Din tahrifçilerine karşı dikkatli olun!

Kur’ân indiği, İslam geldiği tarihten bu yana, daha önceki kitapları tahrif eden insanoğlu İslam’ı tahrif etmek için bütün gücüyle çalıştı. Kur’ân’ı lafzen tahrif edemeyeceklerini anlamışlardır ama mânen tahrif etmekten ümitlidirler. İşte bu tahrif projesinin ilk basamağı âlimleri gözden düşürmek, ikincisi Sünnet düşmanlığı, üçüncüsü Kur’ân’a tarihsel ve mahalli olduğu gözüyle bakmaktır.

Âlimlere, imamlara, mezheplere yıllar önce karşı çıktıkları zamanlarda pek kapılmamakla birlikte masum bir karşı çıkış zannetmiştim. Sıra Sünnet ve Kur’ân’a gelince esas niyetleri net olarak ortaya çıkmış oldu. Bundan dolayı diyoruz ki; her kim bu ümmetin gurur duyduğumuz âlimlerine düşmanlık tavrı içinde olursa tahrif projesine hizmet ediyor demektir.

Çok net olarak söyleyelim ki Sünnet’i reddetmek küfre götürür. Hele tarihsellik ve mahallîlik fikri insanı en kestirme yoldan küfre götürür. Bu fitnelere karşı bizim genç fukaha çok dikkatli olmalıdır.

Bir zamanlar birileri bizim fukahaya çatmıştı da cevap olarak şöyle demiştim: “Bizim âlimlerimize kötü demeyeceksin. Bizimkilerin kıymetini anlamak için Benîisrail âlimleriyle karşılaştıralım. Benîisrail âlimleri üç büyük kitaba sahip olamamış, onları tahrif etmiş, dünyalık az bir bedele satmıştır. Bizimkiler ise Kur’ân’ı, sureyi, ayeti, kelimeyi, harfi, harekeyi geçtik, harekenin bir cüz’ü olan revm’i dahi 14 asır kaybetmeden nakletmiştir. Âlimlerin sabah-akşam elini öp, haftada bir de ayaklarını öp ki saygını belirtmiş olasın…”

Gerçekten de öyle. Tecvidin her tarafı bize bu müthiş sahiplenme ve sorumluluk duygusunu anlatmaktadır. Bu ümmetin âlimleri gibi başka bir ümmette âlimler tabakası yok. Bu ümmetin âlimleri değil dünyalık için Allah’ın hükmünü satmak, hükme aykırı bir şey söylemek yerine canından vazgeçmiştir. Biz âlimlerimizle gurur duyuyoruz.

Bu ümmetin âlimleri başka ümmette olmayan iki ilim icad etmiştir: Fıkıh Usulü ve Hadis Usulü. Hadis Usulü ile emanetler nakledilmiş, Fıkıh Usulü ile de Allah’ın muradı, Resulünün emri neymiş, onu tesbit edip onunla amel etmek için ümmete takdim edilmiştir.

Efendimize ikram edilen Kevser’in bir manası da işte bu âlimlerdir. İşte bu tabakaya düşmanlık, en büyük gafletlerden birisidir.

Müslümanların şimdilerde en büyük sorunlarından ve görevlerinden birisi bu muazzam geçmişine ve Sünnet-i Seniyye’ye sahip çıkmaktır.

Batı dünyasında bir İmam A’zam, bir İbn Hanbel, bir Mâlik, bir Şâfiî, bir Gazzâlî ve daha kimler kimler yok. Batının düşmanlıklarının bir sebebi bu.

Genç arkadaşlar bilhassa oryantalistlere karşı uyanık ve şuurlu davranmalıdır. Mademki Müslümanız, öyleyse en üstün biziz. Onlara karşı kompleks içinde olmak Allah’ı gazaba getirir.

Al-i İmran 139’u hatırımızda tutalım: “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.”

Not: Bu yazı şu kaynaktan kısmen iktibas edilmiştir: (Tuncay Başoğlu, Orhan Çeker ile Türkiye’de Fıkıh Çalışmaları Üzerine Mülakat, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 13, Sayı 25-26, 2015, 183-195)

Prof. Dr. Orhan Çeker/ İrfanDunyamiz.com

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

İz bırakan mal müdürü Neşet Özerdem

Bir mal müdürü düşünün, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde görev yapmış ve her gittiği yerde iz bırakmış. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.