Talebeyi evladı gibi gören Kurra Hafız Ali Şahin Hoca

Pazartesi günü Üsküdar Müftülüğü’nde fetva nöbeti tutarken cep telefonuma gelen şu mesaj ile adeta yıkıldım: “Ali Şahin Hocamızın vefat ettiği söyleniyor…” Hemen Daru’l Kurra Vakfı‘nda hocalık yapan Kurra Hafız Abdullah Yılmaz Ağabey’i aradım. Ağlamaktan konuşamıyordu, sadece bir cümle söyleyebildi. “Köydeyken kalp krizi geçirmiş” dedi ve ağlamaya devam etti. “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn” diyerek telefonu kapattım. Duyduklarıma inanmak istemiyordum.  

Onun talebelerinden olan babacığımı aradım; “Hocamız kalp krizi geçirmiş, vefat ettiği söyleniyor” dedim. Babam haberi duymamıştı; “Allah Allah, Sübhanallah, ben oğlunu arayayım bakayım” dedi. Bir müddet sonra bana geri döndü ve “Evet oğlum haber doğruymuş. Hocaefendi vefat etmiş” dedi.  Yıkılmıştım, kolum kanadım kırılmıştı artık… Abdullah Yılmaz Hoca’nın durum mesajını gördüm o esnada; “Ali Hocamızı, babamızı kaybettik. Aramayın lütfen, konuşamıyorum!” diye yazıyordu.

Çok üzüldük

Hocamız henüz elli dokuz yaşındaydı; onun aramızdan bu kadar çabuk ayrılması bizi tarifi imkansız duygulara sevk etti. O kadar aşk ve heyecan dolu bir hayatı vardı ki; her gün saatlerce Kur’an’ı Kerim okuyan gözlerinin bir gün kapanacağı, onu dinleyen kulaklarının bir gün duymayacağı, Kelâmullah için koşturan ayaklarının bir gün hareketsiz kalacağı hiç aklımıza gelmezdi. Bu haber bizi gerçekten çok üzdü.

Acı haberi aldıktan sonra masamın üzerindeki kahveyi öylece bıraktım; artık bir şey yiyip içebilecek halde değildim. Fetva cevaplayacak dermanım da kalmamıştı; kapattım telefonu ve kendimle baş başa kaldım… Ellerimi masanın üzerine bırakıp başımı da arasına aldığımda gözlerimden akan yaşlar durmak bilmiyordu. Hıçkırıklar içerisinde ağlıyordum. En yakınlarım olan anneannem ve dedem vefat ettiğinde bu kadar perişan olmamıştım. Neydi beni bu kadar üzen? Neden Ali Şahin Hocamın vefat haberi beni bu denli etkilemişti; bilmiyorum. Bildiğim tek şey; sanki dayandığım dağ yıkılmıştı, sanki dünyanın en iyi hocasına sahip olan bu fakir, sahip olduğum o büyük değeri kaybetmiştim. 

Atik Valide Camii’ndeki Pazartesi sohbetini o gün gerçekten çok zorlanarak yaptım. Eğer canlı yayın ilanı ve uzaklardan sohbete gelen cemaat olmasa bu hafta sohbeti iptal etmeyi düşünecektim. Sohbetten çıkınca babamı aradım. “Oğlum Fatih‘ten Trabzon‘a cenaze için otobüs kalkıyor, birkaç kişilik boş yer var” deyince hemen yola çıktım. Valide Atik Camii Müezzin’i sevgili Hüseyin Öksüz Hocam ve taksici Yaşar kardeşim Allah rızasını gözeterek beni Kavacık‘ta otobüse yetiştirdiler elhamdülillah.

Gündüz tahmin etmiştim cenazenin Trabzon’da olma ihtimalini fakat hem ruh halim hem de sohbetin yoğunluğu vesilesiyle hiçbir araştırma ve program yapamamıştım. “Allah kerimdir” deyip zor da olsa sohbete odaklanmaya çalışmıştım. Hocamın ani vefat haberiyle içim yanarken bir taraftan da vaaz yapmak hayli güç oldu; ama vazifemi yapmak zorundaydım. Sevk-i İlâhî’ye teslim olup sohbetten sonra arayış içerisine girince Mevlam işimi bu şekilde asan eyledi elhamdülillah.

