Abdulmetin Balkanlıoğlu hocam da gelmişti

Boyabat’ta başarmakta zorlandığım ama hiç bir zaman da vaz geçmeyeceğim ideallerimi acaba İstanbul’da hayata geçirebilecek miydim? Vazifeli olduğum Fatih –Şehremini Şeyh Raşid camiini bir ilim ve kültür merkezi haline getirebilecek miydim?

Bunun için gayret ediyordum. İlahiyatçı, yazar, müftü ve çeşitli branşlardan ilim adamlarını ayda bir kere camimize çağırıyor onlara vaaz kürsüsünde sohbetler yaptırıyordum. Bir keresinde Çapa Tıp Fakültesi’nde profesör bir arkadaş camimizdeki sohbetin ardından: “O kadar ilmi toplantıda hitap ettim heyecanlanmadım. İlk defa bir camide cemaate hitap ettiğim için çok heyecanlandım” demişti.

Misvak iyidir

Diş hekimliği fakültesi hocalarından bir hocamızın yaptığı ağız sağlığı ve misvak kullanımının önemi ile ilgili sohbet de cemaatimizin oldukça ilgisini çekmişti. O gün camimizde misvak dağıtmıştık.

Tabi bu faaliyetlerimiz cami içi ile sınırlı değildi. Hoca camide değil, hoca her yerde olmalıydı. İlk önce dört camimiz ile birlikte bir salon toplantısı düzenleyip, diğer camilerimizi ve hocalarımızı da bu faaliyetimize katılmaya ikna ettik.

Bu faaliyetimiz cemaatimiz ve müftülüğümüz tarafından güzel karşılanınca, ikinci sene on iki cami bir araya gelerek daha geniş bir katılımla,  Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan kıymetli bir hocamızı Ankara’dan davet ederek güzel bir etkinlik yaptık.

Bir araya gelmek zor

Fakat bilenler bilir bu işler bayağı yorucu ve sabır isteyen işlerdir. Bir kişinin sırtına yüklendi mi o zaman daha zor olur. Bir de ne yazık ki hocalar camiası ollarak kolay kolay bir araya gelmek istemiyoruz. Hiçbirşey yapmamak varken, kimin nesine gerek böyle faaliyetler yapmak. Baktım ki diğer hoca arkadaşlar biraz ağırdan alıyorlar, o günden sonra  bu faaliyetleri tek başıma yapmaya başladım.

Programlarımızı genellikle mahallemizdeki Gül Düğün salonunda yaptık. Yazar Mustafa Yazgan, İstanbul Merkez vaizi Mustafa Akgül, Zeytinburnu müftümüz İsmail Gökmen ve dönemin Fatih müftüsü İrfan Üstündağ gibi birçok kıymetli isim programlarımızın başlıca konuşmacıları oldular.

Bir de hanımlara yönelik İslam için mücadelesinde çok eza ve cefaya uğramış olduğunu düşündüğüm Emine Şenlikoğlu ablamızı davet ederek hanımlara konuşma yaptırdık.

Balkanlıoğlu hoca

En son olarak da yine aynı salonda konuşması için, kısa bir süre önce aramızdan ayrılan 1994’ten beri yakinen tanıdığım ve mücadelesine ve mücahedesine şahit olduğum merhum Abdülmetin  Balkanlıoğlu hocamı davet etmiştim.

İlanlarımızı yaptık, salonu doldurduk, Abdulmetin hocamızı beklmeye başladık. Fatih müftümüz de salon da hazır bulunmaktaydı. Abdulmetin hocam Üsküdar’da bir konferanstan buraya gelecekti. Konferansın başlamasına iki saat kala aradık yardımcısı telefonu açtı; “Buradaki konuşması biter bitmez geliyoruz” dedi ama İstanbul trafiği malum, denildiği gibi olmadı.

Saat gelmiş hatta epeyce de bir geçmişti. Artık Abdülmetin hocamın yetişmesi mümkün görünmüyordu. Fatih müftümüz İrfan Üstündağ hocamıza mikrofonu teslim ettik, sağ olsun hocamız bizi o gün kurtardı. Ama hiç unutmam cemaatin gözü hep kapıda Abdülmetin hocamızı gözlüyordu.

Nihayet geldi

Konferansın sonunda cemaate tavuklu pilav ikramımız olmuştu. Herkes bir köşede yemeğini yerken bir de baktık ki Metin hocamız gelmiş.

Hocamız yetişemediği için çok üzgün ve mahcuptu. Yetim bir kardeşimizin düğününe uğradığını bu nedenle geç kaldığını söyleyerek bizden özür diledi ve herkesten helallik istedi. Bana ve Fatih müftümüze o kadar içten sarıldı ki o halini hiç unutamam. O gün bir söz verdi… “Osman hocam, yeniden bir program hazırlarsan mutlaka gelip bunu telafi ederiz” dedi.

Onun gelmesi ile atmosfer o kadar değişmişti ki adeta ortam bir sevgi yumağına dönmüştü. Hatta o gün Aydın Başar kardeşimin ikizleri ile çok ilgilenmiş, onlara sarılarak fotoğraflar çektirmişti. Beni en çok etkileyen ise onun Şehremini’ne eski bir motosikletin arkasında gelmesiydi. Yine bizden o motosikletin arkasına binerek ayrıldı.

O günden kısa bir müddet sonra yurt dışı görevim çıktı. Yurtdışından dönünce ilk işim hocamızı yeniden bir programa davet etmek olacaktı ama ne var ki “Ölüm, ötelerden haber/ Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber” hakikatinin bir tecellisi ile karşılaştık.

İnternetten cenaze fotoğraflarını gördüm. Ne kadar da çok seveni varmış… Allah hepimize böyle güzel ölümler versin. Allah rahmet eylesin güzel hocama…

Osman Gülşen/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Selât-ü selam hassasiyeti…

Yüce Allah, Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in kendi katındaki değerinden dolayı ona salat-ü selam …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.