Böyle bir derdiniz var mı?

Bir otobüs yolculuğundayım, yolcuların birçoğu uyuyor. Önlerindeki ekranlardan akan pislikleri izleyerek günah bataklığına batanlar da var. Hani bir hocamızın dediği gibi kanal değil kanalizasyon bunlar. Böyle gayriahlaki yayın yapan Tv kanallarını neden denetlemezler, bir türlü anlamıyorum. Allah aşkına şu Tv’lerdeki rezillikleri bir gün olsun denetleyin. Bu milletin geleceği nasıl olacak anlamakta zorluk çekiyoruz?

Dizi film adı altında gayrı meşru hayatları bu millete izlettiriyorsunuz, sonra da bu dizileri izleyen insanlardan hayırlı nesiller yetiştirmesini bekliyorsunuz. Yuvayı yapan ve onu koruyan annedir. Anne dizi filmlerin esiri olmuşsa yuvasını nasıl koruyacak? Ha unutmadan söyleyeyim, çocuklar her şeyin farkında. Dizilerde kim kimle kaçmış, kim kime ihanet etmiş, çocuklar da kulak misafiri oluyor.

Bu televizyon kanallarının halini düşününce şöyle bir şey aklıma geldi. Eskiden televizyon haram diyerek evine koymayanlar vardı. Şimdi de az da olsa böyleleri var. Şimdi gençler Allah’tan televizyon fazla izlemiyorlar diyeceğim ama ellerindeki telefon televizyona neredeyse rahmet okutacak. Şeytan bir telefon kadar yakın…

Tehlikeli yönlendirmeler

Her geçen gün toplumumuz daha da yozlaşıyor ve ahlaki çözülmüşlüğün bataklıklarına biraz daha batıyor. Böyle olmasına rağmen televizyondaki tartışma programlarını izleyince hayretler içinde kalıyoruz. Dört kişi konuşuyor, isimlerinin başında prof unvanı olan var, mesleği gazeteci olan var, bir tanesi askeriyeden emekli olmuş paşa… Onları dinlerken; “Ya bu ülke bizim ülkemiz mi?” diye düşündüm.

Birisi diyor ki: “Ülkemin her tarafı işgal altında, tarikatlar, cemaatler, diyanet, bu ülkeyi işgal etmiş.” Ötekisi diyor; “Bu ülke nasıl bu hale geldi.” Diğeri söze giriyor; “Tekrar Osmanlıyı diriltiyorlar, tekrar şeriatı getiriyorlar,” Sonra başlıyor bir tanesi; “Neden tarikatların, cemaatlerin gelirlerinden vergi alınmıyor? Şu tarikatın geliri şu kadar. Falanca şeyhin mal varlığı bilmem kaç milyar, bu kazancı nereden alıyorlar?”

Konuyu sokakların haline getirdiler, her şeye rağmen gençliğin sekülerleşmesini sevindirici olarak görüyorlarmış. Mini etek giymeyi, şortla gezmeyi özgürlük zaferi gibi aktarıyorlar. Sokakların halinin daha da güzel olması için gençlik üzerinde çalışanlar çok gayretli olmalıymış. Tabi ki din ve diyanet düşmanları görevini yapacak, buna şaşırmıyoruz. Gençlerimiz nasıl bir algı bombardımana tutuluyor, bunu düşünmenizi istiyorum.

Osmanlı’ya düşmanlar

Ahlaksızlığın dibine batmış insanlar Osmanlı’yı beğenmiyorlar, şeriatı öcü gibi anlatıyorlar, Müslümanlara sataşıyorlar. Bu konuşulanları dinleyen bir genç kim bili neler düşünüyordur? Belli bir yaşa gelmiş bunların ne mal olduğunu bilen birisi olarak dinlerken neredeyse benim kafam karışacak. Normal bir genç ya da ev hanımı bunları izleyip de dinine diyanetine bağlı kalabilir mi?

