Abdurrahman Efendi’yi 1950’ye kadar Beyazıd Cami’inde herkes gibi hayranlıkla dinlerdik. Ara sıra görüştüğümüz olurdu ama aramızda yaş farkı vardı. 1954 yılında oğlu Adnan’ı ilim tahsili için Mısır‘a getirdiği zaman samimiyetimiz oluştu. Mısır’da kendisini oranın meşhur huffazı ile görüştürdüm. Abdurrahman Hocaefendi ile yirmiye yakın kez hacca birlikte gittik. Yol boyunca Hocaefendinin …
Devamıİslam’da abdest adabı…
Yeni bir hayata başlayalım, kendimize çeki düzen verelim deyip dururuz. Ama bir türlü kendimize bir ayar veremeyiz. Her gün yakınlarımızın vefat haberlerini duyuyoruz. Dünyanın kimseye vefası yok. O halde gelin bir abdest alalım ve yepyeni bir hayata böyle taptaze bir abdestle başlayalım. Yahyalılı Hacı Hasan Efendi merhum ne güzel söylemiş: …
DevamıHasta mahremiyeti hakkımız…
Sabah hastanede biraz işlerim vardı. Kan vermem gerekti. Sırada beklerken örtülü olan hemşireyi gözüme kestirdim ona denk düşeyim diye dualar ediyorum. Sıra bana geldiğinde erkek hemşire boştu, benden sonraki kişiye; “Siz buyurun” dedim. Hemen ardından hemşire hanımın işi bitince onun bölmesine geçtim oturdum. İşlem biter bitmez alelacele toparlanıp kolumu kapatmaya …
DevamıAbdurrahman Gürses Hoca evini neden satmış?
Merhum Abdurrahman Gürses hocamızla 1978 yılında Haseki Eğitim Merkezi’nde tanışma şerefine nail olmuştum. Ben İkinci Dönem Müftü ve Vaizler İhtisas Kursuna kursiyer olarak gelmiştim, Gürses hocamız da aynı Eğitim Merkezinde Kıraat Bölümünde Hoca idi. Ben kursu bitirince orada öğretmen olarak bırakıldım, sonra 1992-1999 senelerinde müdür olarak görev yaptım. Kısaca kursiyer, …
DevamıTebliğ ve davet adabı…
Dinimizin bizlere emrettiği konulardan birisi de “Emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker” yani iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmaktır. Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Ali İmran, 104) Rasûlullah sallellahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: “Nefsim elinde olan …
Devamıİslam’ın dertlisi abilerimiz vardı…
88- 89 yıllarında İmam Hatip Ortaokuluna yeni yapılan bir binada başlamıştık. Niye mi? Çünkü ana bina tüm öğrencileri alacak yeterlilikte değildi. Halkın o yıllarda İmam Hatiplere yoğun teveccühü vardı. Bina yetersizdi, farklı yerlerde eğitim veriliyordu. Buna rağmen tüm talepler karşılanamıyor, sınavla İmam Hatip Okulu’na öğrenci alınıyordu. Biz de sınavla İmam …
DevamıAsım abi İlmihal hakkında ne demişti?
Fıkhi konularda açık, net, bilinçli tercihim bir hükmü tartışmak değil ilmihale bakmak, ilmihalde ne diyorsa onu kabul etmek olmuştur. Hatta kabul etmek ne haddime, ona uymak olmuştur demeliyim. Aklıma yatsa da yatmasa da yapmam gereken ne ise onu yerine getirmeye bakarım. Aklım her ne kadar pozitivist bir akıl olmasa da, …
DevamıRabbani bir alim Abdulfettah Ebu Gudde
Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem Efendimizin: “Ümmetimden kıyamete kadar hak üzere sebat eden ve muhalefet edenlerin kendilerine zarar veremeyeceği bir grup daima var olacaktır”1 “Bu ilmi, her kuşağın adil olanları devralacaktır. Bunlar, aşırıların tahrifatını, batıl ehlinin ona sızarak yapacağı tahribi ve cahil kimselerin tevillerini ondan (İslâm dininden) uzak tutarlar”2 …
DevamıMahremiyet bilinci…
"Mahrem" kelimesinin yasaklamak, men etmek, mahrum etmek, mümkün olmamak, el sürmemek, kişinin namusunu koruduğu yakınları, saygı gösterilecek şey ve kendileri ile evlenmenin haram olduğu yakın akraba gibi anlamları vardır.
DevamıHabib-i Neccar kimdir?
Habib-i Neccar Allah yolunda şehid olmuş bir kahramandır. Türbesi Antakya‘da ziyaretgâhtır. Buradaki Silipus Dağı‘na ve bir camiye onun adı verilmiştir. Yâsîn Sûresi’nin 13-33. ayetlerinde anlatılan olay ile Kur’ân-ı Kerim’de ismi anılmaksızın kendisine işaret edildiği müfessirlerce kabul edilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de anlatılan bu olaya göre, Antakya halkı putperestti. Hazreti İsa’nın havarilerinden iki …
Devamı