarını (Allah’ın rızasını kazanmak için) terk ederek korku ve ümit içinde (namaz kılıp) Rab’lerine el açıp yalvarırlar ve kendilerine verdiğimiz nimetlerden (bir kısmını Allah için yoksullara) harcarlar.”[3]

İslâm’ın tebliğ döneminin başlangıç yıllarında bütün Müslümanlara emredilen gece namazı, miraç gecesinde namazın beş vakit düzenlenmesinden sonra da Peygamber Efendimiz’e farziyeti devam etmiş, diğer Müslümanlara ise sünnet olarak kalmıştır ki şu ayet bu konudaki delilimizdir: “Gecenin bir kısmında uykundan (ibadet etmek için) kalk ve zatına mahsus olmak üzere farzlardan ayrı olarak namaz kıl. Yüce Allah, (yaptığın bu ibadetler vesilesiyle kazandığın liyakate bağlı) seni Makam-ı Mahmuda ulaştıracaktır.”[4]

Geçen ayet ilahi lütuflara ermekle, farzlardan sonra yapılan nafile ibadetler arasındaki doğru orantıya işaret etmektedir. Nafileler farzların mütemmimidirler. Nafile ibadetlerle Allah’a daha çok yaklaşılır ve onun rızası kazanılarak hayatın her anında O’nu desteği alınır. Şu gerçek de unutulmamalı, nafile ibadetler ile Allah Teâlâ’ya yaklaşan Müslümanlar ilahi koruma altına girerler.[5]

Gecenin sükunu

Müslümanın gecenin sükûna erdiği vakitte uykudan kalkıp Allah rızası için ibadet etmesi, Kur’an tilaveti yapması, tesbihatta bulunması, Peygamber Efendimizden menkul dualarla zikir hâlinde olması ve dua ederek insanın Rabbiyle irtibat kurması ve bunu hayatının her gününe yayarak içselleştirmesi manen yetişmesine, ruhen olgunlaşmasına, sabır ahlakı kazanmasına, küfre karşı direncinin artmasına ve gönül dünyasının aydınlanıp basiretinin açılmasına yardımcı olur. Bu nedenle gece namazları peygamberlerin çok önemli sünnetidir. İman ve ibadette kemali bulan marifet ehli büyüklerin yoludur. Gece ibadetleri, insanın gönül dünyasını katılıktan ve gözyaşlarını kurumaktan korur. Özellikle davetçi Müslümanların, önderlik kadrosundaki mü’minlerin ve ülkesinde yaşanan kötülüklerle ilgili hesabı olan nitelikli zevatın gece namazına sıkı sarılmaları gerekir.

İnsanlığın gidişatından ve Allah Teâlâ’ya isyanından “Kemikleri kırılırcasına”[6] rahatsız olan Peygamber Efendimiz, “Gelmiş geçmiş zelleleri bile af olmasına”[7] rağmen ayakları şişene kadar geceleri namaz kılmıştır. Kendisine bu çabası hatırlatıldığında; “Şükreden bir kul olmayayım mı?” cevabını vermiştir.[8]

Peygamber Efendimiz’in hayatını en iyi bilen Hazreti Aişe Annemiz, hasta olsa bile Resulullah’ın gece namazını terk etmediğini söylemiştir.[9] Ayakta duramayacak durumda iken oturarak da olsa gece namazını kıldığı nakledilmiştir.[10]

“Gece namazını mü’minin şerefi” olarak gören Peygamber Efendimiz;[11] ümmetine şu önemli tavsiyeyi yapmıştır: “Sizlere gece namazına devam etmenizi tavsiye ederim. Çünkü bu namaz sizden önceki salihlerin tuttuğu güzel yoldur. Sizi rabbinize yakınlaştırır ve günahlarınıza kefaret olur.[12] Ayrıca vücuttaki hastalıklara da şifadır.”[13]

Müjde verdi

Gece namazına devam eden takva sahibi Müslümanlara Peygamberimiz şu müjdeyi vermiştir: “Cennette, içinden dışı, dışından içi gözüken harika köşkler vardır. Allah Teâlâ bu köşkleri fakirleri doyuran, konuştuğunda kibar konuşan/nezaketli, oruca devam eden ve insanlar uykuda iken kalkıp namaz kılan Müslümanlar için hazırlamıştır”[14] Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem, bu nimetten kişinin bireysel olarak yararlanması yerine ailecek istifade etmesini önermiş ve aile reislerine; “ İnsan geceden kalkar eşini de uyandırır ve beraberce iki rekât namaz kılarlarsa Allah’ı çok zikreden erkekler ve hanımlar grubundan olarak kaydedilirler”[15] müjdesini vermiştir.

