İçi boşaltılmış kavramlar…

“Din” diyoruz, “İslam” diyoruz, “şirk” diyoruz, “cihad” diyoruz. Peki, ama bu kavramların toplum mühendislerinin tornasından geçtiğinin farkında mıyız? Ilımlı İslam projesi denilen projenin dini kavramların içeriğine müdahale ettiğinin farkında mıyız? Evet, biz bu terimleri kullanıyoruz ama zihnimizde o terimler artık gerçek anlamıyla algılanmıyor. Bu kavramlara yapay bir anlam yükleniyor. Yani bu kavramlar üzerinde yapılan bir ameliyat söz konusu…

Merhum Mevdudi “Dört Terim” adlı kitabında bazı terimlerin zamanla içinin boşaltıldığını söylediğinde kimileri buna itiraz etmişlerdi. Mevdudi’nin de dediği gibi birçok dini kavramın içinin boşaltıldığının ve onlara yeni anlamlar yüklenildiğinin bugün artık farkına varmamız gerekiyor.

Din kavramı

Bunu bazı örneklerle açıklamak istiyorum. İlk önce “din” kavramından başlayalım. Bir kere “din” kavramı her türlü inancı ve felsefeyi içine alacak kadar geniş bir kavramdır. Kur’an “din” derken bunu insanın seçip benimsediği düşünce ve eylem sistemi, yaşama biçimi, yasa ilke ve şeriat anlamında kullanmıştır. (Bkz; Dört Terim. s. 148) Yani bir insanın yaşam tarzı veya benimsemiş olduğu felsefe de bir nevi o kimsenin dindir. Hatta dinsizliğin kendisi de bir dindir.

Bir başka ifade ile hangi hayat tarzını benimsiyor ve hangi kurallara gönülden itaat ediyorsan senin dinin odur. Dolayısıyla seküler bir hayat tarzını benimseyen bir kimse sekülerizm dinine inanıyor demektir. Sekülerizm ile İslam hiçbir noktada buluşmaz ve bağdaşmaz. Bu ikisini bağdaştırmaya çalışmak bir çeşit müşrik tavrıdır. Biraz senin ilahına biraz bizim ilahımıza tapalım diyen müşriklere Efendimiz’in verdiği cevap ise açık ve nettir: Sizin dininiz size benim dinim bana. (Bkz; Kafirun Suresi)

Şimdi soralım; bugün “din” kavramı bu şekilde mi anlaşılıyor? Eğer böyle anlaşılıyor olsaydı kapitalist dindarlardan, feminist örtülülerden, seküler Müslümanlardan bahsetmiyor olacaktık. Din kavramı tıpkı ibadet kavramı gibi Allah ile kul arasındaki bir iletişime indirgendiğinden Müslüman’ın namazını kılıp orucunu tuttuğu halde batıl felsefelere dalması yadırganmamaktadır. Bunun bir iman zaafı olduğu apaçık gerçeği idrak edilememektedir.

Şirk kavramı

Ilımlı ilahiyatçılardan şirk kavramı ile ilgili de düzgün bir cevap alamıyoruz. Sanki şirk koşmak sadece “putlara tapmak” demekmiş gibi bir anlayış yaygın. Neden bu anlayış yaygın? Çünkü şirki cahiliye dönemine has kılmak birilerinin işine geliyor. Bu kavramın içini doldurmak babında Mevdudi’nin açıklaması ise şöyledir: “Yüce Allah’ın hükmüne, O’nun vaz ettiği ölçülere dayanmadıkları halde, bireysel ve toplumsal planda genel bir hayat düzeni olarak din ya da şeriat yerine ikame edilen beşer ürünü yasaları, ilke ve töreler dizgesini olumlayıp onlara teslim olmak da şirk tavrının kapsamı içine girer. Bu ilke ve yasaları koyan kişilere bilerek ve isteyerek boyun eğmek de aynı kapsamdadır.” (Bkz; Dört Terim. s. 34)

Bunu kendimizce özetlemeye çalışırsak şöyle toparlayabiliriz: Yüce Allah’ın kanunlarına aykırı olan her türlü düzenden ve sistemden razı olmak veya gönül hoşnutluğu ile onları benimsemek şirktir. “İslam” kavramını incelediğimizde bu kavramın da içinin boşaltıldığını görüyoruz.

İçerisinden şeriatı, düzeni, nizamı, ilkeleri, prensipleri, kanunları alınmış damıtılmış bir İslam kavramı karşımızda durmaktadır. Birilerine göre camiler açık ve isteyen gidip namazını kıldığına göre, Müslümanlık en iyi bir şekilde yaşanabilmektedir. Fakat gerçek anlam örgüsü ile İslam’ı savunmaya kalkarsanız işte o zaman radikal ya da fundamentalist olmakla suçlanmanız kaçınılmazdır.

Cihad kavramı

Son olarak “cihad” kavramının nasıl içinin boşaltıldığına değinelim. Doktora yapmış bir ilahiyatçı “cihad”ı şöyle tanımlıyor: “Cihad hangi mesleği icra edersek edelim o uzmanlık alanında en mükemmeli yapmak, o konuda otorite olmak, o işle alakalı insanlığa faydalı şeyler üretmek için yapılması gerekenleri içtenlikle yapmak ve bu konuda en üstün gayreti göstermektir.”

Kelimenin “cehd” etmek anlamına geldiğini bilen herkes kafasına göre bir anlam yükleyerek bu kavramı da bir şekilde sulandırmayı başarmıştır. En güzel cihad en iyi akademisyen olmakmış, işini iyi yapmakmış… vs. Evet bu anlamlar belki bir anlamda doğru olabilirler. Fakat “cihad”ın gerçek anlamına ulaşmamızı engellediklerinden dolayı bu tanımlar bir o kadar da yanlıştırlar.

Cihad demek zalim düzenle mücadele etmek ve Hakk’ın hâkimiyeti için çalışmak demektir. Tabi ılımlı ilahiyatçıların zalim düzenle veya zalimlerle problemi olmadığı için bu meselelere girmiyorlar. Kavramların anlam örgüsünü yumuşatarak birilerinin istediği kıvama getirmekle İslam’a hayırlı bir hizmet yaptıklarını zannediyorlar.

Şunu iyi bilelim ki iyi bir iktisatçı akademisyen olmak tam anlamıyla cihad demek değildir. Asıl cihad İslam iktisadını bayraklaştıran o iktisadı hayata geçirmeye çalışan bir iktisatçı olmaktır. Hukuk okuyup anayasa profesörü olmak da cihad değildir. Asıl cihad Allah’ın hakkı olan Kur’an hükümlerini yüceltmek ve onlara sahip çıkmaktır. Onları hayata hâkim kılmaktır. İşte bunların mücadelesini verirsek mücahid olabiliriz.

Aydın Başar/ İrfanDunyamiz.com

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Celalettin Ökten Hoca sade yaşardı…

Bu yazımda size, Türkiye’de İmam-Hatip Okullarının açılması için gece-gündüz çalışan, yani cihad eden ve neticede …

3 Yorumlar

  1. Teşekkür ederiz Aydın hocam. Önemli bir konuya temas etmişsiniz.

  2. Ibrahim Emiroğlu

    1Konuya önemle dikkat çekilmeli. Bunu bir nebze olsun yaptığı için Aydın Kardeşime teşekkür ederiz.

  3. Engin Çınar

    Harika bir yazı olmuş. Çok çok önemli ve unutulmuş bir konuyu açıklamışsınız. Allah razı olsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.