On çocuk babası bir eğitimci olarak çocuklarıma ilkeli ve edepli olmayı öğretmeye gayret ettim. 1994 doğumlu küçük oğlum Üsame Japonya’ya gitmişti, döndüğünde; “Japonya’da kaldığın iki hafta içinde ne öğrendin?” dedim. Anlattıklarından zikre değer bulduğum bir hususu sizlerle de paylaşmayı faydalı gördüm. Bundan sonrasını kendi ifadesi ile aktarıyorum: Üsame İbrahimoğlu anlatıyor: …
DevamıDediler tayinin çıkmış hocam…
Sene 1982… Boyabat İmam-Hatip Lisesi’nden mezun oldum. 1982 Eylül ayında Diyanet’te görev almak için imtihana girdim ve hamdolsun kazandım. Ekim ayında Sinop Müftülüğü emrine tayinimiz geldi. Sinop’a çağrıldık. O zaman Sinop müftümüz rahmetli Zübeyir Koç Hoca’mdı. Herkes tarafından sevilen sayılan müftümüzü bize biraz sert diye tanıtmışlardı. Görev alacak benim gibi …
Devamıİstanbul’da yeni arayışlar…
Evlenip, İstanbul’a vardıktan sonra, evimizde bir süre daha oturup sonra da kiralık bir eve geçtik. Artık benim yüküm bayağı ağırlaşmıştı. Hem derslerime çalışıp okulumu bitirmem, hem de geçim temin etmek için, bir yol aramam gerekiyordu. Üst katta oturan uzak doğu sporları hocası Yılmaz Aydın’ın Celalettin Süer Camii karşısında çok büyük …
DevamıYüreğimizin yarısı gurbetçi kardeşlerimizle…
Avrupa’da bizim kardeşlerimiz var. Zamanında oralara gitmişler ve kendilerine yeni bir hayat kurmuşlar. Onların muhabbetli hallerine her gittiğimde şahit oluyor ve imreniyorum. Onlar bizim her zaman bir parçamız ve yüreğimizin yarısı gurbet ellerdeki gurbetçi kardeşlerimizle. Bu yazımda sizlere Avrupa’daki kardeşlerimden bahsetmek istiyorum. Biraz hatıraların peşine düşeceğiz. 2007 Ramazanında Danimarka’ya davet …
DevamıSapı bizden de ona üzülüyorum…
Sene 1994’ün mayısıydı… Boyabat’takı imam-hatiplik vazifemi bitirmiş, Peygamber Efendimiz’in müjdesine nail olmuş Kutlu Şehir İstanbul’a hem de ilmin merkezi Fatih’e gelmiştim. Büyük kızım ilkokul ikinci sınıfa gidiyor, küçük kızım ise henüz dört yaşında idi. Şehremini Şeyh Raşit Camii‘ndeki görevime büyük bir aşkla başlamıştım. Camideki ilk işim caminin içinde olan kuyu …
DevamıKendisini kınayan nefis…
Nefs-i emmarenin esiri olan insan, yapmış olduğu hata ve günahlardan dolayı pişman olur ve kendisini levm etmeye yani kınamaya başlarsa “nefs-i levvâme” mertebesine ulaşmış olur.1 Nefs-i levvame kendini kınayan, kötüleyen, azarlayan nefis demektir. Kur’ân-ı Kerim’de nefsin bu mertebesine; “Ve kendisini kınayan nefse yemin ederim”2 ayetiyle işaret edilmiştir.3 Manevî ilerleme sürecinde …
DevamıSobalı küçük evde yaşadı, üç cami yaptırdı
Bugün insanlık olarak egoizmin, bencilliğin, çıkarcılığın, menfaatçiliğin ve bizi insanlıktan uzaklaştıran her türlü kötü duyguların girdabından kendimizi kurtarmak istiyorsak, 65 metrekare sobalı evde yaşayıp iki cami yaptıran Ali Osman Amca, bir boyacı sandığı ile ailesini geçindiren İsmail Amca, koyunlarını sağıp sütünü hediye eden Kerime Yenge ve sözünde duran Marangoz Kara Mehmet gibi şahsiyetlerin güzel, samimi ve sade hayatlarını okumalı ve onlardan ilham almalıyız. Bizi yeniden diriltecek olan ruh bu ruhtur. İşte bu duygularla İrfanDunyamiz. com olarak güzel ve sade hayatları sizlerle buluşturma gayretindeyiz. Sizler de bu güzel içerikleri sevdiklerinizle paylaşabilir, iyiliklerin, faziletlerin, erdemlerin yayılmasına katkı sunabilirsiniz.
DevamıBir gencin hayatına dokunmak…
Bir defasında sevdiğim bir arkadaşımla mezar ziyaretine gitmiştik, okuyup dua ettik, tam ayrılacağımız zaman: “Sen biraz bekle, ben Bekçi Amca’nın mezarına gideyim; ona ayrıca bir Fatiha okumak istiyorum” dedi. Ben: “Beraber gidelim, niçin ayrı gitmek istiyorsun?” dediğimde; “O zaman buyurun beraber gidelim” dedi ve beraberce mezarına gidip ruhu için birer …
DevamıHafız Mustafa Yılmaz’dan ders aldım
Mustafa Yılmaz Hocamızı her zaman hayırla yad ederim. O gün bizim üstümüze bu kadar titremeseydi belki de o girdiğimiz imtihanlarda rezil rüsva olacaktık.
DevamıBu davranışı ona yakıştıramadım…
İçimde büyük bir heyecan, çünkü ilk defa bir Avrupa ülkesine gidiyordum. Valizlerimizi almak için bekliyorken Frankfurt Din Hizmetleri Ataşesi de yakın mesafede bizi bekliyordu. Herkes valizini aldı, ataşemizin yanına gitti. Benim valiz yok… Önümüzden geçen valiz benimkine benziyor ama kulpu yok, her tarafı yırtık pırtık; hâlbuki ben sıfır valiz almıştım. Sonra o yırtık valize baktım benim valiz; yüklerken paramparça etmişler alçaklar!
Devamı