Erdoğan’ın da hocasıymış Kamil Yaylalı hoca

Konya İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Mehmet Kamil Yaylalı, Çumra’nın Alibeyhüyüğü kasabasında 16.03.1933 yılında Ahmet – Şerife çiftinin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi.

Dört yaşında iken aile Konya Uluırmak mahallesine taşındı. İlkokulu Hakimiyeti Milliye‘de okuduktan sonra Bulgur Tekke Kur’an Kursu‘nda Hafız Hakkı Özçimi Hoca’da hafızlığını tamamladı. Hafızlığı bitirdikten sonra Konya’nın âlimlerinden Ali İhsan Uyur Hoca, Akşehirli Hacı Ahmet Talha Hoca ve Hacı İsa Bolay hocadan icazet alan Dorlalı Abdünnasır Efendi’den, Ahmet Baltacı Hoca ve birkaç arkadaşı ile birlikte Arapça dersi okudu.

Yaşını küçülttü

Daha sonra yaşını küçülterek Konya İmam Hatip okuluna kaydını yaptırdı. Okulda talebe iken resmi görev alarak Karakayış Sarı Camii‘nde imam hatiplik yaptı. Hocasının damadı olma teklifini kabul ederek kızı Lütfiye Hanımla evlendi.

1957-1958 Eğitim öğretim yılında İmam Hatip Okulundan mezun oluktan sonra Konya’da gidebileceği Yüksekokul olmadığı için İstanbul Yüksek İslam Enstitüsüne kayıt yaptırdı. İmamlık vazifesini de İstanbul’a aldırarak hem İmamlık hem de öğrenciliği birlikte yürüttü. 1963 yılında Yüksek İslam Enstitüsünden mezun oldu.

1966-67 yıllarında askerliğini İstanbul’da Yedek Subay olarak yaptı. Askerlik sırasında hayatının en sıkıntılı günlerini yaşadı. Zira Yedek subay okulunda namaz kıldığı için disiplin cezası almış ve ateist olan bir grubun sözlü ve fiili sataşmalarına maruz kalmış, askerlik süresince onlarla mücadele etmiştir. Askerliği bitirdikten sonra, Fatih Draman‘da açılan İstanbul İmam Hatip Okulu‘na 1968 yılında öğretmen olarak atandı. Aynı okulda müdür yardımcılığı görevini ifa etti.

Daha sonra Konya İmam Hatip okuluna tayin oldu, burada birkaç yıl görev yaptıktan sonra Mevlana’da İnanç Sistemi isimli tezini bitirerek ve Yüksek İslam Enstitüsü asistanlık sınavını kazanarak Tasavvuf ve İslami Türk Edebiyatı bölümünde Öğretim Görevlisi oldu. 12 yıl bu görevini sürdürdü. Bu arada Kapu Camii‘nde ve diğer camilerde vaazlar verdi.

Hacca gitti

1980 yılında yaz tatilinde hacca gitti. Hacda iken Okul Fakülteye çevrilince Suud’dan aldığı rapor geçersiz addedildi ve tam gün yasasından dolayı müstafi sayıldı. 30 ay maaş alamadı, sonra tenzili rütbe ile açıktan İmam Hatip Lisesine öğretmen olarak tayin edildi. 1987 yılında oradan emekliye ayrıldı.

Emekli olduktan sonra Milli Görüş vasıtasıyla Avrupa’ya gitti. Orada bir müddet kaldı. Dönüşünde Merhum Erbakan Hoca’ya Avrupa’da yapılması gereken çalışmalarla ilgili bilgi ve tekliflerini sundu.

Konya’ya geldikten sonra da çalışmalarına devam etti. Lale Koleji ve Elmas Koleji‘nin açılmasında aktif olarak görev yaptı. Bir grup arkadaşı ile dernek kurarak Meram Tıp fakültesi Camii‘ni yaptırdılar. Konya müftüsü Mustafa Ateş Hoca’ya, Diyanet Eğitim Merkezinin Konya’da açılması teklifini iletti. Bu merkez ileriki yıllarda açılmıştır. Anadolu Vakfının kurucularından olması hasebiyle katıldığı toplantılarda, “Konya’nın en zengin vakfı Anadolu Vakfı’dır, bu Vakıf İslami İlimler Alanında özel bir üniversite açmalıdır” teklifinde bulunur, bunun gerçekleşmesini çok arzu ederdi.

Alibeyhüyüğü İmam Hatip Lisesinin açılmasında büyük emeği geçmiştir. Konya’da ilk defa Halk Eğitim Merkezi Bünyesinde Arapça Kursu açmış, arkadaşları Hüseyin Küçükkalay ve Mehmet Söylemez Hoca’yla birlikte ders vermişlerdir.

