Yüksek İslam Enstitüsü’nde okurken, çok sevdiğim şair Necip Fazıl Kısakürek’in öldüğü haberini duydum. Merhumun Çile isminde bir şiir kitabı vardır, o kitabı satın alıp bir solukta okuyup su gibi içtiğimi hatırlarım. Öyle hoşuma gitmişti ki o güne kadar öyle güzel şiirler hiç okumamıştım. Cenazesinin Avrupa yakasındaki Fatih Camii’nden kaldırılacağını …
DevamıMehmed Zahid Efendi’den tatlı hatıralar
Kendisini ilk dinleyişim sanırım 1952’de, herhalde ilk hutbesindeydi. Çivicizâde Ümmügülsüm Camii‘nde… Celâl dolu bir hutbeydi. Halbuki hutbenin dışında hakim vasfı yağ gibi yumuşak olmasıydı. Hilim ve bast her anıydı. Ve ibadet temizliği… Giyinişinde, tavrında, halinde o kadar barizdi ki… Birçoklarına dönüp baktırırdı. Gazeteci olarak gidersiniz! Sanırım 1954’te idi. “Hacca gideceğiz, …
DevamıHû kuşu/ Yaşar Fersahoğlu
Hû kuşu bu gece inledi durduHû diye Hû diye Hû diye diyeDertli gönülleri yaktı kavurduHû diye Hû diye Hû diye diye. Bilmem ki nedendi ne idi derdiHû idi dilinin değişmez virdiHû kuşu bu gece gönlüme girdiHû diye Hû diye Hû diye diye. Bir tatlı tegannî çok yanık bir sesGüftesi harika …
DevamıAh şu toptancı tavırlarımız!
Bursa’da esnaf olan Ali bir gün köyüne gider, kahvehanenin önünde oturan insanlara selam verir, hal hatırdan sonra: “Kusura bakmayın, sohbetinizi bozdum galiba. İsterseniz kaldığınız yerden devam edin” der. İçlerinde temiz kıyafetli birisi konuşmaya başlar: ”Bizim öğretmen arkadaşımız Salim, bu köye atandığında kendisine yardımcı olmak için beraber ev aramaya çıktık. Köylüler …
DevamıKibirli alimi susturan soru…
Rivayet olunur ki, bir zamanlar kendisine “ayaklı kütüphane” denilen, gerçekten de ilmi seviyesi yüksek, hemen her konuda malumat sahibi bir zat varmış. Ne var ki bu büyük âlim, ilminden dolayı biraz mağrur imiş ve başkalarının ilmini küçümsermiş. Oralarda yaşayan ilmi seviyesi normal fakat arif bir zat varmış. Bir gün o …
Devamıİslam’da noterlik…
Hayatın doğal akışı içerisinde şahidiz ki insan kendi kendine yeterli bir varlık değildir. Yüce Allah hayatın kolektif olarak devamını murat etmiş ve insanları birbirlerine muhtaç hâlde yaratmıştır. Bu muhtaçlıktan çeşitli ilim dalları ve sanatlar da doğmuştur. İnsanlar ihtiyaçlarını madden karşılama çabasına girdiklerinde yetersiz kalınca çevresinden para ve diğer ihtiyaçlarını bir …
DevamıMüslüman/ Yaşar Fersahoğlu
-Fersahzadeye- Zaman zaman durur düşünür müsün?Evinde esir mi yoksa hür müsün?Yoksa toprak mısın, taş, kömür müsün?Değilsen bir adım atacak mısın? Neden bu meskenet, bu zillet neden?Hâlâ bıkmadın mı tekmelenmeden?Seni böyle zelil perişan eden.Ölüm uykusunda yatacak mısın? Sararmış gözlerin kalmamış feriNe olur görüver bastığın yeriEcdad yadigarı bunca değeriKüfür mezatında satacak mısın? …
DevamıEndülüslü bilge İbn Hazm
Rahmetli Asım Gültekin Abi gittiği bir misafirlikte veya herhangi bir yerde bir kitaplık ya da kütüphane bulursa mutlaka orayı karıştırırdı. Kitap okumanın zevkini almıştı; isterdi ki herkes bir şeyler okusun, bir şeyler yazsın. Beraber Fatih’te bir yayınevine uğradığımızda da çok mutluydu. Onun dünyasında dergilerin olduğu gibi kitapların da yeri büyüktü. …
Devamıİlhama mazhar olmuş nefis
Tasavvuf ehli, emmâre ve levvâme aşamalarından sonra birtakım ilhamlara mazhar olan sâlikin mülheme derecesinde seyrine devam edeceğini ifade etmişlerdir.[1] Sûfîlere göre sâlik, nefsi ıslah yöntemi içerisinde üçüncü aşama olarak kabul edilen bu derecede,[2] emmâre ve levvâmede olduğu gibi, karar kılmayı değil daha üst aşamalar olan mutmainne, razıyye ve merzıyye derecelerine …
DevamıKaynaşmayanda hayır yoktur!
Eskiler ne güzel demişler: “Gönül muhabbet ister kahve bahane…” Hele insan yurtdışına gidince dilini anladığı, kültürünü bildiği bir kardeşi ile sohbet etmek istiyor. Hele hele yurtdışına yeni çıkmış birisinin bir hemşerisini bulup konuşması ya da Türkçe bir söz duyması o kadar sevindirici ki bunu gidenler ve yokluğunu hissedenler çok iyi …
Devamı