Merhum yazarımız Rüstem Kılıç Hoca’nın vefat etmeden kısa bir müddet önce bize teslim ettiği yazılarını yayınlamaya devam ediyoruz. Torbalı’daki ortaokul ve liselerde görev yapan, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni arkadaşlar, kendi aralarında aileleri birlikte günübirlik, Ödemiş’in Gölcük beldesine gidip gelmeye karar vermişler. Bizim okulumuzdaki meslek dersleri öğretmenlerine ve dolayısıyla …
DevamıKarpuz işine girmiştim…
Merhum yazarımız Rüstem Kılıç Hoca’nın vefat etmeden kısa bir müddet önce bize teslim ettiği yazılarını yayınlamaya devam ediyoruz. Askeri öğretmenliğe başladığımda önceleri evimi taşımak istememiştim. Fakat kendim yemek yapamıyordum. Onun için de şehirde bir esnaf lokantası ile anlaştım öğle ve akşam yemeklerimi orada yiyordum. Namazlarımı Murat Bey Camii’nde kılıyordum. Cami …
Devamıİzmir günlerim böyle başladı…
Merhum yazarımız Rüstem Kılıç Hoca’nın vefat etmeden kısa bir müddet önce bize teslim ettiği yazılarını yayınlamaya devam ediyoruz. 90’lı yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen açığını, kısmen de olsa kapatılabilmesi için Milli Savunma Bakanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığıyla yapmış olduğu protokol çerçevesinde, artık yeni görevime başlamak için 15 günlük sürem vardı. …
DevamıBeni görünce tanıyamadılar…
Merhum yazarımız Rüstem Kılıç Hoca’nın vefat etmeden kısa bir müddet önce bize teslim ettiği yazılarını yayınlamaya devam ediyoruz. 34 yaşına girmiştim fakat yirmilik denilen dişim henüz yeni çıkmaya başlamıştı. O da arka dişin yanından ters bir şekilde çıkıyordu. Sabahları içtimada komutan, hasta olan parmak kaldırsın derdi ve parmak kaldıranlar öne …
DevamıKader beni sessiz bir yolculuğa hazırlamış
Kısa ömrümde yaşadığım bunca olay ve hadiselerin meğer bir anlamı varmış. Kader yavaş yavaş ağlarını örüp, beni çıkacağım uzun bir sessiz yolculuğa hazırlıyormuş. Hac yolculuklarımı tamamlayıp, noktayı koyduktan sonra asteğmen öğretmen olarak askerlik görevimi de yapıp geldim. 1993 yılı ortalarında Ankara’da geçirdiğim bir trafik kazası sonucu, yaklaşık 30 yıldır felçli …
DevamıHainlerin tuzakları bitmez…
Sivil hayatta öğretmendik fakat artık yeni baştan öğrenci olmuştuk. Saat 9:00 olunca hemen çantamızı koltuğumuzun altına alarak, sınıflarımıza derse koşuyorduk. Derse giren hocalarımızın hepsi de rütbeli komutanlardı ve bize; “Arkadaşlar, dersleri iyice dinleyip, not alın sınavlardan geçemeyen olursa, yılsonunda onları öğretmen değil de er olarak kıtaya gönderebiliriz” diye korku salıyorlardı. …
DevamıMuhabere okulu günlerim…
Müdür yardımcısı iken bir gün kayıt döneminde, odamın önündeki koridorda bir Paşa’nın şapkası kolunun altında, endişeli bir şekilde tur attığını gördüm. Kapının önüne çıkarak; “Paşam hayırdır, sizi sıkıntıda görüyorum. Bir durum mu var? Buyurun odama bir kahvemi için” dedim. Sanıyorum rütbesi tuğgeneral idi. “Bu okulu methettiler diye ben çocuğumu buraya …
DevamıO yıl hacda büyük felaket yaşanmıştı…
1990 yılı benim için önemli bir yıl olmuştur. İlkokuldan hemen sonra Vakfıkebir’de medrese usulü Arapça okuduğumdan, lise birde askere çağrılmaya başlamıştım ve okuduğum için hep tecil ettirerek askerliği ertelemiştim. Öğretmenlikte de askerliği erteleme işine devam ettim ve devletin bana tanıdığı 33 yaş sonuna gelip dayanmıştım. Kaçacak yerim kalmamıştı artık askere …
DevamıSınırda başıma gelenler…
Bir gün görev yaptığım okulda Müdür Bey ve başyardımcısı beni çağırarak müdür yardımcısı açığı olduğunu ve benim bu görevi kabul edip etmeyeceğimi sordular. “Siz nasıl uygun görürseniz hocam, uygun görüyorsanız ben de kabul ederim” dedim ve ertesi gün Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü’ne hep beraber gittik, görüştük ve kendi okulumda artık …
DevamıBir hac kasabının hatıraları
Yüksek İslam Enstitüsü son sınıftayken gittiğimiz Umre yolculuğumuzu anlatmıştım. 1986’den 1989’a kadar dört yıl üst üste kasaplık icra etmek üzere, hacca gidip gelmek nasip oldu. 1986’da Minâ’da hacıların kurbanını kesmek için, ilk defa Türkiye’den bir şirket ihaleyi kazanmıştı. Kurban bayramı süresince, Minâ’da hacıların kurbanlarını kesme işlemi bayramın ilk üç günü …
Devamı