Çaykara yolunda

Kıymetli Babacığım ve değerli hoca arkadaşlarım ile yolculuğa başladık. Hocamızın Hırka-i Şerif Camii‘nde birlikte görev yaptığı mesai arkadaşları, otobüs organizasyonunu tertip eden Hırka-i Şerif Kur’an Kursu müdürü kıymetli Atıf Kocaağa Hocaefendi ve birçoğu imam hatip, müderris, cenaze imamı ve din görevlisi olan Hocamızın talebeleri ve onların talebeleri yol boyunca hocamızla ilgili çok güzel şahitliklerde bulundular. Talebelerinin Hocamız ile alakalı duygu ve düşüncelerini aktardığı esnada neden bu kadar çok üzüldüğümüzü daha iyi anlamış oldum. Herkesin söylediği ortak cümleler şöyleydi: “O bizim babamız gibiydi, abimizdi, arkadaşımızdı, kesinlikle sıradan bir hoca değildi.”

Hüzünlü yolculuğumuz okunan hatimlerle devam etti. Babamla birlikte bir cüz okuduk. Otobüsün tamamı hafız olunca cüzler de iki kişi okunuyor. Bu ne bereket böyle Allah’ım! İnsanlar Yasin veya bir cüz okutacak kimse bulamazken hocamızın zenginliğine bakar mısınız? “Eh o kadar da olsun” diyesi geliyor insanın.

Hayatı boyunca dünyaya asla tamah etmemiş, mal- mülk, para- pul asla gündeminde olmamış, makam- mevki için çalışmamış mesaisinin tamamını ilim okumaya ve okutmaya adamış bir Allah adamından bahsediyoruz. Rabbimiz ne buyurdu: “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm, 39) Ne ekersek onu biçiyoruz. Buğday ekenin mısır, elma ekenin armut topladığı görülmüş müdür? 

Müstesna bir yolculuk yapıyoruz. Atıf Kocaağa Hocamızın “Hoş Geldiniz” konuşması ve Aziz Çınar Hocamızın günün anlam ve önemine dair konuşmaları, neticede hatim duası ile taçlanıyor. Sosyal medyadaki “yolculuk” paylaşımımı gören sosyal medyada arkadaş olduğumuz fakat ismini bilmediğim bir kardeşimiz messengerdan bana şu mesajı gönderiyor: “Hocam aracınızda yer varsa lütfen beni de alır mısınız. Ben de Hocamın cenazesinde bulunmak istiyorum.” Kendisi Düzce’den bir diğer arkadaşı da Akyazı’dan hareket ediyorlar, Kaynaşlı yakınlarında bir dinlenme tesisinde otobüse yetiştiler.

Sosyal medyanın bilinçli kullanıldığında nasıl güzelliklere vesile olduğunu şimdi anlatacağım örnekle daha iyi anlayabilirsiniz. Whatsapp durum mesajımdaki “Trabzon’a doğru yola çıkıyoruz, hakkınızı helal edin” yazısını gören baba dostumuz İrfan Keleş Hocam beni aradı ve; “Mustafa Hocam Trabzon’da sizi misafir etmek istiyoruz” dedi. “Canım Hocam çok teşekkür ederiz, lakin biz otobüs ile 44 kişilik bir kafile olarak geliyoruz” deyince; “Bir dakika Hocam. Birazdan sizi arayacağım” dedi. Trabzon’a ulaştığımızda Allah rızası için yola çıkan bu bir grup Müslümanın rızıklarının hazır olduğunu, bize Trabzon Medine Vakfı olarak yemek ikramında bulunmak istediklerini söylediler.

Hatıralar dinledik

Geceyi istirahat ile geçirip sabah namazını eda ettikten sonra Samsun’a ulaştık. Terme’den sonra Atıf Hocam bir program icra edelim istedi. “Kur’an-ı Kerim okunsun, arkadaşlar Hocaefendi’yi ansınlar, bereketli bir yolculuk olsun” dedi. İş başa düşünce mikrofon elimde kaldı. Her bir kardeşimizi, büyüğümüzü aracın ön kısmına teker teker davet ederek kendilerinden kısacık bir tilavet (birkaç ayet) ve Hocaefendi ile olan hatıralarını dinlemek istediğimizi ifade ettik. Sağ olsunlar bizi kırmayıp hepsi davete icabet ettiler.

