Dr. Mehmet Sürmeli

Müslümanları sevmeyende hayır yoktur

Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in getirdiği şeriata iman eden ve hayatlarına İslâm ile anlam veren Müslümanlar bir ümmettirler. Bu ümmet, Peygamber Efendimiz’in temsili ile hayatı anlamlandırdıkları için vahiyle nitelik kazanan seçkin insanlardır. Her birinin tek başlarına da olsa hakikate sarılma ve hakikatten ödün vermeme istidatları vardır. Bu seçkin ümmetin …

Devamı

Tarihselci meallere dikkat edin…

Esefle belirtelim ki yeni meal/tefsir çalışmalarının bazıları, Arap dilinin belagat başta olmak üzere inceliklerine vakıf olmayan, fıkıhtan, kelamdan, hadisten, ahlaktan ve insanlık tarihini bilmekten yoksun şahıslar tarafından hazırlandığı için hatalarla doludur. Meallerin çoğu; emekten, köklü olmaktan, ilmilikten, belagattan, heyecan ve aşktan mahrum olmaları münasebetiyle insanları sarsmıyor. Eskiden; “Muhammed Hamdi Yazır …

Devamı

Kaçışı olmayan gerçek!

Allah Teâlâ, yaratmış olduğu hiçbir varlığa ebedîlik vermemiştir. Bu evrensel kural Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmıştır: “Biz senden önce hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar? (Yaratılan) her canlı mutlaka ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.”1 Ölüm …

Devamı

Son nefese kadar cihad

İman sadece bir temenniden ibaret değildir. Ödenmesi gereken bir bedeli vardır. İman etmenin bedeli de vahyin hayatın tüm boyutlarına hâkim olması; tüm davranışların Allah Teâlâ’nın iradesine arz edilmesidir. O’nun iradesine uygun amellerin meşruiyeti vardır. Kur’an’da, insanın dini uğrundaki ödemesi gereken bedele atfen dört ayet vardır. Bunlar; Bakara Suresi 214. ayet, …

Devamı

Siyer fıkhı ihmal edilirse ne olur?

Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’in hayatı anlatılır veya yazılırken insanlar önce imana davet edilmeli veya anlatımın cazibesiyle insanlar hidayet bulmalıdır. Efendimizin risaletine ve sünnetinin/ hayat tarzının bağlayıcılığına iman edilmeden yapılan çalışmaların hepsi de bereketsizdir. Peygamber Efendimizin hayatını kronolojik olarak ezberledik. Doğumundan irtihaline kadar tarihlendirebiliriz. Hatta bazı seriyye ve gazvelerin …

Devamı

Murakabe bilinci…

Tasavvuf terminolojisinde murakabe, kötülüklerden kendini korumak için, kişinin nefsini kontrol altında bulundurmasıdır. Murakabe’nin, Allah Teâlâ’nın her şeye kadir olduğunu yakinen bilmek anlamına geldiğini söyleyenler de vardır. Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ kullarına yakın olduğunu defalarca vurgulamıştır. “Her nerede olursanız olun Allah sizinle beraberdir”(1) ayeti murakabeye delil olabilecek ayetlerin başında gelmektedir. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de …

Devamı

İslam’ın sermaye sahiplerine ayar ve uyarıları

Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem; “Ey Allah’ım! Kâfirlikten ve fakirlikten sana sığınırım” diye dua ettiğinde bir adam: “Ey Allah’ın Resulü! Siz bu ikisini birbirine bu kadar yakın mı görüyorsunuz” demiştir. Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem de; “Evet” cevabını vermiştir.[1] Kişi, gelir dağılımındaki ve dünyadaki kaynaklardan adaletsiz ve dengesiz yararlanmayı …

Devamı

Usul bilmeyenlerin devirdiği çamlar!

Hükümlerin illetini bilmeden veya illetleri karıştırmak suretiyle, “Hazreti Ömer de nasları uygulamamıştır” diyerek Kur’an’ın lafızlarını hafife almak ve modern hayat tarzına meşruiyet alanı açmaya çalışmak ilmî bir anlayış değildir. Malum olduğu üzere ibadetlerin vasfını, vaktini ve keyfiyetini Allah Teâlâ belirler. Eğer ibadetlerde kapalılık varsa peygamberler her dönemde ümmetlerine tebyin ederler. Mesela …

Devamı

Neden namazda huşuyu yakalayamıyoruz?

Namaz, Yüce Allah ile kurulan en önemli irtibat yollarından biri olduğu için, sadece Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in ümmetine değil, daha önceki ümmetlere de farz kılınmıştır. Kuran-ı Kerim bizlere, Hazreti İbrahim ve Hazreti İsmail’e,[1] Hazreti Şuayb’e,[2] Hazreti Musa’ya,[3] Hazreti Lokman’a,[4] Hazreti Zekeriya’ya,[5] Hazreti İsa’ya[6] ve tüm İsrailoğullarına farz kılınan …

Devamı

Asıl zikir nedir biliyor musunuz?

Yüce Allah, kullarının kendisine şirksiz bir şekilde vuslat edebileceklerini bildirmiş[1] ve şirki vuslatın önündeki en kalın zulmani perde olarak görmüştür. Bu bağlamda şirki ve şirke götüren yolları ayrıntılı denebilecek biçimde Kur’an’da tanıtmıştır. Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem de şirke karşı en büyük mücadeleyi veren insan olarak yeterli açıklamayı yapmıştır. …

Devamı