Hatıra Arşivi

Alimler, arifler, hocalar ve kalem erbabının erdemlere ve faziletlere dair anılarını derliyoruz.

İşte İmam Hatipler bu ruhla kuruldu

Merhum Yahyalılı İpek Hoca, Yahyalı İmam Hatip Lisesi inşaatı esnasında inşaatın tamamlanması için Kurban Bayramı’nda bir grup gönüllü genç ile beraber kurban derisi toplamaya çıkar. Deriler toplanırken yaşlı bir kadın krom çorba tası içinde bir miktar buğday getirir; “Evladım ben kurban kesemedim ama İmam Hatip için bu buğdayı benden kabul …

Devamı

Abdurrahman Gürses Hoca’yı kızdıran olay…

Son dönem meşâyıhından Mûsâ Topbaş Efendi’nin evinde bir sohbet meclisinde bulunuyoruz. Sohbete Kur’ân-ı Kerîm okunarak başlanması istendi. Abdurrahman Gürses Hoca, tilâvet için istiâze ve besmeleyi yeni okumuştu ki, tam o esnada orada bulunanlardan birisi, Hoca’nın yanına geldi ve kulağına eğilerek: “Hocam, biraz kısa okusanız. Zira sizden sonra Üstad Necip Fazıl’ın …

Devamı

Abdurrahim Reyhan Efendi’nin bir hatırası

Efendim Hazretleri’ne şeker hastalığı nedeniyle doktorlar diyet ve spor tavsiye ediyorlardı. Özellikle sabahları yürüyüş yapmasını istiyorlardı. Mübarek, İncek dergâhının etrafı müsait olduğu için, sabahları saat 8-9 civarı binadan çıkıyor, aşağıya iniyor, yukarı yola doğru gidiyor, geliyor, etrafta yaklaşık 45 dakika yürüyüş yapıyordu. Hava serin olursa veya yürüyüş imkânı bulamazsa eline …

Devamı

Bir icazet merasimi…

Amcaoğlu Mustafa Kılıç’ın köyümüzün çarşısında babası rahmetliden kalma bir fırını vardı. Vakfıkebir Kur’an Kursu’na giderken yaz tatillerinde köye geldiğimde fırında ona yardımcı olurdum. Yani hamur nasıl yoğurulur, ekmek nasıl mayalanır, nasıl bekletilir, dinlendirirler, nasıl fırına atılır, kaç dakikada pişer bunların hepsini bilirim. Tabi o zaman hamurda ekşili maya kullanılırdı, çok …

Devamı

Sami Efendi nikahta altın yüzük görünce…

Mahmud Sâmi Ramazanoğlu hazretleri 1953 senesinde İstanbul’a geldiklerinde Tahtakale semtinde bir dostu, kendi müessesesinde muhasebe defteri tutmasını ricâ edince Sâmi Efendi önce bu iş yerinin defterlerini inceleyip alış verişin fâizsiz ve helal yoldan yapılıp yapılmadığını araştırmış, gereken ikazları yaptıktan sonra bu vazifeyi kabul etmiştir. Şöyle dediği nakledilir: “İstikâmet, farz-ı dâimdir. …

Devamı

Vaiz Ahmet Efendi beni sandalyede görünce

Tuğut Kardeşler Camimiz vardır Sivas’ta. İmam Hatipte okurken o caminin büyüklüğü ve büyüleyici atmosferi sık sık o camiye misafir olmama vesile olurdu. Bir Cuma günü, herkesten önce başımı döndüren bu muhteşem camiye Cuma namazı kılmak üzere gitmiştim. Köşede bir sandalye vardı. Üzerine oturup camiyi hayran gözlerle süzüyordum. Erzurumlu Vaiz Ahmet …

Devamı

Gönüllerdesin Efendi hazretleri

Cenab-ı Allah'ın huzurunda kulluğumuzun dışında herhangi bir rütbemiz bulunmamaktadır. Hiç kimsenin son nefese kadar, imanlı gidip gitmeme konusunda bir garantisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla acziyetten başka sermayesi olmayan insanların, kendilerini büyük görmeleri, kibir ve enaniyet ile hareket etmeleri yakışık almaz. İnsan acziyetinin farkına vardıkça değer kazanır, tevazudan uzaklaştıkça da değer kaybeder. İnsanın kendini yüksekte görmesi, diğer insanları alçakta görmesi, onun insan olmanın erdemlerine kavuşamadığını gösterir. Çünkü tevazu kulluğun gereği, kibir ise şeytanın vasfıdır. Bütün alim, arif ve faziletli kişilere, Allah dostlarına, velilere baktığımızda her birisinin büyük bir tevazu ile hareket ettiklerini görüyoruz. Nitekim bu hatırada da ifade edildiği gibi Mahmud Efendi Hazretleri de acziyetinin bilincinde hareket ederek talebelerine güzel bir tevazu dersi vermiştir.

Devamı

Halil Necati Coşan’ın sırlı bir hatırası

12 Aralık 1980 Cuma günü Ankara, Mamak, Keçikıran’da yedek subay okulunda askerliğe başladım. 31 Ocak 1981’de dağıtım oldu. Bana Edremit 19. Piyade Tugayı, Sıhhiye Bölüğü çıktı. Dağıtım izni günlerinde (8 Şubat 1981) İstanbul’a gittim. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’ı ziyaret ettim. Edremit’e dağıtım olduğumu söyleyince, “Orada benim dayım var, ticaretle iştigal …

Devamı

Şeyh Seyda’dan birkaç hatıra

1965 yılı Maraş İmam-Hatip orta okulu ikiden üçe geçmiştim. O yaz Haziranın sonuydu. Doğru Cizre’ye Şeyh Seyda’yı ziyarete gittim. Akşam oldu dergahta yattım. Sabah oldu kimse beni tanımıyor, ben de kimseyi tanımıyorum. Ziyaretçiler gelsin dendi. Ev tarafına gittik. Girişte çay getirildi belki yedi sekiz bardak çay içtim. Ömrümde öyle lezzetli …

Devamı

Molla Cuma’nın şarkısı böyle olur

Babam Molla Cuma diyordu ki; “Askerlik yaklaşınca seviniyordum ki uzak memleketlere gidip vatanımızın pek değişik yerlerini göreceğim; fakat acemi birliği Osmaniye’ye (şimdiki adı Ergani) çıktı. Acemi birliğinde eğitimle beraber bazı dersler, sorulu cevaplı kaynaşmalar da olurdu. Kumandan bir gün bölüğe hitaben herkes hazırlansın, sırayla memleketinizde bildiğiniz, öğrendiğiniz şarkı veya türküyü …

Devamı