Babacığım otobüste yapmış olduğu konuşmada şunları söyledi: “Bizim Ali Şahin Hocaefendi ile çok farklı bir hukukumuz vardı. Ben Esentepe Kur’an Kursu’nda görev yaparken Ali Hocamla beni İshak Danış Hoca tanıştırmıştı. Kendisinden mutlaka Kıraat ilmi okumam gerektiğini tekrarlıyordu. Ben o tarihte İmam Hatip Lisesi mezunuydum. Hocaefendi’yle ilk tanıştığımızda bana şöyle söyledi: ‘Aziz Hocam, siz ya Haseki Eğitim Merkezi’nde ya da İlahiyat Fakültesinde Hoca olmalısınız.’ Ali Hocam ufku çok geniş bir insandı. Ben bugün Haseki’de hoca olduysam bunda Hocamın etkisi çok büyüktür. Ayrıca kendisi adeta bizim aile hocamızdır. Bana İlm-i Kıraat okuttu, iki oğlumu (Mustafa ve Murat) okuttu, hatta yeğenimin (Yunus Çınar) ve damadımın (Ömer Hamlacı) Kıraat hocası oldu. Rabbim kendisinden razı olsun. Hakkını ödeyemeyiz.”

Ali Şahin Hocamızın babacığıma olan sevgisi hakikaten bambaşkaydı. Öyle ki Ali Hocamız Aziz Hocamız ile tanıştıktan sonra doğan mahdumunun adını Abdülaziz koydu. Kelimelerle ifade edilemeyecek bir hürmet ve muhabbetleri vardı birbirlerine. Aralarında 3-4 yaş olmasına rağmen Aziz Hocamız, Hocaefendi’nin olduğu bir ortama girdiğinde hürmeten onun eline sarılır öpmek isterdi fakat mütevazılık abidesi olan Ali Hocamız tabii ki de buna müsaade etmezdi. Hocaefendi’nin ne zaman bir ricası olsa onu emir telakki ederdi. Evlatlarına daima hocalarının hal-hatırını sormalarını tavsiye ederdi. Onların arasındaki bu talebe- hocalık, dost- ahbaplık hukuku bize numune-i imtisal olarak kaldı.

Pusula gibiydi

Konuşma yapan hocalarımızdan birisi şunları söyledi: “Ali Hocamızda diğer birçok hocamda görmediğim bazı özellikler benim çok ilgimi çekti. Mesela Hocamız her gün derse girdiğinde mütebessim bir çehre ile bize selam verir ve derse başlamazdan evvel halimizi hatırımızı sorardı. Her gün derse başlamadan evvel mutlaka adeta bir sporcunun ısınma hareketlerini yaptığı gibi bizi derse ısındırmak için 15 dakika bazen 20 dakika hatta kimi zaman yarım saati bulan konuşmalar yapardı. Hayat tecrübelerini bizlerle paylaşır bunlardan çıkarttığı derslerden nasihatler ederdi. Bazen ülkenin ve dünyanın gündemindeki olayları değerlendirirdi.

İlk zamanlar kendisini sadece kıraat ilmine olan hâkimiyeti ile tanıdığımız Hocamızın bu sohbetlerden sonra aslında çok daha geniş bir bilgiye ve kültüre sahip olduğunu anlıyorduk. İslam tarihi ve siyer konularında ciddi derecede vukufiyeti vardı. Bugünkü bazı olayları İslam âleminin geçmişte yaşadığı tecrübelerden ilham alarak değerlendirirdi. O günlerde bu paylaşımları dinlerken sanki dersten vakit gidiyormuş gibi zannederdik. Fakat ilerleyen yıllarda hayatın daha çok içerisine girdikçe Hocamızın bize orada aktardığı tecrübelerin ne kadar önemli olduğunu, bu bilgi ve tecrübe paylaşımlarının çıkmaz sokaklarda kaldığımızı düşündüğümüz anlarda yönümüzü bulduran pusulalar olduğunu fark ettik.”

Bir diğer hocamız şunları söyledi: “Ben ilk defa böyle bir hocayla karşılaştım. Hocadan da öte baba gibiydi. Her derdimizi kendisine danışırdık. Bizi evlatlarından ayırmazdı. Biz ne yersek o da aynısından yerdi. Bir defasında pikniğe gitmiştik. Hocaefendiler için mükellef bir sofra hazırlanmıştı. Ali Şahin Hocam bunu kabul etmedi. Talebelerin sofrasına oturup bütün özel yemekleri onlarla paylaşarak yemeğini öğrencileri ile diz dize yedi.”

Hatıralarını paylaşan birden çok hocamız hep aynı cümleyi kullandı: “O bizim babamız gibiydi.” Baba ve Hoca! Ne çok birbirine benzetilen kavrarlarmış meğer. Bir çocuk babasında göremediği bazı şeyleri hocasında mı arıyordu acaba? Hoca, insanın hayatında bilgi vermekten çok daha yüce bir mekâna sahipmiş demek ki! Öyle demişti bunun farkında olan bir Hocaefendi: “Ben geceleyin talebelerimin battaniyelerini kontrol ederim, üstü açık olanları örterim.”

