Molla Muhammed Alabalık Hocamız

Diyarbakır’ın Kurdika köyünde dünyaya gelen rahmetli babam Molla Muhammed Alabalık, ömrünü ilim, irşad ve mücadeleye vakfeden gayretli bir alimdi. Yüzlerce talebe okutmuştu.

Ziyaretine gelenlere Allah’ın emir ve yasaklarını anlatır, onlara Allah’ın davasına gayret göstermeleri konusunda telkinlerde bulunurdu. Tahkiki iman konusuna ehemmiyet verirdi. Hak davada şuurulu olmanın önemine vurgu yapardı.

“Sakın ha hak yolda yürüdüğünüzde hiçbir şeyden korkmayın” diyerek etrafındakileri yüreklendirirdi.

Ömrünün sonuna kadar ilim, ibadet ve zikir ile meşgul olmuştu.

Dr. Ahmet Alabalık

Sakın ilmi bırakma

Babam 2 Mart 2009 tarihinde bir pazar gecesi vefat etti.

O gün ikindi namazını kılmış, onunla konuşuyorduk. Babam beni her zaman uyarırdı: “Yarın dersin var mı? Hangi konuyu işleyeceksin?, Şuna şuna dikkat et'” diye bazı hatırlatmalarda bulunurdu. Beni böyle takip ederdi.

O gün ikindiden sonra bana öyle şeyler anlattı ki; bir oradan giriyor, bir şuradan giriyor, darmadağınık bir şeyler anlatıyordu. Ben de içimden; “Seyda ne yapıyor böyle” diye düşünmüşüm. Meğer o konuşma son konuşmamızmış.

“Oğlum” diyordu; “Sen yurt dışı mezunusun, müezzin bile olamıyorsun, denkliğin de kabul edilmiyor… Hiç mühim değil bunlar. Sen bu ilmi sakın bırakma. Seni bir tek şey için yetiştiriyorum: İlmi insanlara öğreteceksin.”

İlim ve tasavvuf bir arada

Öldüğü gün odasına baktım, ne gördüm biliyor musunuz? Seyda, o gün üç kitaba bakmış; Bir Kur’an-ı Kerim okumuş, bir tefsir kitabı okumuş, bir de tasavvuf kitabına bakmış…

Rahmetli babamın maneviyatı çok kuvvetliydi. İlim ile tasavvufu bir arada götürürdü. Kendisinde çok kuvvetli bir feyz akımı vardı.

Ben, on beş dakikadan fazla onun odasında dayanamıyordum. Çok güçlü bir şarj cihazı gibiydi. Bir sefer girince odasına, o maneviyat altı ay beni idare ediyordu.

Sakın tedrisatı bırakma

Babamla aramızda bir gün şöyle bir sözleşme yapmıştık. Daha doğrusu o benden söz almıştı.

Aramızda şu konuşma geçti:

– Bana bir söz verir misin oğlum?

– İstediğin sözü veririm babacığım.

– O zaman ben öldükten sonra, aç da kalsan, karnına taş da bağlasan tedrisatı/ talebe yetiştirmeyi bırakmayacaksın? Söz mü?

– Söz babacığım.

– Maaşını vermeseler, kovsalar da sen tedrisatı/talebe yetiştirmeyi bırakmayacaksın!

– Söz, tedrisatı bırakmayacağım.

– Ben öldükten sonra hiç boş vaktin olmayacak oğlum.

Hakikaten de babam vefat ettikten sonra hiç boş vaktim kalmadı.

Dünyayı ehline bırak

Babam dünya malına hiç ehemmiyet vermezdi. Ve bana hep derdi ki:  “Dünyayı ehline bırak.”

Sizlere rahmetli babamın güzel bir sözünü daha nakledeyim:

“Kim Allah için kendini gizlese, Allah onu öldükten sonra ortaya çıkartır.”

Babam vefat ettikten sonra anladım ki; ben babamı tanımamışım, öldükten sonra tanıdım… Belki de hala da tanıyamıyorum.

Babamın vasiyeti şöyleydi:

“Öldüğüm zaman, beni yıkayacaksınız, kefenleyeceksiniz ve benim yüzümü açacaksınız, ailemi getireceksiniz, bana bakacaksınız, ağlama sızlama olmayacak, biraz bakacaksınız ve şunu anlayacaksınız: Dünyanın hiçbir değeri yoktur.”

Allah’ım, babama rahmet eyle!

Allah’ım, babam Sen’den razıydı, Sen de ondan razı ol!

O Sen’i çok seviyordu, Sen de onu sev!

Amin.

Dr. Ahmet Alabalık/ İrfanDunyamiz.com

Şunlara Gözat

İlk Japon Müslüman kimdi?

Japonya’nın en eski ve en büyük İslamî kuruluşu olan Japonya İslam Merkezi Başkanı Dr. Salih …

2 Yorumlar

  1. Nurullah Tımar

    Rabbim cennetül Firdevse yazsın adını Hak Teala nasip eylesin kevser havuzun tadını Rahmeti ilahi kabrinin üzerine saçılsın yarın mahşerde kabri envar ile açılsın. Amin. Allah Tealanın dostlarını ve sevenlerini sevdiren Rabbime hamd ederim selam ve dua ile

  2. Mehmet Bilal ÖNAL

    Allah Rahmet eylesin inşaAllah

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.