Sufilere göre takva kavaramı…

Köken itibariyle “Korumak, himâye etmek, zarar verecek şeyden korumak, çekinmek ve koruma altına almak” gibi anlamlara gelen takva kavramı,1 İslam’ın (Kur’ân ve Sünnet’in) üzerinde durduğu önemli kavramlardan biridir.2 Öyle ki Kur’ân-ı Kerîm’de bu kavram iki yüz elli sekiz yerde zikredilmiş,3 Kur’ân’ın hemen baş kısmında Kur’ân-ı Kerîm kendisini takva sahipleri için bir rehber olarak takdim etmiş4 ve Allah katında üstünlüğün takva ile ölçüldüğünü haber vermiştir.5

İki Cihan Güneşi Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem de “İnsanın Cennete girmesine en çok sebep olan şey, onun Allah’a karşı duyduğu takvasıdır6 buyurarak takva duygusuyla hayatı anlamlı kılmanın ebedi mutluluk için önemine işaret etmiştir.7

O muttakiler ki

Kur’ân-ı Kerim’de takva sahipleri inanç, ibadet ve ahlakî özellikleriyle detaylı bir şekilde tarif edilmiştir.8 Kur’ân’ın tanımlamasına göre takva sahibi kimse (muttaki kul) Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve gayba iman eden kimsedir.9 Vahyin tarifine göre muttakî kul, bu imanî hassasiyetleri sebebiyle Allah’a kulluk bilincini daima canlı tutan kimsedir.

Bu anlamda âyetlerin muttakî kulu, namaz kılan, zekât veren, Allah ve Resul’üne itâat eden, geceleri az uyuyup seher vakitlerinde dua eden, Allah’tan af dileyen ve tevbe eden kimseler şeklinde tanımladığını görürüz.10 Yine Kur’ân-ı Kerîm, muttakîlerin sabırlı, iyilik sahibi, öfkelerini yutan, affedici, sözünde duran, dosdoğru/ sâdık olan ve bütün işlerini salih amel şemsiyesi altında gerçekleştiren kimseler olduğunu naklederek ahlâkî birçok özelliklerine değinmiştir.11

Peygamber Efndimiz sallellahu aleyhi ve sellem de takvanın merkezi olarak kalbe işaret buyurmuş12 ve ömrünü takva duygusuyla şekillendirebilmenin, bir başka ifadeyle, vahyin standartlarıyla hayata yön verebilmenin İslam’ın ana hedefi olduğu mesajını vermiştir.13

Bu anlamda Peygamberimizin yaşayan Kur’ân olan hayatı, takvaya ulaşabilmek için gösterdiği gayret ve kalbin dünya sevgisinden tasfiye edilerek Allah sevgisi ve korkusuyla donatılması noktasındaki çabaları son derece önemlidir. O örnek kişiliğiyle Allah sevgisini ve korkusunu ifade eden takva hassasiyetinin birey açısından ne denli büyük bir öneme sahip olduğunu gözler önüne sermiştir.14

Sufiler ve takva

Kur’ân ve Sünnet merkezli bir hayatı kendilerine hedef olarak benimseyen sûfîler de takva kavramı üzerinde detaylı bir şekilde durmuşlardır. Onlar takvanın tanımı ve takva sahibi kulun özellikleri üzerinden konuyu değerlendirmişlerdir. Gazâlî konuyu şu ifadeleriyle gündeme taşır: “Kul için takva, kendisiyle günahları arasında günahları terk etme hususunda kuvvetli bir sabır ve gayret engeli hâsıl oluncaya kadar kalbini sanki o günahı hiç işlememiş gibi temizlemesidir. Veya mubah veya helal olan şeylerin faydasız olanından kaçınmaktır.”15 Görüldüğü gibi Gazâlî, takvayı kalbin temizliği ve boş şeylerden yüz çevirme şeklinde özetlemiştir.

Abdülkâdir Geylânî ise takva ve vera duygusunun kişide tam olabilmesi için şu on şartın yerine getirilmesi gerektiğini ifade eder: “Dili gıybetten korumak, sû-i zandan kaçınmak, başkalarını küçümsemek ve hafife almaktan sakınmak, gözü haramlardan korumak, doğru sözlü olmak, iyiliği, minneti kendinden değil, Allah’tan bilmek, malı hak yolda harcamak, kibir ve büyüklük istememek, beş vakit namazı kılmak ve sünnet üzere bulunmak.”16 Geylânî’nin bu ifadelerinden takva duygusunu kişisel, toplumsal, ibadet ve inanç gibi açılardan değerlendirdiğini anlamaktayız.17

Nasrabâbdî takvayı “Kulun masivadan sakınmasıdır” şeklinde tanımlar.18 Onun takva konusundaki Allah’tan başka kimseye dayanmama vurgusuna karşılık Zünnûn el-Mısrî takvanın zâhir ve bâtın boyutuna şu ifadelerinde değinir: “Takî o kimsedir ki zahirini şeriata muhalif olan haramlarla bâtınını ise illetli olan şeylerle kirletmez. Daima Allah’ın rızasına razı olma mevkiinde bulunur.”19