Yeniden kazandı

Bir başka hocamız şöyle bir şahitlikte bulundu: “Hocaefendi’nin talebelerinden 15 Temmuz şehidi Şehid Kurra Hafız İbrahim Yılmaz ile Erzurum’un Şenkaya ilçesinde birlikte vazife yaparken bana dedi ki; Şayet Ali Hocam olmasaydı ben şu anda burada olmayabilirdim. Hafızlığı, Kur’an’ın yolunu terk edebilirdim. Hocam bana bu işi sevdirdi ve ben şuanda imam oldum. Eğer ben şu anda Erzurum’da imam hatip olarak vazife yapıyorsam bunu Ali Şahin Hocama borçluyum”

Evet, hocamızın derdi, hafız olmuş ama hıfzını unutmaya yüz tutmuş birçok genci yeniden Kur’an’ı Kerim ile buluşturmaktı. Bunu bizatihi müşahede ettik. Hafızlığın uzun soluklu ve meşakkatli yolculuğunda bîtap düşen bazı kişiler, Kıraat İlmi okuma hevesiyle hocamızın yanına geldiğinde bu vesileyle hafızlığını ve kendisini kurtarmıştı. İstikametini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya gelen genç kardeşlerimizin Hocamızın müşfik ellerinde yeniden doğar gibi hayat bulduğunu ve Hocamızın eğitim öğretim metodunun tabiri caizse ölüyü dirilten bir teknik ve tatbik olduğunu da yakinen müşahede etmiş bulunuyoruz. 

44 kişilik otobüste kaptanlar hariç hafız olmayan yoktu. 4-5 yeni arkadaş hariç otobüsteki yolcuların tamamı kurra hafız idi. Mümtaz şahsiyetlerle başlayan bu eşsiz yolculuk, hatıraların anlatımı ve herkesin birkaç ayeti kerime tilaveti ile devam ederken artık Trabzon‘a ulaşmıştık. Öğle vaktinde Trabzon İpekyolu İş Merkezi Mescidi’nde imam hatip olarak vazife yapan, Trabzon Medine Vakfı kurucusu muhterem İshak Akyazıcı Hocaefendi’nin damadı Hafız İrfan Keleş Hocamız her zamanki gibi güler yüzüyle tatlı diliyle bizi karşıladı. Kafilemize öğle yemeği ikramında bulundu. Öğle namazını eda edip hiç vakit kaybetmeden Çaykara‘ya intikal ettik.

Ve Çaykara’dayız

Çaykara’dan yukarı çıkarken Yeşilalan- Holaysa Köyü‘ne doğru araç trafiğinin yoğunlaştığını gördük. Merhum Üstadımızın evinin olduğu bölgeye doğru geldiğimizde ise araç park edecek yerlerin olmadığını fark ettik. Tepedeki bu şirin ve küçücük köyde belki de şimdiye kadar hiç bu kadar araç olmamıştı. Malumunuz Karadeniz hep yamaçtır… Aşağıdan yukarı doğru zikzak çizen yollara baktığımızda gözümüz sadece çaylıkları, evleri ve yolda peşi sıra dizilmiş arabaları görüyor.

Camiye doğru ilerlemeye başladık Daru’l Kurra Vakfı‘ndan hoca arkadaşlarımız, talebeler gelenleri karşılıyordu. Hocamızın kalfası Kurra Hafız Enes Öztürk Hocamız en öndeydi. Caminin çevresinde mahşeri bir kalabalık vardı. Caminin içerisi çoktan dolmuş, insanlar kapıdan dışarı taşmıştı. Hemen caminin yanındaki Hacı Ferşat Efendi Kur’an Kursu da gelen misafirleri için hazır hale getirilmişti.

Camiye doğru ilerledim, dış kapının önünden içeriye başımı uzattım. Mihrapta Trabzon İl Müftüsü saygıdeğer Osman Aydın Hocaefendi oturuyordu. O ana kadar Kur’an’ı Kerim tilavetleri yapılmış duaya geçilecekti. Osman Aydın Hocamız, Ali Şahin Hocamızın dillere destan hizmetlerinden bir parça bahsettikten sonra dua için mikrofonu İshak Danış Hocaefendi’ye teslim etti.

