Ulema birlik olmak zorunda

Bir kardeşiniz olarak bazı hususları acilen hatırlatmak istiyorum: Mescid-i Aksa mücadelesi kadar ülke içinde yayılan bidat oluşumlara karşı da mücadele vermek zorundayız. Aksi halde bu gidişata bakılırsa istikbalde Mescid-i Aksa’yı ve değerlerimizi savunacak ruhun ve bir neslin ortada kalmayacağı bir sürece doğru hızla sürükleniyoruz.

Anadolu’da bidat akımlar hızla yayılıyor. İnsanlarımız parça parça bu akımların çekim alanında savruluyorlar. Bu değişime uygun olması için önce fertlerin zihinlerini hazırlıyor birileri. Zihin zeminleri bu akımlara tam veya genel hatları ile angaje olduktan sonra bidat akımlarının sütunları alenen kendini gösterecektir. İşte o zaman içimizden; -hocalarımızdan– kimse dövünmesin!

Neden birlik olamıyoruz?

“Neden birlikte olamıyoruz” diye gayret içine girdiğimizde, bazı ilim erbabının çok ciddi kaygılarının olduğunu da müşahede etmekteyiz.

Kimisi konuştukları vakitte bir şekilde yıpranacakları telaşı çektiklerini görmek hiç de uzak değil. Bu ne kadar abes bir haldir. Bunun yanında hakikat derdi olan hocalarımızın ise hiçbir muhafazasının olmayışı ve ilgili şahıslar tarafından üstatların yol göstermelerine ve nasihatlerine itibar edilmeyişi, huzurlarında saygı ile duracağımız sabah akşam ümmet için yorulan hocalarımızın kendilerince haklı sebepleri…

FETÖ vb. bidat ve irtidat yapılarına karşı idareciler etkili bir mücadele bekliyorlarsa açık açık ulema-ı kirama; “Çare nedir, hazırız” demeleri lazım. Yoksa hocalar belli dönemlerde hatırlanmaktan yoruldular.

İlim ehline saygı

Ûlemânın çırpınışının ve samimi yorulmalarının neticesinde, hatırlanma mevsimi bitince ciddi hayal kırıklıkları yaşanmaktadır.

Konuşmaları ve yazdıkları ile ehl-i sünnet ve cemaat inancına karşı alenen savaş açmış olanların çeşitli mevkilere oturtulması ve bu gibi kimselerin devletin kurumlarını sarmış olmaları ulema-ı kiramı kalben yormaktadır.

İstiklal harbinde ulema talebeleri ve tüm varlıkları ile düşmana karşı hiçbir şeyden çekinmeden ve fedakarlıktan kaçınmadan savaştılar. Sarıklılar zaferden sonra ise darağaçlarında sallandırıldılar. Zaferi sarıklılar kazanmış, devleti ise ittihatçılar kurmuştu. Şimdi de durum böyle olmamalı.

Daha açık söyleyelim; mesele iman, ümmet, vatan, bayrak ve devlet olduğu için kendi isimlerini adete silip yerine müdafaa ettikleri liderlerin ismini kazır gibi samimi özveri ile çalışan cemaatlerin ve ilim erbabının şimdi düşman gibi görülüp sünnet, şefaat, tasavvuf, mezhep ve irfan düşmanlarının devletin gücünü arkasına alarak milli varlığımızı tesis eden unsurlara pervasızca saldırması aynen sarıklıların istiklal harbinden sonra asılmasına benzemiyor mu?

Ulema-ı kiramın bi-hakkın saygın konumda olmadığı ülkelerin geleceğinden, refah ve milli birlik ile bekasından bahsedilemez. Mülk okkanın gücü kadar muktedirdir, bunu hiç mi hiç unutmamak lazımdır. Çünkü milli birlik ve toplumsal huzur ancak vahiyden/ ilimden beslenir. Bunu ise ancak peygamberlerin varisleri tesis ve muhafaza edebilir.

Mutlaka birlik olmalıyız

Buna binaen ulemanın idarecilerden isteği, sabah akşam fiili birliktelik değildir. Siyaset alanında ümmete hizmet etmeyi manevi bir vazife addeden kardeşlerimizden sadece bu çoğrafyanın mayası olan ehli sünnet yapısı ile kavga halinde olanlara karşı intibahı tavsiye eden hak söze kulak vermelerini, gereğini yapmaları ve ehli bidata karşı mücadelede ulemanın yanında olmaları.

Başka hiçbir talebimizin olması ilmi terbiye ve ahlak gereği mümkün değildir. Bu talebimize rağmen, her ne kadar nasihatlerin tutulması ve icraatı boyutu ile ulemanın talepleri karşılık bulamasa da dertli hiçbir hocamızın uğruna kurban olacağımız hak davadan geri durmayacağı bir hakikattir.

