Dünyevi, dünyada olan, mündemiç demek olan “İçkin” kavramı ile yaşanılan dünyanın ötesinde olan, ebedi, uhrevi demek olan “Aşkın” kavramı arasında ne gibi bir ilişki olabilir? Bir tefekkür ve tezekkür ortamında bir anlam arayışı çerçevesinde bunu biraz düşünmeye çalışalım. Farabi; “Mutluluğun sadece “peşinde koşulması” değil aynı zaman “elde edilmesi” gereken bir …
DevamıDostluk gönülden iletişimdir…
Dostluk gönüllü değil gönülden iletişimdir. Aynı yöne, aynı ufka yürek hizasında bakmaktır. Dostluk duygusal bir bağlanma, karşılıklı dikkat ve sorumluluktur. Dostlukta adanmışlık vardır. Adanmışlığın ahlaki niteliği olan temel bileşenleri; vefa, dürüstlük ve fedakârlıktır. Dostlar; en mutlu anlarını da en can acıtan ve yürek dağlayan anlarını da paylaşırlar. Dostluk; varlığımıza bir …
Devamıİletişimin zirvesi sessiz iletişim
İçinde yaşadığımız bu hız ve haz çağında, sessizliğe çokça ihtiyaç var. Zira tefekkür, tezekkür ve teakkul ancak sakin ve sessiz bir ortamda mayalanır. Duymak ve muhatabımızın ne dediğini anlamak için susmak gerekir. Susmak ve dinlemek, anlamlı bir iletişim için vazgeçilmez unsurdur. “Söz gümüşse, sükût altındır” kelam-i kibarı, sorgulayıcı bir mantıkla …
DevamıBüyük günahlar konusunda az bilinenler
Kebire (büyük günah) konusu, öneminden dolayı kelam ilminin, neticeleri nedeniyle de fıkıh ve ahlak ilimlerinin konusu olmuştur. Abdullah bin Abbas (ö: 68/687), büyük günahların “yetmişe yakın” olduğunu söylemiştir.[1] İbni Abbas bu ifadesiyle sayı ile tahditten ziyade çokluğuna işaret etmiş de olabilir. Hadis kaynaklarını taradığımızda büyük günahlarla ilgili birçok rivayet karşımıza …
DevamıBir varlık tasavvurunuz var mı?
Düşünmek, varlığın anlamını idrak etmek, kavramak ve algılamaktır. Düşünmek, eşyanın zahiri niteliklerini tanımak için duygularımızın ötesine geçerek, fiziki dünyadan elde edilen verileri zihinsel fonksiyonlar marifetiyle zihin dünyamıza kodlamaktır. Aklımızı, kalbimizi, duyularımızı, hayal gücümüzü ve irademizi birlikte eşgüdümlü olarak kullanarak mesafe almaktır. Düşünmek, olayları ve olguları anlamak, kavramak ve algılamak için …
DevamıRuhumuzun takviyesi teheccüd namazı
Gecenin sükûna erdiği vakitte insanın uykudan kalkıp Allah rızası için ibadet etmesi, Kur’an tilaveti yapması, tesbihatta bulunması ve dua ederek Rabbiyle iletişim kurması ve bunu hayatının her gününe yayarak içselleştirmesi kişinin yetişmesine, ruhen olgunlaşmasına, sabır ahlakı kazanmasına, küfre karşı direncinin artmasına ve gönül dünyasının aydınlanıp basiretinin açılmasına yardımcı olur. Bu …
DevamıYumuşak söyle ki incitmeyesin
Öyle konuş ki sözün Kur’an tabiriyle “kavl-i leyyin” yani yumuşak üslupla söylenen söz olsun. Muhatabın dost ise ona yumuşak konuş ki dostun sözlerinden incinmesin. Muhatabın dost değil ise bil ki en güzel dostluklar tatlı sözlerle kurulur. Cenab-ı Hak, Firavun gibi kendisine kafa tutan bir kimseye bile yumuşak sözle hitap edilmesini …
DevamıGüzel sözde cömert ol…
Öyle konuş ki sözün Kur’an’ın tabiriyle “kavl-i kerim” olsun. Yani ikram edici, etkili, gönül alıcı, mutlu edici söz… Söz vardır ki muhatabını bir ikrama kavuşmuş, bir lütfa ermiş gibi mutlu eder. İşte o söz kavl-i kerimdir. Birbirimize ikram edeceğimiz hiçbir şeyimiz yoksa bir çift güzel sözümüz de mi yok? İnsanın …
DevamıHazreti Ebubekir’in Kur’an Anlayışı
Hazreti Ebû Bekir radıyellahu anh’ın adı “Abdullah”, künyesi “Ebû Bekir”, lakabı “Sıddîk” ve “Atîk” dir. Babasının adı “Osman”, künyesi ise “Ebû Kuhâfe”dir. Annesinin adı “Selmâ”, künyesi de “Ümmü’l-Hayr” dır. Haz Ebû Bekir’in soyu hem anne tarafından hem de baba tarafından “Mürre” ye dayandığından.[1] Peygamber Efendimiz’in soyuyla birleşmektedir. Hazreti Ebû Bekir, …
DevamıSözün düzgün ve tesirli olsun
Öyle konuş ki sözün “kavl-i beliğ” yani “düzgün ve tesirli söz” olsun. Açık olmayan, anlaşılmayan tesirsiz sözlerle gönüllere giremezsin. Hakikat tohumlarını sinelere ekemezsin. Dolayısıyla beliğ söz davetçinin lisanıdır. Belagatlı söz söyleyebilmemiz için belli bir seviyemizin olması gerekir. Akl-ı selim ve kalb-i selim ile sözü yoğurarak söylemeemiz gerekir. Kavl-i beliğ, Kur’ân-ı …
Devamı