İshak Hoca şunları söyledi: “Duaya geçmeden evvel birkaç kelam etmek isterim. Ali Hocamız benden dört yaş büyüktü. Hem hocam hem dostumdu. Abi kardeş gibi hukukumuz vardı. İstanbul’da ahşap bir evim var. Hocam ahşap işlerinden anladığı için orada da emeği var. Ara sıra latife yapardım; ‘Hocam bu ev icazetlidir, icazeti olmayan bu eve giremez’ derdim. Çok başka bir arkadaşlıktı bizimki. Hocaefendi hayatının tamamını Kur’an-ı Kerim’e vakfetti. Hiçbir karşılık beklemedi. Hocamız mesai mefhumu gözetmeden çalışan, yurtiçi ve yurtdışından gelen talebeler yetiştiren gerçek bir Üstad idi. Zaten buradaki muhterem hazirun dahi bunun en güzel şekilde izahıdır.”

Kurra Hafız İshak Danış Hocaefendi’nin duasına “amîn” diyenler arasında Reisu’l Kurra Mustafa Demirkan Hocaefendi, Mahmut Eren Hocaefendi gibi pek müstesna şahsiyetler mevcuttu. İstanbul‘dan Çaykara‘ya teşrif ederek Aziz Üstadımıza olan vefa borçlarını ödemişler ve ümmete de bu noktada en güzel şekilde örneklik etmişlerdi.

Cenaze namazı

İkindi namazının akabinde cenaze namazı için saf tutuldu. En önde 70 yaşlarında bir büyüğümüz vardı; musallanın önünde bekliyordu. Herhalde cenaze namazını o kıldıracaktı. Hocaefendi’nin babası Süleyman Amca’ya benzettim fakat sonradan öğrendim ki Süleyman Amca’nın en büyük oğlu ve Hocamın en büyük abisiymiş mübarek. Sırasıyla Mahmut Eren Hocamız, Aziz Çınar Hocamız ve Trabzon İl Müftüsü Osman Aydın Hocamız tezkiye de bulundular.

Bu tarihî ana tanıklık edemeyen yurtiçi ve yurtdışında yaşayıp Hocaefendi’nin sevenler de bu atmosferden faydalansın diye bir Facebook canlı yayını açmayı düşündüm. Hatipleri ve cemaati en güzel şekilde kadraja alacak açı musallanın arkasındaydı. Orada köylü birkaç yaşlı amca yayın yapıyordu. Fakir caminin arkasından dolanıp, mezarlığın ve mısır tarlalarının arasından geçerek bu mevkiye ulaştım. Tam Mahmut Eren Hocam konuşmaya başlayacaktı ki yayını açtım elhamdülillah.

Mahmut Eren Hocaefendi yapmış olduğu tezkiye konuşmasında şunları söyledi: “Yıllar önce kendisine Beyoğlu Müftülüğü’ne bağlı Fatih Konak Camii‘nde 18 talebemizi teslim etmiştik. Türkiye’nin her ilinde her ilçesinde kurra hafız yetiştiren hocalarımız olmasını istiyorduk. Ali Hocamız bu genç talebelerin her biriyle özel olarak ilgilendi ve onların anlayacağı dilden konuşarak, onlarla eşsiz bir iletişim dili kullanarak o dönemde aklı karışık olan bu hafızların tamamının gönlünü ve zihnini kazandı. 

Gerçekten de öyle olmuştu; o dönem ergenlik çağının etkisi ve yıllarca Kur’an kurslarında, medreselerde kalmanın mental yorgunluğu ile şeytanın ve nefsin her türlü iğvasına açık hedef hâline gelen 14- 18 yaş arasındaki 18 genç kardeşimizi olağanüstü bir çaba ve özveri ile kaybetmekten Ali Hocamız kurtarmıştı. O, genç kardeşlerimize gösterdiği ilgi, alaka, sevgi, saygı, merhamet ve şefkatiyle öyle bir heyecan ve ulvî hedefler aşılamıştı ki; şimdilerde bu kardeşlerimin tamamı kurra hafız olup yüce görevleri deruhte etmekteler.

Şeyhu’l Kurra Hocamızın büyük bir ustalıkla yetiştirdiği genç, yaşlı her meslekten ve her meşrepten olan öğrencileri bugün ülkemizin farklı bölgelerinde müftü, vaiz, Kur’an kursu hocası, müderris, imam hatip, müezzin kayyım, öğretim üyesi, doçent ve profesör olarak vazife yapmaya devam etmektedir. Hatta işçi, memur, esnaf, tüccar vb. birçok meslekten talebesi bulunmaktadır. Bu da Hocaefendi’nin hizmette sınır tanımaması, Kur’an eğitiminde yeni bir çığır açmasının sonucudur.”

