Evimiz biraz dardı. Biz çocuk olduğumuz için onun odasında kalıyorduk. Her ne zaman uyansam kendilerini ayakta görürdüm. Diz kapağını geçip topuklarına kadar uzanan öyle bir iç elbisesi giyerlerdi. Göbek ile diz kapağı arası mutlaka kapalı olurdu. Her gece teheccüd namazına kalkarlardı, evrad ve ezkâr okurlardı. Kadiri evradını Abdülkadir Geylani kuddüse …
DevamıAy parçası Erbakan hocamız
“Yarın elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!” Necip Fazıl Kısakürek Bu bir dertli bakıştı. Bir gayeye, bir davaya baş koymanın resmiydi. Bağrı yanıklığın, adanmışlığın simgesiydi. Işık gibi parlayan yüzüyle, birçok kez öpmekle şerefyap olduğum nurlu elleriyle tam bir ay parçasıydı. Şimdi yaşasaydı da o elleri öpsem, …
Devamıİpek Hoca seherde açılan gül gibiydi…
Seher vakti Rahmet-i ilâhiyye’nin yeryüzü semâsına kadar inip: “Yok mu derdine derman isteyen? Şifasını vereyim. Yok mu sıkıntılarını gidermek isteyen sıkıntılarını gidereyim” nidalarının yankılandığı, rahmetin saçıldığı ve kulun Rabbine en yakın olduğu anlardır. Mânevî ikramların yapıldığı ruhânî ziyafet sofralarıdır. Yâr ile buluşup kalbî alışverişlerle ilâhi ünsiyetin gerçekleştiği bereketli vakitlerdir. Gözyaşlarıyla …
Devamı