Son Nefes, İmandan İhsana Tasavvuf ve Nebiler Silsilesi gibi onlarca kıymetli eseri ilim ve irfan dünyamıza kazandıran Osman Nuri Topbaş Hocaefendi 2011 yılının Ekim ayında İstanbul Gürpınar’da bir sünnet merasimine katılmıştı. Muhterem Hocamızın orada yapmış olduğu konuşmayı kaydettim ve yazıya aktardım. İstifadenize arz ediyorum efendim. Nesli eğitmenin en önemli vazifemiz …
DevamıMüslümanların ticaretle imtihanı…
Kur’an-ı Kerim, hayatlarına ticaretin egemen olduğu bir toplumda nazil olmaya başlamıştır. Kur’an onların ilahî mesajı daha iyi anlamaları için ahirete ait kavramlarda bile ticaretle ilgili kelimeleri kullanmıştır. Ziraata elverişli olmayan bir coğrafyada ticaret, hayatı yönlendiren temel öğelerden biriydi. Böyle bir toplumda yaşayan Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem de ticaret …
DevamıBereketli bir günün ardından
Rabbimize hamd olsun İstanbul’da yaşamanın bir takım zorlukları ile birlikte bazı nimetleri de var. Tarihi muhitlere ve irfan çevrelerine yakın olmak bu nimetlerin başında geliyor. Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir Hocamızın uzun zamandır Eyüp Sultan Cami-i Şerif’inde yaptığı Şifa-i Şerif dersleri de İstanbul’un bize sunduğu imkânlardan birisi. Bu derslerin bazılarına katılmak nasip oldu çok şükür. Yine …
DevamıHattat Fevzi Günüç iz bıraktı…
Hattat Fevzi Günüç Hocamı, oğlu Fatih’in Meram Ortaokulu’nda öğrencim olması hasebiyle öğretmenliğim dönemimde tanıdım. İlk görüşmemizde beyefendiliği, kibarlığı, nezaketi hemen dikkatimi çekmişti. O dönemde sadece birkaç kez görüşme imkânımız oldu. İl Kültür Müdürlüğüne atandığım zaman kendisi ilk ziyaretime gelenler içinde idi. Daha sonra çeşitli vesilelerle zaman zaman bir araya geldik. …
DevamıVakfıkebir’deki Kur’an kursuna başladım…
Köyümüzde ortaokul yoktu. 5 km uzaktaki annemin köyünde vardı. Ben oraya gidip gelmeyi göze alamadım. Bir ara köyümüzde yol yapılırken bir arkadaşla beraber çalışıyorduk. O Vakfıkebir’de Hacı Ziya Efendi diye birinin nezaretinde Kur’an Kursu’nda okuyordu. Yanlış bilmiyorsam köyümüzden o şekilde beş altı kişi orada okuyordu. Vakfıkebir ismi Arapçadan gelen bir …
DevamıVaiz Ahmet Efendi beni sandalyede görünce
Tuğut Kardeşler Camimiz vardır Sivas’ta. İmam Hatipte okurken o caminin büyüklüğü ve büyüleyici atmosferi sık sık o camiye misafir olmama vesile olurdu. Bir Cuma günü, herkesten önce başımı döndüren bu muhteşem camiye Cuma namazı kılmak üzere gitmiştim. Köşede bir sandalye vardı. Üzerine oturup camiyi hayran gözlerle süzüyordum. Erzurumlu Vaiz Ahmet …
DevamıDedem hafız olmamı isterdi…
Babamı çok tanıdım diyemem, ilkokula başlayıncaya kadar. Çünkü hep gurbette olduğunu söylerdi annem… Annem evin hem kadını hem erkeğiydi. Osmanlı kadınıydı ve otoriter bir hanımdı. Babamın 1962 sonu ya da 1963 başlarında Belçika’ya gidip kömür madeninde 14 ay gibi kısa bir dönem çalışma deneyimi olmuş. İzine geldiğinde annem: “Bu şartlarda …
DevamıBen yaramı gizli sarar bağlarım
Gece yarısına kadar gençler ile beraber olmuştuk, dertler yumak yumak olmuş garip ellerde… Kimi eşinden ayrılmış çocukları perişan, kimi işinde iflas etmiş sevenleri yardımcı olacakları yerde onu terk etmişler. Kimi oğlunu okutmak için ne çileler çekmiş, fakat diploma sahibi olan evlat anne ve babaya selam vermez olmuş. Nicelerinin psikolojisi bozulmuş, …
DevamıSon nefese kadar cihad
İman sadece bir temenniden ibaret değildir. Ödenmesi gereken bir bedeli vardır. İman etmenin bedeli de vahyin hayatın tüm boyutlarına hâkim olması; tüm davranışların Allah Teâlâ’nın iradesine arz edilmesidir. O’nun iradesine uygun amellerin meşruiyeti vardır. Kur’an’da, insanın dini uğrundaki ödemesi gereken bedele atfen dört ayet vardır. Bunlar; Bakara Suresi 214. ayet, …
DevamıGönüllerdesin Efendi hazretleri
Cenab-ı Allah'ın huzurunda kulluğumuzun dışında herhangi bir rütbemiz bulunmamaktadır. Hiç kimsenin son nefese kadar, imanlı gidip gitmeme konusunda bir garantisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla acziyetten başka sermayesi olmayan insanların, kendilerini büyük görmeleri, kibir ve enaniyet ile hareket etmeleri yakışık almaz. İnsan acziyetinin farkına vardıkça değer kazanır, tevazudan uzaklaştıkça da değer kaybeder. İnsanın kendini yüksekte görmesi, diğer insanları alçakta görmesi, onun insan olmanın erdemlerine kavuşamadığını gösterir. Çünkü tevazu kulluğun gereği, kibir ise şeytanın vasfıdır. Bütün alim, arif ve faziletli kişilere, Allah dostlarına, velilere baktığımızda her birisinin büyük bir tevazu ile hareket ettiklerini görüyoruz. Nitekim bu hatırada da ifade edildiği gibi Mahmud Efendi Hazretleri de acziyetinin bilincinde hareket ederek talebelerine güzel bir tevazu dersi vermiştir.
Devamı