Kıraat ilmini sevdirdi

Hocamızın ilk talebelerinden Diyanet İşleri Başkanlığı İstanbul Haseki Dini Yüksek İhtisas Merkezi eğitim görevlisi babacığım Kurra Hafız Dr. Aziz Çınar Hocamız ikinci konuşmayı yaptı ve şunları söyledi: “Nasıl ki merhum Yavuz Bahadıroğlu (Niyazi Birinci) kaleme aldığı kitaplarla, merhum Üstad Kadir Mısıroğlu ömrü boyunca yaptığı sohbet ve yayınlarla bu millete tarihini sevdirip ‘Osmanlı’yı sevdiren adam’ olmuşlarsa merhum Şeyhu’l Kurra Ali Şahin Hocamız da ümmete ‘Kıraat ilmini sevdiren adam’ olmuştur. 

Hocamız azıcık Arapçadan nasibi olan her hafızı Aşere- Takrib- Tayyibe ilmini okumaya teşvik eder ve onları daima cesaretlendirdi. Kendisinin kıraat ilmini okuturken kullandığı metot ve taktikleri; çok zor olduğu düşünülen bu önemli ilmi gayet basitleştirici bir forumda ortaya koymaktaydı. Hocaefendi konuları muhatabın seviyesine göre anlatır, her insanın anlayabileceği bir sunum yapardı. Bundan dolayı genç yaşta yetiştirmiş olduğu yüzlerce kurra hafız vesilesiyle kendisine Şeyhu’l Kurra unvanı münasip görüldü.

İlk talebesi Kurra Hafız İshak Danış ile 95’li yıllarda başlayan kurra hafız yetiştirme yolculuğu, Hocamız 19 Eylül 2022 tarihinde Yüce Rabbimizin sonsuz rahmetine intikal etmiş olsa da Kıraat ilmine yönelik hizmetleri yetiştirdiği kalfa ve talebeleri vesilesiyle kıyamet gününe kadar devam edecektir inşâallah. Zira el’an Daru’l Kurra Vakfı bünyesinde 12 sınıfta 150 ye yakın öğrenci (birçoğu din görevlisi ve müderris) Kıraat eğitimine devam etmektedir elhamdülillah.” 

Mümbit toprak

Ali Şahin Hocamız, hayatı boyunca tam anlamıyla mümbit (verimli) bir toprak, velûd (üretken) bir âlim olmuştur. Memleketi Çaykara- Yeşilalan’daki (Holaysa) cenaze merasimi de zaten bunun en bariz delilidir. Trabzon’un en uzak köylerinden biri olan bu köyde kılınan cenaze namazına; Reisu’l Kurra Mustafa Demirkan Hocaefendi, Erenler İlim ve Hizmet Vakfı Manevi Başkanı ve Baş Müderrisi Mahmut Eren Hocaefendi, Trabzon İl Müftüsü Osman Aydın Hocaefendi, Rize İl Müftüsü Naci Çakmakçı Hocaefendi, Diyanet İşleri Başkanlığı Akyazı Kıraat Eğitim Merkezi Müdürü Kurra Hafız Muhammed Nurullah Dindar Hocaefendi ve ülkemizin muhtelif şehirlerinden iştirak eden her biri birbirinden değerli ilçe müftülerinin, hocalar katıldı.

Ayrıca kendisinin rahle-i tedrisinde bulunan İstabul Haseki Dini Yüksek İhtisas Merkezi Eğitim Görevlisi Kurra Hafız Dr. Aziz Çınar Hocaefendi, Büyük Çamlıca Camii İmam Hatibi Kurra Hafız İshak Danış Hocaefendi, Eyüp Sultan Camii İmam Hatibi Kurra Hafız Beytullah Özdemir Hocaefendi, Haseki Abdurrahman Gürses Eğitim Merkezî Eğitim Görevlisi Fatih Akpınar Hocaefendi, Bursa Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kur’an’ı Kerim Eğitim Görevlisi Mustafa Doğan Hocaefendi, Erenler İlim ve Hizmet Vakfı Kıraat Bölümü Müderrisi Kurra Hafız Ömer Hamlacı Hocaefendi, İsmailağa İlim ve Hizmet Vakfı Dini Danışma Hattı ve İlmi İstişareler Kurulu Üyeleri Kurra Hafız Mustafa Ülker Hocaefendi ve Kurra Hafız Furkan Tütü Hocaefendi başta olmak üzere ismini saymakla bitiremeyeceğimiz mümtaz bir heyet iştirak etmiştir. 

Bu kadar kurra hafızı ilk defa topraklarında ağırlayan köy halkı şaşkınlığını gizleyememiş ve komşuları Süleyman Efendi‘nin en küçük mahdumu Ali Efendi’nin ne büyük bir devlete, ne bitmez tükenmez bir servete sahip olduğunu cenazeden sonra dile getirmişlerdir.

