
Zıvarnıklı Hacı Nuri Arıcı Efendi aslen Ispartalı olup 1880 yılında doğmuş ve 1960 yılında vefat etmiştir. Şimdiki adı Altınekin olan Konya’nın ilçesi Zıvarnık’ta Merkez Ali Paşa Camiinde imamlık yapmıştır. Hakkında pek fazla bilgi bulunmayan Hacı Nuri Efendi ile ilgili merhum hafız Hasan Hüseyin Varol Hocamız şu hatıraları naklediyor:
1956 yılı sonlarına doğru askerden gelmiştim. İçimde şiddetli bir arzu: Şam’a gidip orada iyi bir Arapça öğrenmek ve ilim tahsil etmek… Bir türlü kendimi kurtaramadım bu düşünceden. Peder ve valideme açtım bu konuyu, pek razı olmadılar. Bunu gidip Sami Efendimize arz etmeyi uygun gördüm. Annem babamdan izin aldım ve İstanbul’a geldim. Fakat ben, meselemi yolda giderken Efendi’ye arz ettim. Âdetim böyleydi. Huzurunda konuşamıyordum.
Yazıhanesine çıktım, izin verildi ve girdim. Halimi, hatırımı sordular. Efendinin oturduğu yere yakındı, “Balık Pazarı” denen bir yer vardı. Körfezin kenarında uzar giderdi. Rahmetli Menderes 1957 senesinde oraları yıktı yumdu, temizledi. İşte, o yıkım sırasındaydı benim ziyaretim. Buyurdular ki; “İnsanoğlu dünyaya geldiğinde melekler kendisine; “Lidû lil-mevti vebnû lil-harâb” yani; “Ölmek için doğunuz, yıkmak için yapınız” derlermiş. İşte, görüyorsunuz, dün buraları yapıyorlardı, bugün yıkıyorlar. Doğanlar ölüp gidiyorlar. Dünya hayatı böyledir. Bunun kıymetini bilmek en iyisidir. Siz şimdi hemen dönersiniz, peder valideniz sizi bekliyor. Konya’da kalırsınız” buyurdular.
Biz hemen döndük ve Konya’da kaldık. Varsa bir şeyimiz burada kazandık, burada sarf ettik. Eğer Efendi hazretleri “hemen dönersiniz” demeseydi, birkaç gün kalmak arzusundaydım, fakat olmadı. Bir hikmeti vardır deyip hemen döndüm.

Hoca ağladı
Merhum pederim, günlerden bir gün Sami Efendimizi bir ziyarete gidelim diye tutturdu. Yıl 1959’du. Ben, Konya İmam Hatip Okulu’nda Kur’an muallimi idim. İzin aldım, gittik. Zıvarıklı Hacı Nuri Efendi Hoca da katıldı. Üçümüz otobüsle Ankara’ya kadar geldik. Ankara’da öğle ve ikindi namazını kıldık. Trene binip İstanbul’a gideceğiz.
Nuri Efendi birinci mevkiye binelim dedi. Bizim kesemiz müsait olmadığı için üçüncü mevkiye bineceğimizi söyledik. Fakat hocayı ikna edemedik. Artık o birinci mevkiye, biz de üçüncü mevkiye bindik. Haydarpaşa’da buluşalım diye kararlaştırdık. Kuşluk vaktine doğru geldik. Hocaefendi çok ağlamış ve hâlâ da ağlıyordu.
Hemen yanına koştum; “Hocam nedir? Hastalandınız mı? Bir eşyanızı, yoksa paranızı mı aldırdınız?” dedim. “Hayır evlat, keşke ben de sizinle gelseydim. Bulunduğum mevkide insanlar çok kalabalıktı. Abdest alamadım, namaz kılamadım. Rahat oturacak yerde bulamadım, çok huzursuz oldum” dedi. O yaşlı adam nerdeyse sarsıla sarsıla ağlıyordu.
Ziyaret ettik
Neyse o hal içerisinde Eminönü‘ndeki Yeni Cami’ye geldik. Abdestlerimizi yeniledik, camide kuşluk namazlarımızı kıldık. Efendi’nin yeri oraya yakındı. Yürüdük. Yazıhaneye geldiğimizde efendinin orada olduğunu öğrendik. Önce Hacı Nuri Hocam ziyarete çıktı. “Yukarı buyurun” denilince, kendisinde bir heyecan ve titreme başladı. Rengi sapsarı oldu. Ben koluna girdim, merdivenleri çıkardım. Kapıyı açtım, o içeriye girdi. Ben geri döndüm. Bir süre sonra geldi. Hâlâ aynı hal üzerinde devam ediyordu.