Zühde sarılmak

Zünnûn’un kulluk bilinciyle ilişkilendirdiği takva konusunu20 onunla paralel bir şekilde ele alan bir diğer isim İbn Ata’dır. Ona göre takva sahibi olmak demek zühde sarılmak demektir. Bu konuda en güzel örneklerden biri Hazreti Ebubekir’dir. Çünkü Hazreti Ebubekir’in önüne bütün dünya serildiği halde o, ezelî ve ebedî olanı tercih etmiş ve Peygamber Efendimiz; “Ailene ne bıraktın?” diye sorunca “Allah ve Resulü yeter” cevabını vermiştir.21

Karabaş-ı Velî ise takvanın dört boyutundan bahseder. Ona göre takvanın ilk boyutu günâh işlemekten sakınmak, ikinci boyutu fiilleri nefsine isnâd etmekten uzak durmak, üçüncü boyutu kişinin kendisine kemâl sıfatları isnâd etmekten uzak durması, dördüncüsü ise kişinin kendisine vücûd ve zât isnâd eylemekten sakınmasıdır.22 Görüldüğü gibi burada Karabaş-ı Velî, tevhid inancı çerçevesinde takvayı değerlendirmiş ve gerçek anlamda kulluğun zirve noktası olan, kulun yokluk düşüncesiyle yaratıcısına kullukta bulunmasını, takva düşüncesiyle izah etmiştir.23   

Takvanın daha üst boyutunu ifade eden vera kavramı da sûfîlerin gündemini meşgul etmiştir. İbrahim bin Edhem’in tarifiyle vera, şüpheli olan her şeyden vazgeçmek, fuzûlî şeyleri terk etmek ve mâlâyânîden uzak kalmaktır.24 Yunus bin Ubeyd’e göre ise vera; “Şüpheli olan her şeyden çıkıp her yerde nefis muhasebesi yapmaktır.”25 Bu tanımlardan sûfîlerin verayı zühdün girizgâhı ve nefs muhasebesine sürekli devam ederek takva bilincini kalbe yerleştirme faaliyeti olarak anladıklarını müşahede etmekteyiz.

Takva ve vera duygusunun önemini Abdülmecîd-i Sivâsî, Hasan-ı Basrî’nin şu sözüyle ifade eder: “Takva ve veradan zerre kadar olan şey, takvasız bin miskal oruç ve namazdan yeğdir.26 Yine Sivâsî’nin şu ifadelerinde takva elbisesine27 bürünmenin önemine dair ifadeleri görülmektedir: “Tâcirâ takva kumaşın nefse giydir ölmeden/ Çarh-ı atlas köhnedir âvâresidir nice cân.”28  

Takva elbisesi

Gönül ehlinin, Kur’ân ve Sünnet’in bu kilit kavramları üzerinde detaylı bir şekilde durduklarını ifade edebiliriz. Bu aynı zamanda tasavvufî düşüncenin dinin aslî kaynaklarından beslenen yapısını gözler önüne seren bir gayrettir. Kur’ân’da “Takva Elbisesi” şeklinde insanın bürünmesi istenen bu duyguyu (yaşam tarzını) sûfîler de dünya- ahiret mutluluğu için olmazsa olmaz bir duygu (yaşam tarzı) olarak görmüşlerdir.

Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in “Takva buradadır”29 şeklinde kalplerine işaret etmelerinden hareketle sûfîler, sıklıkla takvanın kalbî boyutu üzerinde durmuşlardır. Onların, kalp-takva ilişkisinden öte takvanın bir yaşam biçimi halini alması gerekliliğinden neşet ederek takvanın vücudun ve hayatın tamamını kuşatması gerektiğine de vurgu yaptıklarını görmekteyiz.

Takva ve vera duygusuyla inanç, ibadet ve ahlâkî uygulamaları hayata aksettirmenin Mevla katında büyük bir değere sahip olduğunu ifade eden sûfîlerin bu konuları tevhid düşünceleri çerçevesinde değerlendirmeleri de mânidârdır. Sûfîler, takva ve vera hassasiyetlerini yaratılış gayeleri olarak kabul ettikleri tevhid düşünceleriyle birlikte değerlendirerek bu konulara verdikleri büyük değeri ortaya koymuşlardır.

Gönül ehli, takva elbisesine bürünebilmek için zâhir- bâtın her türlü günâh ve günâha düşürme ihtimali olan durumdan sakınmak gerektiğini ifade ederek bu konuda hassas bir dengeyi gözetmek gerektiğinin altını çizmişlerdir. Sûfîlerin takva ve vera konusundaki bu hassas tavırları Allah Teâlâ’ya kulluk sürecindeki genel tavırlarının bir getirisi olarak kabul edilmelidir.