Dönüş yolu

Artık dönüş vakti gelmişti.  Bizi otobüse kadar indirecek midibüslere binerek yolculuğa başladık. Of’a yaklaştığımızda ise el’an İstanbul Fatih İsmailağa Camii İmam Hatibi olarak vazife yapan uzun yıllar Of’ ta hizmet etmiş pek muhterem Salih Topçu Hocamızın Of Medreselerinin idarecisi olan, Fetih Camii İmam Hatibi kıymetli Fatih İç Hocamızın misafiri olduk. Mahmut Efendi Külliyesi‘nde bize akşam yemeği ikramında bulundular.

Muhteşem külliyede akşam ve yatsı namazını eda ettikten sonra Of’un bereketli çayından içmek nasip oldu. 24 saattir doğru düzgün bir çay içmemiş olduğumuzu o anda fark ettik. Caminin bereketi mi, medresenin feyzi mi bilemedik ama dönüş yolunda kaç yerde çay içtiysek bu lezzeti bulamadık.

Dönüş yolunda İrfan Keleş Hocamızı Trabzon‘da indirdikten sonra İstanbul‘a doğru yol aldık. Yolculukta ilmî müzakere yapanlar, zikir çekenler, nafile namaz kılanlar, dönünce talebelerine okuyacakları dersleri hazırlayanlar… Hocaefendi’nin cenazesi bile bize vaaz ediyordu adeta. Ehli Kur’an’ı dünyaya gelişleri de gidişleri de hep hikmetli oluyormuş gerçekten de… “Bâkî kalan kubbede hoş bir seda imiş” diyerek Hocamızın bıraktığı bu hoş sedayı sizlere aktarmak üzere aldım elime telefonu, yazdım tarihe bu notu…

Taziye mesajları

Hocamızın vefatından sonra sosyal medyada da bir çok taziye mesajı yayınlandı. Son olarak bunlardan bir kaç tanesini nakletmek istiyorum. Bölgenin yetiştirdiği alimlerden Süleyman Ramazanoğlu Hocaefendi sosyal medya mesajında şunları kaydetti: “Mesâî diye bir şey bilmediğine, sabah namazından evvel okutmaya başlayıp yatsı namazından sonra bitirdiğine başta talebeleri olmak üzere birçoklarının şahidlik ettiği, Kıraat âlimi, ilim ve irfan ehli, Trabzon Çaykaralı muhterem Şeyhu’l Kurrâ Ali Şahin Hocaefendi’ye Allah celle celaluh rahmet eylesin, mekânını cennet makamını âlî eylesin. Evlatlarına, âilesine, talebelerine, cemaatına, bütün sevenlerine ve dostlarına sabır ve sekinet ihsan eylesin.”

Eyüp Sultan Cami-i Şerifi imam hatibi Beytullah Özdemir Hoca duygularını şöyle ifade etti: “Ahhh Ali Hocam! Daha Beyoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesinde öğrenciyken; ‘Senin mutlaka kıraat ilmini okuman lazım’ diyerek sahiplenip kol kanat gerdin. İlahiyata Bursa’da başladığımda, tek boş günün olan Cumartesi günlerini ailene ayırırken beni de ailenden sayıp izin gününde bile bana ders okuttun. Hep müşfik bir baba oldun bana. Hafızlığını bitirmiş ama hayata küsmüş, ne yapacağını bilmeyen yüzlerce gence yol gösterdin. Öyle güzel yaşadın ve halinle örnek oldun ki bizlere… ‘Siz Kur’ân’ı en güzel şekilde okuyun, onun talebesi olun, ahlakıyla ahlaklanıp ahkâmıyla amel edin, Kur’ân en büyük şefaatçiniz olur’ dedin. Kur’ân’ın hâdimi olmayı ve hiç kimseye boyun eğmemeyi yaşantınla gösterdin. Samimiyetin, nezaketin, ihlasın, şevkin numune-i imtisali oldun. Eyvallahsız harbi ve hasbi bir hayat… Allah seni sahabe efendilerimiz arasında Kur’ân okuyuşlarıyla ön plana çıkmış sahabelerle, Kıraat imamlarıyla, bu ilmin otoriter şahsiyetleri Dânîler, Mekkîler ve Cezerîlerle, bizlere ve bir çok talebeye rivayet boyutunu öğrettiğin Kıraat ilmini ahzettiğin Abdurrahman Efendilerle, gönül verdiklerinle cennetinde efendimize komşu eylesin…”