Sonra babamı yukarıya gönderdik. Babam da aşağı indi. Onun da hali hemen hemen aynıydı. Sıra bana gelmişti. Bende de heyecan yükseldi. İçeri girdim, selam verdim, elini öptüm. İşaret ettiler oturdum. Efendi halimizi hatırımızı sordular. Ardından: “Hacı Nuri Efendi iyi bir zâttır. Kendine hizmet ve hürmet edersiniz. Duâsını alırsınız” buyurdular. Ben de izin isteyip huzurlarından ayrıldım. Aşağıya indiğimde Nuri Efendi kendine gelmiş tebessüm ediyordu. “Evliyaullahın huzuruna çıkmak pek kolay değil” diyordu.
Konya’ya dönmek için ertesi günü beklememiz gerekiyordu. Otele yazılmak için geliyorken, Nuri Efendi bir dükkâna girdi, bir şey alıyordu. Fakat çok ısrarlı pazarlık yaptı. Benim biraz garibime gitti. “Neden acaba” dedim, “birkaç kuruş için bu kadar ısrarlı pazarlık yapılır mı” diyerek kendi kendime konuşmuştum.
Nuri Hoca aldığı malı paket yaptırdı. Parasını da verdi. Ben paketi elime aldım ve yürüyerek otele geldik. Bize odamız gösterildi. İçeri girip yatakların üzerine oturduk. O esnada Nuri Efendi konuşmaya başladı: “Bir daha buralara geleceğimi sanmıyorum. Gelmişken şuradan kendi elimle kefenimi alayım, dedim. Bu paketteki kefendir” dedi.
Arkasından bana: “Sen kefen biçmeyi bilir misin?” dedi. “Hayır” dedim. O sırada, oturduğu yatağın çarşafını şöyle bir avuçladı. Sağına-soluna baktı. Sonra babama baktı ve güldü. “Hocam ne oldu?” dedim. “Sana, kefen nasıl sarılır göstermek istedim. Kendim yatıp göstersem olmayacak. Babanı yatırıp göstermeyi düşündüm fakat onun da henüz genç sayıldığını görünce vazgeçtim, ona güldüm” dedi.
Boş değildi
O yıllarda ben Konya İmam Hatip Okulunda Kur’an muallimiydim. Onun da orada okuyan bir torunu vardı. Ara sıra ona gelirdi. Bu beraber İstanbul yolculuğundan –yanılmıyorsam- iki sene falan sonraydı. Okula gelmişti. Elini öptüm, hoş geldiniz dedim. Bana: “Hoca Efendi, çarşıya gidecekseniz beraber gidelim” dedi. “Pekiyi efendim” dedim. Okuldan çıktık. Yoldan bir fayton arabası geçiyordu, onu durdurdu. Ortalık kış günüydü. Hem soğuk, hem kar vardı.
Arabacıya sordu: “Çarşıya kadar bizi götür. Kaç lira evladım?” dedi. Arabacı: “150 kuruş efendim” dedi. Arabaya bindik giderken, hocanın İstanbul’daki pazarlık yaptığı aklıma geldi. İyi ki dedim içimden, bunda ısrar etmedi. O sırada parayı çıkararak arabacıya uzattı. İki buçuk lira veriyordu. Arabacı paranın üzerini vermek istedi. “Kalsın evladım, kalsın” dedi.
Hemen arkasından bana döndü ve; “Ben zenginlerden mal alırken çok sıkı pazarlık yaparım. Onlardan koparabildiğimi koparmaya çalışırım. Ama bunlara fazla fazla para veririm. Çünkü onlar, çok kazanırlar, bunlar pek bir şey kazanamazlar. Zenginden alıp fakire vermenin bir yolu da budur” dedi. Bu olay bana, muhterem Hacı Nuri Efendinin gerçekten boş birisi olmadığını gösteriyordu. İrfan ve idrak sahibi insanlar böyle olur. Ben bunlardan pek çoğuyla sohbetlerde bulundum. Elhamdülillah.
(Not Bu yazı merhum Hafız Hasan Hüseyin Varol Hocamızın “Yaşadıklarım ve Gördüklerim” adlı Hatırat kitabından kısaltılarak derlenmiştir. Başlıklar sitemize aittir. Geçmişlerimiz için Fatihalara ve dualara vesile olması niyazı ile.)
Hasan Hüseyin Varol/ İrfanDunyamiz.com
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.