Oğlunun dilinden

Oğlu Ahmet Nasır Yaylalı, babası hakkında şu bilgileri verdi:

“Babam Draman’da İHO’ da öğretmen iken Recep Tayyip Erdoğan lise birinci sınıf öğrencisi imiş. Hocalığını da yapmış ama haberi yok. Aradan 40 yıl geçmiş babamla birlikte Mevlana ihtifaline gitmiştik. Başbakan Erdoğan heyetiyle yanımızdan geçerken babamı gördü ve ani bir tepkiyle “Vay Kamil Hocam” diyerek onu kucakladı. Hepimiz şaşırıp kalmıştık. Babam o kadar gururlandı ki sohbetlerinde vaazlarında İmam Hatipten adam yetişmez diyenlere cevap olarak; ‘İmam hatipten yetişen bir genç milyonluk şehre belediye başkanı oluyor muvaffak oluyor, başbakan oluyor muvaffak oluyor, Reisi Cumhur oluyor muvaffak oluyor daha İmam hatip okullarından nasıl adam yetişecek’ diye bahsederdi. Herkesin çocuğunu İmam Hatip’e yazdırmasını tavsiye ederdi.

Reis Konya’ya geldiği zamanlarda iki defa; Türkiye’de Müslümanlar lehine yapılması gereken icraatlarla ilgili görüşlerini yazdığı mektuplarını bizzat eline vererek emri bil ma’ruf vazifesini de en üst seviyede yerine getirmiş oldu.

Babamın çok cesur bir yapısı vardı. 28 Şubat döneminde İmam Hatiplerin kapatılmaması için yapılan eylemlere katıldı, halkı teşvik etti. 80 darbesinde fakültede iken sakal bırakmıştı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in fakülteyi ziyaret edeceğini duyunca kendisiyle bir fırsatını bulup idarenin problem haline getirdiği sakal meselesini görüşmüş ve bu benim mesleğimin icabıdır bu konuda desteğinizi bekliyorum demiş kitabını hediye etmiş, o da; “Benim babamda hoca idi ama bu kadar sakalı uzun değildi” diye cevap vermiş. Ertesi gün okula gelen sivil polisler ifadesini almak üzere babamı nezarete götürdüler, akşama kadar sorguladılar ve serbest bıraktılar.

Seksen sekiz yaşına kadar her Cuma Musalla Camii’nde vaazlarına devam etmiştir. Büyükle büyük, küçükle küçük olmayı bilmiş, halkın tüm kesimleriyle görüşüp konuşmuş, halkın arasında mütevazı bir şekilde yaşamış, herkesin dertlerine sıkıntılarına çözüm bulan bir Müslüman olarak yaşamıştır. Fakir ve fukara ile ilgilenir ihtiyaçlarını karşılar yedirmeyi içirmeyi severdi. Gerek İmam Hatipte gerek İslam Enstitüsünde ihtiyaç sahibi öğrencilere babalık yaptı.

Öğrencileri tarafından çok sevilirdi. Onu her gördüğümde ya namaz kılar ya da Kur’an okurdu. Nerede olursa olsun Kuran’ı Kerim hep yanında bulunurdu. Kur’an, hadis ve tefsir okumaktan zevk alır, gününü okumakla yazmakla geçirirdi. Ayet ve hadislerden notlar çıkartırdı.

Hastaneye yatacağı günde arabayla hastanenin bahçesinde iken; “Bir ömür böyle geçti” dedi. Ben de ağlayarak babacığım bir ömür boşa geçmedi çok hizmetler yaptın deyince; “Oğlum ne yapabildik ki Allah yaptıklarımızı kabul buyurur inşallah” dedi. Biz babamızın iyi bir kul, iyi bir Müslüman olduğuna şahitlik yapıyoruz. Allah tüm geçmişlerimizle beraber Cennetine nail eylesin.”

Yeğeninin dilinden

Hem yeğeni hem damadı olan Abdullah Atıcıgil’de şu bilgileri verdi:

“Dayım olması hasebiyle ilkokul sonrası hafızlığa çalıştığım dönemde zaman zaman onlarda kalır. Ders dinletirdim. Kendisi hem hafız, hem âlim, hem mutasavvıf idi. Namaz üzerinde çok dururdu. Orada kaldığım günlerde sabah namazlarındaki tat ve hazzı asla unutamam. Allah her ikisine de rahmet eylesin dayım ve yengem üzerimizde çok emekleri var. İmam Hatip Lisesi’ne gitmemde büyük katkısı oldu. Arapçaya vukufiyeti mükemmeldi, öğrenciliğimizde çok istifade ettik.