Eğitimci yazar Aydın Başar Ağabey ise sosyal medyada şu notu düşmüştü: “Kurra hafız Ali Şahin hocamızın vefatını üzüntüyle öğrendim. Allah Teala rahmet eylesin. Altınoluk Dergisi için kendisi ile röportaj yapmıştık. Hırka-i Şerif Camii’nde onun cennet halkasının kokusunu almıştık. Görüşmeye Mustafa Çınar Hocam vesile olmuş idi. Kesinlikle sıradan değildi, memur kafası değildi, özel bir insandı. Merhum Abdurrahman Gürses Hocaefendinin yetiştirdiği mümtaz bir şahsiyetti. Kendisi de hocası gibi talebe yetiştirme hususunda fedakardı. Allah Teala gani gani rahmet eylesin. El Fatiha”

Mustafa Çınar/ İrfanDunyamiz.com

İLAVELER

Şu bilgileri de tarihe not düşmek için yazıma ilave etmek istiyorum: Hocamızın rahle-i tedrisinde bulunup 1995- 2022 yılları arasında 300 aşkın hafız Aşere- Takrib- Tayyibe okuyarak bizzat Hocaefendi’den İcazet almıştır. 2022 yılı itibariyle Şeyhu'l Kurra Ali Şahin Hocaefendi’nin vefatından önce bizzat kendisinin riyasetinde ya da kalfaları vesilesiyle devam eden ders halkalarından bazıları şöyledir: 

Mersin: Kurra Hafız Recep Çelik Hocaefendi
Adana: Kurra Hafız Tahsin Çelik Hocaefendi
Isparta: Kurra Hafız Fatih Ercanlı Hocaefendi
Bursa: Kurra Hafız Ömer Türkmen Hocaefendi
Kütahya: Kurra Hafız Muammer Altınözek Hocaefendi
Bayburt: Kurra Hafız İhsan Alper Hocaefendi
Çaykara: Kurra Hafız Mustafa Kemal Sarı Hocaefendi ve Adem Uluş Hocaefendi
Yemen: Kurra Hafız İbrahim Merzak Hocaefendi
Ummanda ders halkası mevcuttur.
Haseki Abdurrahman Gürses Kıraat Eğitim Merkezi: Kurra Hafız Fatih Akpınar Hocaefendi
Erenler İlim ve Hizmet Vakfı Kıraat Bölümü: Kurra Hafız Ömer Hamlacı Hocaefendi 

İstanbul Fatih, Üsküdar ve diğer ilçelerdeki ders halkalarında:

Kurra Hafız Semih Işık Hocaefendi
Kurra Hafız Abdullah Kılıç Hocaefendi
Kurra Hafız Mustafa Çınar Hocaefendi
Kurra Hafız Yusuf Samet Bilkil Hocaefendi
Kurra Hafız Mehmet Talha Tulum Hocaefendi
Kurra Hafız Enes Öztürk Hocaefendi
Kurra Hafız Burak Parim Hocaefendi
Kurra Hafız Ahmet Esentürk Hocaefendi
Kurra Hafız Abdullah Yılmaz Hocaefendi
Kurra Hafız Muhammed Karaman Hocaefendi
Kurra Hafız Ahmet Aydoğan Hocaefendi
Kurra Hafız Mehmet Selim Özgül Hocaefendi
Kurra Hafız Cemil Özkul Hocaefendi
Kurra Hafız İsrafil Kiracı Hocaefendi
Kurra Hafız Hasan Hüseyin Yılmaz Hocaefendi
Kurra Hafız Âlim Karagöz Hocaefendi
Kurra Hafız İshak Danış Hocaefendi
Kurra Hafız Alim Karagöz Hocaefendi
Kurra Hafız Zekeriya Bal Hocaefendi
Kurra Hafız Muhammed Demirhan Hocaefendi
Kurra Hafız Murat Tosun Hocaefendi 
Kurra Hafız Hasan Tok Hocaefendi

Daru’l-Kurra Vakfı'nın Kurucusu olan Merhum Kurra Hafız Ali Şahin Hoca Efendi’nin Eserleri:

3 cilt el yazma Aşere Sûreti
3 cilt el yazma Takrib Sûreti 
Münezzel İsimli Kıraat İlmi'ne Dair Eser


Not: Ayrıca Ali Şahin Hocamızla yapılan Altınoluk Dergisi mülakatı bulunmaktadır. 

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Kur’an’da insanın eşeğe benzetildiği üç durum

Bakalım size de ilginç gelecek mi… Kur’an’da bazı insanların durum ve tavırları üç noktada “eşek” …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.