Genel

Kapıcının unutamadığı olay…

Yıllar önce bir gazetede, İstanbul’daki sitelerde çalışan bazı kapıcılarla yapılan röportajları okumuştum. ”Unutamadığınız, size çok ilginç gelen bir olayla karşılaştınız mı?” sorusuna, bir kapıcının verdiği cevabı bugün gibi hatırlıyorum. Apartmandaki dairelerden birinde eşi vefat etmiş, zengin ve kültürlü bir bey oturuyormuş. Bu beyin, iki oğlu bir kızı varmış. Hepsini de okutmuş, …

Devamı

Bir seçim tasavvurumuz var mı?

Seçmek bir imkan, bir yetenek ve bir ayrıcalıktır. Seçerken değerli olduğumuzu hissederiz. Ülkemizin geleceğinde bizim de bir etkimizin olacağını düşünürüz. Nesne değil özne olduğumuzu idrak ederiz. Nasıl bir dünya istiyorsak, rengimiz, kişiliğimiz neyse ona göre seçeriz. Bir filozof; “İnsan başkalarını seçerken, kendini seçer” der. Hayat, sürekli bir seçiştir. Ayırarak, analiz ederek, …

Devamı

Bir gönül insanı Kemal Temel

Dini tebliğ ve temsil davasında olanların sıfat ve sorumlulukları bugün dünkünden çok daha büyük önem arz etmektedir. Bu konumda olanlar öncelikle sağlam bir inanç ve düzgün bir ibadet bayatına sahip, başkasını inşa derdine düşen, büyük hedefleri olan kimseler olmak durumundadırlar. Zira insanlık Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e her devirde bu tür …

Devamı

Bir kamil mürşide varmasan olmaz

Mutasavvıflar, manevi yolun tuzakları ve çeldiricileri çok olduğundan, yolu bilen bir mürşidin rehberliğini zaruret olarak görmüşlerdir. Bütün sufiler illa ki bir mürşide bağlanmak gerektiğini ifade ederler. Velilerin hayatlarına baktığımızda, hepsinin de bir mürşidin eteğine sarılarak bulundukları makama eriştiklerini görüyoruz. Yunus Emre kendi kendine Yunus Emre olmuş değildir. Uzun seneler Taptuk …

Devamı

Dr. Haluk Nurbaki’nin unutulmaz hatırası

Ben, 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi aşan sayısız olayla karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte belgeleyerek özel bir arşiv yaptım. Bunlardan 1976 yılında yaşanmış bir olayı size nakletmek istiyorum. Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam vardı. Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi …

Devamı

İrfan ehlinin şifreli sözleri…

Bazen iki kişinin frekansları birbirini tutar, ortak bir dalgadan konuşurlar, fakat onları dinleyen üçüncü kişi onların ne konuştuklarını bir türlü anlayamaz. Tasavvuf ehlinin ve ariflerin bazı remizleri, işaretleri vardır. Bu dünyaya yabancı olanlar onları anlayamaz. Hatta derler ki ariflerin ayrı bir dili vardır. Sadece ehlinin anladığı bu dile “kuş dili” …

Devamı

Mehmet Görmez hoca Seydasını çok severdi

Henüz 9 yaşındayken babası elinden tutup hocası Muhammed Emin Er Seyda’ya teslim etti…. “Dokuz yaşındaydım ve Seyda’nın evinde kaldım” diyordu Görmez… “Seyda, bana yatak hazırladı ve ben uyudum. Gece geldiğini gördüm… Önce bana baktı… Yorganımın üzerimde olmadığını görünce üzerimi örttü. Sonra üşümeyeyim diye sobayı yaktı ve odadan çıktı. O andan …

Devamı

Şehyhülislam ve Babanzade’den güzel bir hatıra

Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi; “Selef-i salihindendir desen öyledir. Asr-ı Saadet’ten bir parça desen öyledir. İlim, irfan, edep, ahlak, namus, şeref, kanaat… Ne deseniz bütün faziletler mevcut” şeklinde hakkında şahadette bulunduğu Babanzade Ahmed Naim Efendi ile olan konuşmasını şöyle anlatıyor: Şeyhülislam bulunduğum sırada idi. Ahmed Naim Bey‘i de “A’yân Meclisi”ne girecek …

Devamı

Dr. Haluk Nurbaki samimi bir Müslümandı

Haluk Nurbaki, Ankara Numune Hastanesi’nde doktordu. Kanser hastalarına bakardı. Orada yatan akrabalarımız vesilesiyle şahsen tanıştık. Samimi bir Müslümandı. Ağır doktorluk mesaisinin dışında davet çalışmaları da yapardı. Bir dönem etkili oldu. Hastanedeki doktorlara ve hatta hastalarla sohbet eder, etrafında bir sohbet halkası oluştururdu. Özellikle ölümü kesin olan hastalarının maneviyatını kazandırmada etkili …

Devamı

Muhammed Hamidullah hocanın unutulmaz sözü…

Ben Fransa’da öğrenciyken Muhammed Hamidullah Hoca haftada bir gün Müslüman öğrencilere seminer verirdi. Bir kış günüydü; seminer yaptığı merkezde ben nöbetçi olduğum için sobayı yakıp bekledim. Saat üç oldu, Hoca’dan başka kimse gelmedi. “Sobayı söndürelim, gidelim” dedim. Kulağımdan tuttu, karşısına oturttu, beş yüz kişi varmış gibi seminerini anlattı. “Oğlum” dedi; …

Devamı