Müslümanlar bu kadar çirkin lanse edilirken, bunları izleyen insanlar nasıl iman edecek ve nasıl namaz kılacaklar? Bunlar dinleyen gençler Müslümanlara düşmanlık beslemeye başlamaz mı? Dinden, diyanetten, Müslümanlardan nefret etmez mi? Bir avuç dinsiz, kanı bozuk insan yüz binlerce insanı ifsat ediyor. Yalan, iftira ve algı operasyonları ile siyahı beyaz, beyazı siyah gösteriyorlar.

Bunlar İslam’a düşman oldukları için Osmanlı’ya da düşmanlar. Çünkü Osmanlı dedin mi hemen akla İslam geliyor. Osmanlıyı bitirmek için 300 sene gayret ettiler. Osmanlı yıkılmış, her şeyin düzeni gitmiş… Şu anda dünyada ne kadar fakir, yoksul, ezilen sürünen insan varsa, ne kadar ağlayan çocuk, dul kalan kadın varsa onların hepsinin vebali Abdülhamit‘i tahttan indiren hainlerin boynunadır.

Abdülhamit’ten sonra düzenimiz bozuldu. Savaşlar, yoksulluklar çoğaldı. Kur’an öğrenmenin, ezanı okumanın yasak edilmesi… Kılık kıyafet diyerek tesettüre yapılan saldırılar… Çağdaş olacağız kandırmacası için yapılan harf inkılabı sayesinde koca bir tarihin toprağa gömülmesi… Ülkemizde sözde bizden görünerek yabancılaşmışların aleni olarak Müslümanlara saldırmalarının arka planında bu var.

Başka bir tv kanalı açıyorum, orada bir arkadaş; “Ülkemizin ekonomisini ne kadar dert edinirseniz edinin, gençliğimiz elden gidiyorsa, maneviyat dibe vuruyorsa ülkemiz işgal altındadır. Maneviyat olmadan ülkenize sahip olamazsınız” diyordu. Şahsen biz de o arkadaşın söylediği sözlere katılıyoruz, aynı şeyleri düşünüyoruz. Ülkemiz tam bir kültürel işgal altında. Nesillere verilen eğitim bunu gösteriyor.

Hayat süren leşler

Bu zamanın evliyaları kimdir diye sorarsanız, bunca kuşatma altındayken kendilerini kurtarmış olan ahlaklı, ibadetli, temiz gençlerdir. Bir çocuk okula gittiği halde son sınıfa kadar bu kötü eğitim sisteminin dişlerinden kendisini koruyabilmişse işte evliya odur. Niye koca koca adamlar bu sisteme bir dur demiyor? Resmi bayram kutlamaları adı altında küçücük çocuklara gece kulübü elbisesi giydirilip ahlaksız danslar yaptırılıyor.

Sosyal medyadaki kutlama resimlerini görünce insanın yüreği sızlıyor. Ümmetin çocuklarını bu halde görmekten hiç mi utanmıyorsunuz? İdeolojilerle bu çocukların beynini yıkadığınız yetmiyor mu? Allah aşkına söyleyin, yaptığınız müfredatlarla, eğitim programlarıyla ahlaklı bir nesil yetiştirilir mi? Unutmayın vebal altıdasınız. İmtihanınız pek çetin. Bu gaflet uykusu nedir Allah aşkına… Bu gaflet uykusundan sizi kim uyandıracak? Üstad Necip Fazıl ne güzel söylemiş: “Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

Bütün kardeşlerimizi insafa, vicdana ve nesillere sahip çıkmaya davet ediyorum. Allah rızası için bu nesillerin eğitimi ile, irfanı ile, terbiyesi ve ahlakı ile biraz ilgilenin. Böyle bir derdiniz olsun. Bu konulara ilgi gösterin, sahip çıkın. Nesillerimiz sahipsiz kalmasın. Ey yetki sahipleri, ey Ömerleri bulamayanlar, sizler de bir özeleştiri yapın. “Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz; Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz…” diyen yiğitlere selam olsun.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Bu hayat senin ama…

Tavşanlı’dan bir tanıdığım felç geçirmiş. Hemen hastaneye götürülüyor, müdahale ediliyor. Yapılması gerekenler yapılıyor. Neticede bedeninin …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.