Bir köyde İsmet ve Mehmet adında iki ormancı komşu yaşarmış. İki ormancı komşu da sabahleyin erkenden kalkıp iki ayrı ormanda ağaç kesmeye giderlermiş. İkisi de ormanda çalışmaya aynı gün aynı saatte başlamışlar
Ormancı İsmet çok güçlü kuvvetli bir adammış. Sabah eline baltayı alıp akşam hava kararıncaya kadar hiç durmadan sürekli çalışırmış. Adeta ormanda ağaçlarla boğuşur, kan ter içinde kalırmış. Yemek yemek ve su içmenin dışında hemen hemen hiç dinlenmezmiş. Daha fazla ağaç keseceğim diye adamcağız neredeyse sağlından olacakmış. Eve yorgun bir halde geç gittiği için de ailesiyle hiç ilgilenemezmiş.
Ormancı Mehmet ise aynı komşusu gibi güçlü kuvvetli ve becerikli birisiymiş. Belki ondan biraz daha akıllıymış. O da sabahleyin erkenden kalkar ormana gider ve besmelesini çekip ağaçları kesmeye başlarmış. Yemek vaktinde bedenini, namaz vaktinde de ruhunu beslemeyi ihmal etmezmiş. İkindi vakti olduktan sonra da ormanda ikindi namazını kılar, evine öyle dönermiş. Tabi eve erken döndüğü için de ailesi ve çoluk çocuğuyla ilgilenme imkanı bulurmuş.
Her iki komşu da kestikleri ağaçları evlerinin yakınında bir yerde biriktirirlermiş. On beş günün sonunda ormancı İsmet, ormancı Mehmet’in biriktirdiği ağaçların kendi biriktirdiklerinden daha çok olduğunu görünce buna çok şaşırmış. Ve bir gün ona şöyle demiş:
– Nasıl olur bu iş ya? Ben her gün sabah erkenden ormana gidiyorum, geç saatlerde eve dönüyorum. Hiç durmadan ağaç kesiyorum. Ama sen evine erken dönüyorsun. Nasıl oluyor da benden daha fazla ağaç kesebiliyorsun?
Bunun üzerine ormancı Mehmet şöyle cevap vermiş:
– Kardeşim İsmet. Söylediğin doğru sen benden daha fazla çalışıyorsun ancak bazı şeylere dikkat etmiyorsun. Bak ben şu hususlara dikkat ediyorum. Başarımı buna borçluyum.
Birincisi, dualarla yola çıkıp besmele ile işime başlıyorum.
İkincisi, yemek yiyerek bedenimi doyurduğum gibi, namazla da ruhumu doyuruyorum.
Üçüncüsü, çalışmaya vakit ayırdığım gibi dinlenmeye de vakit ayırıyorum. Böylece bedenim daha dinç ve kuvvetli oluyor.
Dördüncüsü de dinlendiğim zamanlarda sürekli baltamı bileyliyorum. Bu da benim daha az enerji sarfetmemi sağlıyor.
Beşincisi de şu ki o gün ne kadar ağaç kesersem keseyim buna şükrediyorum. Bu da benim moral değerlerimi yüksek tutuyor. Şimdi anladın mı İsmetcim neden daha başarılı olduğumu?
Bunun üzerine ormancı İsmet şöyle cevap vermiş:
– Allah senden razı olsun komşum. Bana ne kadar güzel nasihat ettin. Ben de bundan sonra senin yaptığın gibi yapacağım. Kendime daha dengeli ve ölçülü bir çalışma sistemi oluşturacağım. Bu hem kendi sağlığım için iyi olacak, hem de aileme daha fazla vakit ayırabileceğim. Bedenimi beslediğim gibi ruhumu da beslemeye gayret edeceğim.
İki ormancı hikayesini farklı bir formatta sizlere aktarmış oldum.
Değerli dostlar; “Çok çalışalım, çok üretelim” düşüncesi ilk bakışta sevimli geliyor fakat bu aslında kapitalizmin insanlara kazandırdığı olumsuz bir düşünce tipidir.
Müslüman evet çok çalışır, gayret eder ancak bunu bir denge içinde yapar. Örneğin bir akademisyen düşünün çok çalışıyor çok üretiyor ama hem Allah’ın hakkı olan ibadetlerini ihmal ediyor, hem de ailesinin hakkı olan ilgiyi ailesine göstermiyor. Bu akademisyen nobel de alsa dinimize göre makbul bir davranış içinde değildir. İslam bir denge dinidir.
Bu kıssa bize çalışmak kadar dinlenmeye ve ibadete de ihtiyacımız olduğunu, çok çalışmanın her zaman başarı getirmeyeceğini öğretiyor. Ormancı Mehmet’in sürekli baltasını bileylemesi ise bize bir işe başlamadan önce gerekli hazırlığı yapmamız gerektiğini öğretiyor.
Aydın Başar/ İrfanDunyamiz.com
KISSA HAVUZU↗
En güzel kıssa ve hikayelerin derlendiği özel arşivimize ulaşmak için tıklayın.
MENKIBE DERYASI↗
Özenle seçilmiş geleneksel eğitici menkıbeler okumak için tıklayın.