Kendi köyünden, oturduğu ve imamlık yaptığı mahallesinden, yakın çevresinden onlarca insanın hafız olmasına, İmam Hatip’e ve İslam Enstitüsü’ne gitmelerine vesile olmuştur. Köyden, kasabadan, Konya dışından gelen ihtiyaç sahibi öğrencilerinin ihtiyaçlarını karşılamış, çevresi vasıtasıyla karşılatmıştı. Enstitüde, öğrencilerin iman, İslam ve cihat ruhuyla yetişmesi için gayret sarf ettiğine bizzat eve toparlanıp gelen grup grup öğrencilerinden biliyorum.

Milli görüş davasının tabir caizse Enstitü bayraktarı gibiydi. Bu yüzden kendisine haset eden bazı meslektaşlarının kumpası sonucu, Kenan Evren şürekasının kadrine uğramış, Yüksek İslam Enstitüsü’nden onların talimatıyla uzaklaştırılmıştı.

Aile içi tüm oturmalarımızda çoluk-çocuk herkesi toplar, mutlaka Kur’an ve sünnetten, namaz, ibadet, ahlak, helal-haram, adab-ı muaşeretten nasihatte bulunurdu. Namazları mutlaka cemaatle kılmaya gayret eder, camiye gidememişse mutlaka evde cemaat olurduk. Birlikte yolculuk ve misafirliklerimizde gittiğimiz mahalle köy şehir her neresi olursa cami ve mescide gitmiş isek ya namazı kıldırır veya görevliden izin alarak cemaate bir ayet bir hadiste olsa nasihatte bulunurdu.

Güzel insandı. Güzel evlatlar yetiştirdi. Güzel eserler ve gök kubbede hoş seda bırakıp gitti. Rabbim rahmet mağfiret etsin. Cennet ve Cemaline mazhar eylesin.”

Baba dostuydu

Kamil hocamın, merhum babamla da dostlukları vardı. Sık sık görüşürler, ülkenin durumu ve İslami konularla ilgili çok hoş sohbetleri olurdu. Hocamla ben de zaman zaman görüşür hürmet eder, sohbetini zevkle dinlerdim. Babama Veyis Hoca, bana da Ersöz diye hitap ederdi. Konuşması ve davranışı ile insanı adeta sarar, sarmalardı. İleri yaşına rağmen FETÖ darbe teşebbüsünden sonra yapılan Milli İrade Mitinglerine katıldığını gördüm.   

Kamil Yaylalı Hocamız, halsizlik şikâyeti ile 7 Ağustos 2020 Cuma günü özel bir hastaneye götürülür. Korona teşhisi konulur, ilaçları alınarak eve gelinir. Pazar günü akşam durumu ağırlaşınca Meram Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırılır. Vefatından bir gün önce Plazma kan verilir ancak durumu daha çok ağırlaşır. 15 Ağustos Cumartesi günü yoğun bakıma kaldırılır, birkaç saat sonrada vefat haberi gelir. Emir Allah’tan olunca duadan başka yapacak bir şey olmuyor. Allah rahmetiyle muamele buyursun. Mekânı cennet olsun. Geride unutulmaz hizmetler, güzel eserler ve hayırlı evlatlar bırakan Kâmil hocamızı Rabbim şehitler sınıfına dâhil eylesin.

Hatıra olarak Kamil hocamızın iki dörtlüğü ile yazıyı bitirelim. İmam Hatip okuluna başladığı ilk günlerde, halkın arasında bazı kimseler, bugün olduğu gibi bu okulların geleceği yok derlermiş. Kamil hocamız bu sözler üzerine şu dizeleri kaleme almış:

Dokuz yüz elli bir de açıldı mektep,
Çekildi geldi talebe tek tek.
Köylü ve şehirli pek çok hemşehri,
Yazdırdı evladın etmeksizin şek.

Herkes sorardı bu nasıl mektep,
Ne çıkacak buradan ne yetişecek?
Allah’ın izni ve keremi ile
Çıkanlar dine hizmet edecek.”

Salih Sedat Ersöz/ İrfanDunyamiz.com

KONYA ÇEVRESİ İRFAN DÜNYAMIZ


Şunlara Gözat

İlk Japon Müslüman kimdi?

Japonya’nın en eski ve en büyük İslamî kuruluşu olan Japonya İslam Merkezi Başkanı Dr. Salih …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.