Allah katında farz namazlardan sonra en faziletli namaz gece namazıdır.[16] Böyle bir namazdan yukarıda beyan edildiği üzere ailecek istifade edilip Allah Teâlâ’nın rızası aranmalıdır. Hatta karı koca birbirlerini bu namaza teşvik etmelidirler.[17] Bir evde asgari bir kişi mutlaka gece namazına kalkmalıdır ki ilahi rahmet ve bereket o haneye insin.

Peygamber Efendimiz; “Ümmetimin en değerlileri Kur’an’ı hıfzedenler ve gecelerini ibadetle ihya edenlerdir”[18] buyurarak gece namazının önemine vurgu yapmıştır. Geceyi namaz ve ibadetle ihya etmek isteyen kişiye eğer uyku galip gelirse Peygamberimiz şu teselli içeren açıklamayı yapmıştır: “Âdeti olduğu şekilde gecelerini ihya etmek isteyen kimse, uykusuzluğa dayanamaz ve uyuyacak olursa Allah ona namaz kılmış gibi sevap yazar, uykusu da onun için sadaka olur.”[19]

Bazı Müslümanların geceleri okudukları Kur’an hizbleri (bölümleri) vardır. Uyku veya başka bir mazeretle geceden okuyamayacak olurlarsa terk etmek yerine başka bir vakitte okumaları gerekir. Resulullah da zaman zaman tekerrür edebilen bu durumlar için bir başka vakti çözüm olarak önermiştir. Terk etmeyi onamamıştır. Bu meyanda şöyle buyurmuştur: “Kim ki geceden okuması gereken (Kur’an) hizbini okumadan uyuyacak olursa, sabah namazı ile öğle namazı arasında okusun. (Ara sıra zuhur eden böyle vakalarda) insan geceden okumuş gibi sevap alır.”[20]

Müslümanların “kaylûle” yapmaları bile gece namazına kalkabilmek için gündüz uykusundan yardım almalarıdır.[21] Salt uyku için tembelce bir yatış değildir. Şunu unutmayalım ki evlerimizin bile üzerimizde hakları vardır, ancak içerisini bazı nafile namazlarla değerlendirecek olursak haklarını ödemiş oluruz. Çünkü haneler Kur’an tilaveti ve diğer ibadetlerle mamur hâle gelirler. Bu nedenle Peygamberimiz; “Bazı namazlarınızı (nafileleri) evlerinizde kılınız ve oraları kabirlere çevirmeyiniz.”[22] buyurmuştur. Nafilelerle ilgili bu uyarıyı iyi düşünecek olursak, acaba içerisinde hiçbir farzın işlenmediği evler için Resulullah ne der ve nasıl bir benzetme yapardı?

Ruha takviye

Dinimiz gece namazına Mekke döneminin başından beri önem atfetmiş ve Medine döneminde de bu önem verişini sürdürmüştür. Çünkü geceler sükûnet vaktidir. İnsanın zihni geceleyin daha rahatlar ve gürültülerden uzak kalarak idrakini toplar. Muhasebe ve murakabe için en uygun vakitler olan geceler ve onun sabaha yakın kısmı seherler, Allah’ın yardımının ve rahmetinin de nüzul zamanıdır.

Eğer samimi ve içten davranabilirsek, Yüce Allah’tan her an destek alabiliriz. Bu nedenle Allah Teâlâ için gayretli olmayı ve cihadı zirveye taşıyan peygamberler[23] ve Peygamber Efendimiz, rahmetin iniş vakti olan seherleri fevt etmemişlerdir. Dinin mübelliği ve temsilcisi olan Resulüne gece ibadetini farz kılan Allah Teâlâ, Peygamberinin gündüz yapacağı cihada gece ibadetleri sayesinde daha dayanıklı olmasını sağlamıştır.

