İnsanlar vardır baykuş gibi…

Kemal Bey, her pazar günü düzenli olarak İstanbul’da bulunan Belgrad Ormanları’na gider orada yürüyüş yapardı. Yürüyüş yaparken de ormanı seyrederek yürürdü. Orada bulunan hayvanlara, kuşlara kısaca tüm canlılara muhabbetle bakar, onları severdi. Giderken yanında kuşlar için buğday götürürdü. Kendisi aynı zamanda güvercinleri ve kumruları da çok severdi. Ah evde imkân olsaydı da balkonda kumru besleseydi.

Gerçi her sabah arka balkona buğday ya da bazen şehriye koyuyor kumruları besliyordu ama bunu yaparken bile hanımdan gizli gizli sabahın erken saatlerinde yapıyordu. Çünkü eşi kuşlar etrafı pisletiyor diye ona sitem ediyordu. Emekli olduktan sonra Kemal Bey, pazar günlerini artık iple çekiyordu. Yürüyüşe giderken bol miktarda şehriye ya da buğday götürüyor orada kuşlara atıyordu.

Bir pazar günü

Yine bir pazar günü Belgrad Ormanına yürüyüşe gittiğinde ilginç bir şey gördü.  Geçen hafta bir kuş yuvası görmüştü. Anne kuş yumurtaların üzerine yatmış yavrularının çıkmasını bekliyordu. Aaa bu hafta gittiğinde tuhaf bir şey gördü. Aynı kuş yuvasında baykuş oturuyordu. Yuvaya dikkatlice baktı ki ne görsün? Diğer kuşun yumurtalarını baykuş kenara atmış, kendi yumurtalarını yuvaya koymuş üstelik de yuvaya sahiplenmiş de…

“Aman Allah’ım, hayvanlar âlemindeki bencillik işte bu” diye çok şaşırdı ve üzüldü. O üzüntüyle eve geldi, morali bozulmuştu, eşine anlatacaktı olayı. Kapıyı eşi açtı ama bu sefer de hanımının yüzü asılmış hani dokunsan ağlayacak cinstendi. Hanımına telaşla sordu: “Ne oldu Hanım, hayırdır? Önemli bir şey mi var?” Eşi tam da bu anı bekliyordu, hemen söze girdi ve şunları anlattı:

“Gel Bey gel, insan insana nasıl bunu yapar anlamıyorum. Bizim torunumuz Kerem’in okulunun servis şoförünün hostesi hanım aradı az önce. Ağlıyordu. Serviste çocukların velilerinden birisi onu aramış demiş ki: ‘Benim çocuğum sizin serviste gitmek istiyor. Fakat servisiniz çok kalabalık. Başka bir çocuğu servise almayın da benim çocuğum sizin servise gelsin. Hem de önde gitmek istiyor öne alabilir misiniz? Koltukta rahat otursun.’ Düşünebiliyor musun Bey, bir veli bunu nasıl yapar. Kendi çocuğunu rahat ettirmek için başka bir çocuğu servisten çıkarılmasını istiyor. Bunun için de hostes hanıma kaba bir şekilde söylüyor. Halledin diye emrederek…”

Kemal Bey, ne söyleyeceğini şaşırdı. Hanımına ormanda gördüğü olayı anlatacaktı ama gerek yoktu anlatmaya. Ormanda gördüğü baykuşun hali ile bu kadının yaptığı arasında hiç fark yoktu. O baykuş başka bir kuşun yuvasını sahipleniyor hem de o kuşun yumurtalarını atarak. Peki, bu insan olan ne yapıyordu? Kendi çocuğu rahat etsin diye başka bir yavruyu servisten ayrılmasını isteyecek kadar bencilleşiyordu. Oturdu, düşündü… Biri insan biri hayvandı. İkisi arasındaki fark neydi o zaman?

İşte böyle

Ya işte böyle dünyanın hali işte böyle. Kimisi bencillikte, merhametsizlikte, saygısızlıkta sınırlarını zorlarken, baykuş bile bazılarının yanında masum kalıyor. Yüce Rabbimiz ne güzel buyurmuş: “And olsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.”(Araf, 179)

Yüce Allah sevgili Peygamberimiz sallellahu aleyhi ve sellem’e hitaben: “Sana uyan mü’minlere alçak gönüllü davran” (Şuara, 215) buyuruyor. Yine Rabbimiz: “Mü’minlere şefkat ve tevâzu kanadını indir” (Hicr, 88) buyurarak, aslında bizim kucaklayıcı olmamızı istiyor. Bencil ve kaba değil. sevecen ve yumuşak kalpli olmamızı istiyor. Aslında bu emir sadece İki Cihan Güneşi Peygamberimize değil bilakis onun şahsında bütün mü’minleredir.

Bizler de güzel Rabbimizin buyruklarına uyalım, olur mu? Ayet ayet gönlümüz güzel bir kıvama sokmaya çalışalım. İşte hayat kitabımızdan bizi formatlayan bir ayet daha: “Rahmanın has kulları, onlar yeryüzünde alçak gönüllü olarak yürürler ve ne zaman kötü niyetli dar kafalı kimseler, kendilerine laf atacak olsa, sadece ‘Selam!’ derler geçerler.” (Furkan, 63) Allah bizim kibirli ve bencil olmamızı da istemiyor. “Kibirlenerek halka surat asma ve yeryüzünde çalımlı çalımlı yürüme. Şüphe yok ki Allah, kibirlenip övünenlerin hiçbirini sevmez.” (Lokman, 18) Hoşça bakın zatınıza…

Fahri Sarrafoğlu/ Yüzakı Dergisi

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Kadem’in İlmihal eleştirisi haklı mı?

Kadem’in yayınladığı “Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslam İlmihali’nde Toplumsal Cinsiyet” makalesini okudum. Makale yazarı, hiçbir …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.