Akrabaya karşı edeplerimiz…

Sıla-i rahim; kan bağı ve evlenme yoluyla oluşan akrabalık bağlarını yaşatma, akrabalarla ilişkiyi sürdürme, haklarını gözetme, onlara ilgi gösterme, iyilik ve yardımda bulunma, ziyaret etme şeklinde açıklanmaktadır. (Bkz. İslam Ansiklopedisi)

Kişinin akraba ve yakınlarıyla alâkasını devam ettirmesi, onları koruyup gözetmesi, yani sıla-i rahimde bulunması, dinimizin çok ehemmiyet verdiği esaslardan biridir. Hatta doğrudan imanla alâkalı bir hâdisedir. Allah Teâlâ, sıla-i rahimde bulunan kullarını şöyle methetmektedir: “Onlar ki, Allah’ın riayet edilmesini emrettiği şeye riayet ederler (sıla-i rahimde bulunurlar), Rablerinden korkarlar ve (bilhassa) hesabın kötü olmasından endişe ederler.” (Raʻd, 21)

İmanın gereği

Akrabalara iyi davranmak, zor zamanlarında destek olup moral vermek, cenazelerine bulunmak, düğün vb. davetlerine icabet etmek imanımızın bir gereğidir. Anne baba eş çocuklar ve kardeşlerden sonra özellikle amca dayı hala ve teyze de ihmal edilmemeli. Mümkün mertebe onların çocukları ile de irtibatlı olunmalı. Sadece bayramlarda ve cuma günleri değil zaman fırsat buldukça yanlarına giderek veya arayarak dualarını almak gerekir.

Bunun aksine, akrabalarıyla bağını keserek onlarla ilgilenmeyen kişiler ise şu ayet-i kerimede şöyle ikaz ve tehdit edilmişlerdir: “Onlar, Allah’a söz verdikten sonra verdikleri sözü bozarlar, Allah’ın gözetilmesini emrettiği kimselerle alâkayı keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar, lânete uğramışlardır; cehennem de onlar içindir.” (Raʻd, 25)

Yine bu mevzuda Resulullah sallellâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Âhirette cezasını ayrıca vermekle beraber, dünyada Allah Teâlâ’nın çabucak cezalandırmasını en fazla hak eden günahlar, zulüm ve akrabayı ihmal etmektir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 43; Tirmizî, Kıyâme, 57; İbn-i Mâce, Zühd, 23)

Sıla-i rahimin birtakım zorlukları olabilir. Lâkin bunu sürdürenlere vaat edilen mükâfatlar, daha fazla ve daha büyüktür. Fahr-i Kâinât Efendimiz, bu mükâfatların ikisini şöyle haber vermiştir: “Rızkının çoğalmasını ve ömrünün uzamasını isteyen kimse, akrabasını kollayıp gözetsin!” (Buhârî, Edeb 12, Büyûʻ 13; Müslim, Birr 20, 21)

Peygamber Efendimiz; “Akrabasıyla ilgisini kesen kimse cennete giremez.” (Buhârî, Edeb, 11; Müslim, Birr, 18, 19) buyurarak bu konuda son noktayı koymuştur. Akraba ile ilişkiyi kesenler bile cennete giremezken, anne babasıyla, kardeşleriyle ya da çocukları ile iletişimi kesen kimsenin durumunu varın siz düşünün.

Aramayanı aramalı

Bir akrabamız bizi arayıp sormasa da biz onu aramalı ve ilişkiyi koparmamalıyız. Çünkü biz onun teşekkür veya takdirini değil, Yüce Rabbimizin rızasını aramaktayız. Bazı kardeşlerimiz “Hocam onlar bizimle ilişkiyi kesti” diye suçu karşı tarafa atıyorlar. Asıl sevap olan zaten senin ile ilişkisini kesenle ilişkiyi sürdürebilmendir.

Bir sahâbî, faziletli amellerin ne olduğunu sorduğunda, Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem kendisiyle alâkayı kesen akrabalarıyla görüşmeye devam etmenin, pek kıymetli davranışlardan biri olduğunu beyan etmiştir. (Ahmed, IV, 148, 158.)

Bir başka hadis-i şerifte de şöyle buyurulmaktadır: “Akrabasının yaptığı iyiliğe aynısıyla karşılık veren, onları koruyup gözetmiş sayılmaz. Akrabayı koruyup gözeten kişi, kendisiyle alâkayı kestikleri zaman bile, onlara iyilik etmeye devam edendir.” (Buhârî, Edeb, 15; Ebû Dâvûd, Zekât, 45)

Allah azze ve celle şöyle buyuruyor: “Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez.” (Nisa, 36)

Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem; “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse, akrabasına iyilik etsin!” buyurmuştur. (Buhârî, Edeb, 85; Müslim, Îmân, 74, 75) Akrabaya yapılan infak için, hem sadaka hem de akrabayı koruyup gözetme sevabı vardır. (Tirmizî, Zekât, 26)

Peygamber Efendimiz iyilikte bulunmada gözetilmesi gereken sırayı ise şöyle beyan etmiştir: “Harcamaya kendinden başla! Artanı çoluk-çocuğuna sarf et. Ailenden bir şey artarsa, bunu da yakınlarına harca. Bunlardan arta kalanı da sağındaki solundaki komşulara ver!” (Bkz. Nesâî, Zekât 60, Büyûʻ 84; Müslim, Zekât 41)

Abdülkerim Temizcan/ İrfanDunyamiz.com

  • Öğrendiklerimiz:
  • Akrabalara iyi davranmak, onlara zor zamanlarında destek olup moral vermek, onların cenazelerinde bulunmak görevimizdir.
  • Helal dairede icra edilen düğün davetlerine icabet etmek gerekir.
  • Bir akrabamız bizi arayıp sormasa da biz onu aramalı ve onunla ilişkiyi koparmamalıyız.
  • Akrabalık ilişkilerinde akrabaların teşekkür veya takdirini değil, yüce Rabbimizin rızasını aramalıyız.
  • Anne, baba, eş, çocuklar ve kardeşlerden sonra özellikle amca, dayı, hala ve teyze de ihmal edilmemelidir.
  • Mümkün mertebe onların çocukları ile de irtibatlı olunmalıdır.
  • Sadece bayramlarda ve cuma günleri değil, zaman ve fırsat buldukça akraba ziyaretlerine giderek ya da telefonla arayarak dualarını almak mü’mine yakışan bir tavır olur.

Adab-ı Muaşeret

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazılar okumak için tıklayın.

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

İlk Japon Müslüman kimdi?

Japonya’nın en eski ve en büyük İslamî kuruluşu olan Japonya İslam Merkezi Başkanı Dr. Salih …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.