Zira gece ibadeti ruhu takviye eder. İnsanın azim ve hakta sebatını artırır. Bu anlamda gecelerini en verimli hâle getiren Peygamberimiz, Müslümanların da gecelerini ihya etmelerini istemiştir. Hatta Müslüman gençlerin bile gece namazlarıyla vaktinde tanışmalarını önermiş ve Hazreti Abdullah bin Ömer ile ilgili şu uyarıyı yapmıştır: “Abdullah, birde gece namazına kalkacak olsa ne güzel insan olur.” Hazreti Abdullah bu uyarıyı duyduktan sonra daha az uyuyup gecelerini ihya etmiştir.[24]

Babası Hazreti Ömer radıyellahu anh da Peygamberimizden öğrendiği şekilde kendi aile fertlerini gece namazlarına uyandırmıştır.[25] Peygamber Efendimiz, özellikle kış aylarının mü’minlerin baharı olduğuna dikkat çekmiş ve uzun kış gecelerinin namazla ihya edilmesini istemiştir.[26]

Daha çok hadis hafızı olmasıyla tanıdığımız âlim sahabi Ebu Hureyre de geceleri, üzerinde bin tane düğüm olan bir ip ile bin defa tesbihatta bulunmadan uyumamıştır. Bu büyük sahabi gecenin bir kısmında uyumuş, bir kısmında hadis çalışması yapmış ve bir kısmını da zikir, tevbe ve nafile namazlarla ihya etmiştir.

İnsanın ilk yaratılışındaki hikmeti ilk anda kavrayamayan melekler, Allah Teâlâ’ya durumu şöyle arz etmişlerdi: “Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? (diye işin hikmetini sordular.) Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni takdis ediyoruz.” dediler. (Rabbin de): “Muhakkak ki ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu.”[27]

Abdullah bin Mesud’dan gelen rivayette Allah Teâlâ, “Yaratılışın başlangıcında insanın hikmetini kavrayamayan meleklerine, geceleyin soğukta kalkıp namaz kılan kullarıyla övündüğü ve bu seçkin insanların korkulardan emin olup umduklarına nail olacaklarının müjdesi” bildirilmiştir.[28]

İnsanın fesatçı ve vahşi yönleri ancak Yüce Allah’a ihsan bilinciyle yapılan farz ve nafile ibadetlerle terbiye edilir. Peygamber Efendimiz’in sahabesindeki pozitif dönüşümü bu bağlamda değerlendirirsek meselenin önemini daha iyi kavrarız.

Öyle bir an

Gecelerini namaz ve diğer ibadetlerle ihya eden Müslümanlar için Peygamberimizin şu muştusu çok önemlidir: “Gecede öyle bir an var ki kulun hayırlı talepleri ve duaları o vakte tevafuk ederse Allah Teâlâ, kulunun o isteğini verir. Bu durum her gece böylece devam edip gider.”[29]  “Bu istek dünyaya ait de olabilir, ahirete ait de olabilir.”[30] Rabbimiz dünya ahiret ayırımı yapmadan dualarımıza icabet eder.

Resulullah şu hadislerinde de bizlere Allah’ın rahmetinin nazil olduğu vakti izah buyurmuştur: “Gecenin son üçte biri olduğunda Allah Teâlâ rahmetini dünya semasına indirir; semanın bütün kapıları açılır ve mutlak cömertliği ile tecelli ederek şöyle buyurur: “Yok mu isteyen (dua eden), isteği verilsin (duasına icabet edilsin).” Bu lütuf sabaha kadar devam eder.”[31] Farzlardan ayrı olarak gece namazları dâhil nafilelerle Allah’a yaklaşan kimseleri Allah Teâlâ sever; onları veli edinir.[32] Yalnız burada şu incelik bir defa daha unutulmamalıdır, nafileler farzların mütemmimidirler. Hiçbir nafile ibadet, farz ibadetin yerine geçmez.

Gece ibadetleri, tilavetleri ve namazlarında asıl olan samimiyettir. Zira nafilelere karışan riya ameli ifsat eder. Peygamber Efendimiz bu çerçevede riyanın bir başka yönüne işaret ederek şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Sizleri gizlice şirke düşenlerin durumuna düşmemeniz için uyarırım. Onlar ki kalkarlar ve kendilerine bakan kimselere karşı zorlayarak namazlarını sureta süslerler; riyakârca namaz kılarlar. İşte gizlice işlenen şirk budur.”[33]

Şirkin gizlisinde ve açığında kişileri veya kurumları ulûhiyet makamına çıkarmak vardır. Gizli şirk olan riya; amelleri Allah’tan başkasına arz etmektir. Bu nedenle de riya ile yapılan amellerin sahiplerine hiçbir yararları olmaz. Hâlbuki ibadetlerde ve özelde de namazlarda asıl olan sahiplerini ahlaki açıdan dönüştürmek ve Peygamberimize benzetebilmektir. Çünkü ideal insan sadece odur.