Ulemanın dışında tüm yapıların tam bir organizesi var. Domates yetiştirenlerin bile bir araya gelip gündem oluşturduğu bir dünyada ulema bir araya adam akıllı gelemiyor ve bu kadar medrese, akademi vb. mezunu şahsiyet varken ve her geçen gün bunlara yüklü masraflar ile icazetler verilerek yüzlercesi eklenirken biz hala; “Bidat akımlar istila ediyor” diyorsak ve hakikaten de bu bir vakıa ise; o zaman biz ilim erbabının bir sorunu var demektir.

Teşkilatlanamıyoruz, biraraya gelemiyoruz, uzun soluklu, verimli ve yerli yerinde çalışan cemiyetler tesis edemiyoruz demektir. Lütfen bunu bir özeleştiri olarak anlayalım.

Akidevi zaruri meseleler etrafında geniş tabanlı bir oluşumun tesisi hem dinen –ve hem de millete karşı– bir sorumluluğumuzdur. Bu hususlarda adımlar atmaz isek gelecek nesillerin bizleri pek de hayırla anmayacağı aşikardır.

“Bir araya gelelim; ümmet mahvoluyor” dediğimizde, kimimizin kaygısı, kimimizin kendi gemisinin kaptanı olma sevinci, kimimizin endişesi, kimimizin; “Falanca kimse olursa ben olmam” meselesi bizleri yıpratıyor, mahvediyor.

Yapılması gerekenler

Acilen şu alanlarda çalışacak aktif bir yapıya ihtiyacımız var:

1. Ümmet bilincini oluşturacak sağlam bir birliktelik.

2. İtikaden sapıklığı olmadığı müddetçe müşterekler etrafında birleşmiş geniş tabanlı bir cemiyet.

3. Akidevi sapıklıklara karşı bireysel değil; kitlesel, ilmi ve doyurucu tepkiyi verecek ilmi çalışmalar ve organizeler icra edecek ekip çalışmaları.

4. Türkiye’nin ve ümmetin gündemini oluşturacak ekip çalışması.

5. Aylık ve belli periyotlar ile ülke gündemini tutacak tebliğ ve medya çalışması.

6. Münazara, reddiye, medya ve halkı bilinçlendirme komisyonu gibi komisyonlar tesis edilmeli ve bu alanlarda çalışacak ekipler belirlenmeli.

7. Basın ve medyada bidat akımlara karşı birlik olarak durulmalı. Bazı üstatlarımız yalnızlığa terk edilmemeli.

8. Anadolu başta olmak üzere İstanbul, Ankara’da ortak bir merkezler kurulmalı ve bu merkezlerde belirttiğimiz alanlarda çalışmalar yürütülmelidir.

9. Alimler itikat ve ahlak alanlarında hızla yayılan fitneleri bitirmek için aralarında fikir ve fiil birliği sağlamalı veya fikir birliği olanlar acil toplanmalı.

10. Oluşturulan yapılar mesajlaşmak ile sınırlı kalmamalı. Aksi halde bu durum hocalarımızı ayrıca yormakta ve meşgul etmektedir.

11. Hocalar olarak stratejik akıl merkezine ihtiyacımız olduğu da gözden kaçmamalı.

12. Hocalar hiçbir ayrım yapmadan bütün cemaatleri kucaklamalı. İlmiyye ümmet şuuru ile hareket etmeli. Hocalarımızın kendi özel cemaatleri tabiki olabilir ama bu durum ortak esaslı hareketlere mani olmamalı.

13. Ve hocalarımızın oluşturacağı bu oluşum hukuki alt yapısı olduğu müddetçe zaman zaman YÖK ve DİYANET ile ortak çalışmalar halinde devam ettirilmeli.

14. Medrese ve ilahiyat ayrımı fitnesine son verilmeli. Bu din kimsenin bulunduğu hizmet alanı ile sınırlı değildir. Her bir mümin ve ilim adamı hangi sıfata sahip olursa olsun bidat akımlara karşı mücadele yürütmeli.

15. İlahiyat camialarımızı yıpratan bazı densizlere karşı mücadele önce akademideki üstadlarlarca yürütülmeli ki fakültelerimiz üzerinde oluşturulan töhmet daha süratli kalksın.

Modernizme karşı akademiden yeterli tepkinin olmayışı ilahiyatlarımıza halkın zan ve töhmetle bakmasına sebep olmaktadır. Gözümüzün önünde nesillerimiz mahvoluyor.

Bu vebal hepimizin!

Başlıca bu belirttiğimiz alanlarda acil bir ekip çalışmasını yapmaz isek Allah Teala’nın katında ve nesillerimizin zihninde hiç de hoş bir seda bırakmış olmayacağız.

Ömer Faruk Müderrisoğlu/ İrfanDunyamiz.com

ÖMER FARUK MÜDERRİSOĞLU HOCANIN DİĞER YAZILARI

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Mehmet Feyzi Efendi farklı bir zattı…

İmam hatipte okurken yaz tatillerinde İstanbul gibi manevi üstadların bol olduğu bir şehirde birçok güzel …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.