Dr. Fatih Çınar/ İrfanDunyamiz.com

DİPNOTLAR

1 Zebidi, Tâcü’l-Arûs, (Beyrut: Daru’l-Fikr, Tarihsiz), 10/396; İsfehani, Müfredât, (Mısır: Matbaatü’l-Fenniyye, Tarihsiz), 52.
2 Erik S. Ohlander, “Kur’ân’da Allah Korkusu (Takva): Semantik Değişiklik ve Tematik Bağlam Üzerine Bazı Açıklamalar”, Çev. Faruk Özdemir, Journal o fIslamic Research 23/1, (2012), 18-27.
3 Süleyman Uludağ, “Takva”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (İstanbul: TDV Yayınları, 2010), 39/484-486.
4 Bakara 2/1-4.
5 Hucurat 49/13.
6 Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/392, 442.
7 İsmail Raci Faruki, Tevhid, çev. Dilaver Yardım – Lâtif Boyacı, (İstanbul: İnsan Yayınları, 2006), 176-177.
8 Mehmet Soysaldı, “Kur’ân Semantiği Açsından Takva”, Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 21-42.
9 Bakara, 2/3-4, 177.
10 Bakara, 2/3, 177; Enam, 6/72; Bakara, 2/177; Zariyat, 51/19; Bakara, 2/3, 177; Âl-i İmran, 3/17, 134; Zariyat, 51/19; Teğabün,64/16; Âl-i İmran, 3/172; Enam, 6/155; Enfal, 8/1;Nur, 24/52; Âl-i İmran, 3/17; Zariyat, 51/17-18.
11 Âl-i İmran, 3/134; Yusuf, 12/90; Meryem, 19/60-61; Âl-i İmran, 3/134; Bakara, 2/177; Âl-i İmran, 3/76; Tevbe, 9/7; Bakara, 2/177; Âl-i İmran, 3/17, 120, 20; Bakara, 2/177; Âl-i İmran, 3/17; Tevbe, 9/7; Maide, 5/93; Zariyat, 51/16; Meryem, 19/60-61
12 Buhari, “Nikâh”, 45; “Edeb”, 57- 58; “Feraiz”, 2; Müslim, “Birr”, 28-34; Ebu Davud, “Edeb”, 40, 56; Tirmizî, “Birr”, 18.
13 Müslim, “Zikir”, 72.
14 Erhan Yetik, “Hazreti Muhammed’in Zühd ve Takvası”, On Dokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 7, (1993), 132-134.
15 Gazali, İhya (Tarihsiz: Dâru’l-ilm, Tarihsiz), 4/153.
16 Dilâver Gürer, Abdülkâdir Geylânî –Hayatı, Eserleri, Görüşleri- (İstanbul: İnsan Yayınları, 1999), 222.
17 Kadir Özköse, “Takva Elbisesi”, Somuncu Baba 108, 22.
18 Kuşeyrî, Risâle, hzl. Mehmet Günyüzlü (İstanbul: Yasin Yayınevi, 2003), 159.
19 Kuşeyrî, Risâle, 160.
20 Kur’ân’ın takva kavramına sürekli canlı olan kulluk bilinci şeklinde bakması bilgisi için bkz., Ömer Faruk Yavuz, “Kur’an Perspektifinde Dünya- Ahiret Bütünlüğü”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi 6/3, 2006, 177-178.
21 Ali Bolat, “Ebu’I-Abbas İbn Ata’nın Bazı Tasavvufi Temel Kavramlara Bakışı’, Tasavvuf: İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi, (2004), 309-310.
22 Kelâm-ı Azîz, MÜİF Tasnif Dışı Yazma, 320.
23 Kerim Kara, Karabaş Veli: Hayatı, Fikirleri, Risaleleri (İstanbul: İnsan Yayınları, 2003), 276.  
24 Kuşeyrî, Risâle, s.163; Halime Gül, İbrahim b. Edhem ve Tasavvuf Tarihindeki Yeri (Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2008), 32.
25 Kuşeyrî, Risâle, 165.
26 Abdülmecîd-i Sivâsî, Letâifü’l-Ezhâr (İstanbul: Süleymaniye Kütüphanesi, Mihrişah Sultan, 255), 136a.
27 Araf 7/26.
28 Abdülmecîd-i Sivâsî, Divan (İstanbul: Süleymaniye Kütüphanesi, Lala İsmail, 1032/2), 15b; Cengiz Gündoğdu, Bir Türk Mutasavvıfı: Abdülmecid Sivasî, Hayatı, Eserleri ve Tasavvufî Görüşleri(Ankara:  TCKB Yayınları, 2000), 349-350.
29 Buhari, “Nikâh”, 45; Müslim, “Birr”, 28-34.

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Adab-ı Muaşeret↗

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

İlk Japon Müslüman kimdi?

Japonya’nın en eski ve en büyük İslamî kuruluşu olan Japonya İslam Merkezi Başkanı Dr. Salih …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.