Herkesin hayatı onun hayatına benzediği kadar meşruluk kazanır. O’nun hayatından meşruiyet almayan hiçbir kimse ümmete önderlik yapamaz. Hayatın tüm boyutlarında Peygamber Efendimiz’e benzemeyen bir kimsenin Müslümanlar nazarında bir değeri yoktur. Unutulmaması gerekir ki eğer bir ibadet failini değiştirmiyorsa, neticeyi Peygamberimiz şöyle açıklamıştır: “Nice oruç tutan vardır ki orucundan nasibi açlık ve susuzluk; nice gece namazı kılan vardır ki onun da kıyamından payı sadece uykusuzluktur.”[34]

Hatırlatma: Gece namazı ve ibadetleri Kur’an’ın tavsiyesi, Peygamber Efendimiz’in sünnetidir. Müslümanlar olarak bu ibadete önem vermek zorundayız. Ahlaki gelişimimiz ve ruhi gücümüz gece ibadetleri sayesinde kemale erebilir. Geceler ve seherler ilahi rahmetin inzal vakitleridir. Bu ganimetten nasip almamak akıllı bir Müslümanın yapacağı bir iş değildir. Yüce Allah katında değer kazandıran gece ibadetine, toplum önderleri daha bir önem vermelidir. Ayrıca hane reisleri kendileri geceyi ihya ederlerken eşlerini ve çocuklarını da bu önemli nimetten mahrum etmemelidirler.

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

DİPNOTLAR:
1 Secde 32/16
2 Müzzemmil 74/2-7
3 Secde 32/16
4 İsra 17/79
5 Bak: Enbiya 21/87
6 Bak: İnşirah 94/3
7 Fetih 48/2
8 Abdürrezzak, Musannef, c.III, s. 50; Müslim, 50, Salat’ü-l Misafirin, 18, had. no: 2820, c. III, s.2172; Beyhaki, Nikah, 2, Had. no: 13273, c. VII, s. 62.
9 Ahmed, Müsned, c. VI, s. 126.
10 Buhari, Edeb’ü-l Müfred, s. 219.
11 Suyuti, Celaleddin, Cami’u-s Sağir, c. I, s. 300.
12 Tirmizi, 102, Deavat, had. no: 2549, c. V, s. 552.
13 el-Hanbeli, İbni Recep, Cami’u-l Ülum, c.II, s. 141.
14 Heysemi, Zevaid, c. II, s. 254.
15 Hakim, Müstederek, Tefsir, c. II, s. 452.
16 Ahmed, Müsned, (tah: Muhammed Şakir, had. no:8340), c. XVI, s. 154.
17 Ebu davud, 2, Salat, 348, had.no:1450, c. II, s. 147.
18 Acluni, Keşf’ü-l Hafa, c. I, s. 129.
19 Suyuti, Cami’u-s Sağir, c. II, s. 489.
20 Abdürrezzak, Musannef, c. III, s. 50.
21 Abdürrezzak, Musannef, c. IV, s. 229.
22 Abdürrezzak, Musannef, c. I, s. 393.
23 Ahmed, Müsned, c. IV, s. 32.
24 Buhari, 19, Teheccüd, 2, c. II, s.42.
25 Abdürrezzak, Musannef, c. III, s. 49.
26 Acluni, Keşf’ü-l Hafa, c. II, s. 5.
27 Bakara 2/30
28 Heysemi, Zevaid, c. II, s. 256.
29 Ahmed, Müsned, c:III, s. 313.
30 Müslim, 6, Salat’ü-l Misafir, 23, had. no: 757, c. I, s. 521.
31 Ahmed, Müsned, c. I, s. 403.
32 Heysemi, Zevaid, c. II, s. 247.
33 Beyhaki, salat, had. no: 3585, c.II, s. 413.
34 Heysemi, Zevaid, c. II, s. 202.

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Seyda Muhammed Konyevi’den Güzel Eser

Seyda Muhammed Konyevi’nin Reyhani Yayınları’ndan çıkan Hazreti Muhammed’den Kutlu Mesajlar adlı kitabının, son dönemde çıkan …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.