Peygamber Efendimizin tavsiye ettiği zikir

“Lâilâheillallah” kelime-i tevhidini çokça söylemek, zikrin efdalidir. Bu ulvi kelamın anlamını bilerek ve zihni tezkiye ederek söylemek her Müslümanın asli görevidir. Bilerek ve anlamına vakıf olarak tevhid zikrini okumayı Yüce Allah şu ayette emretmiştir: “O hâlde, bil ki Allah’tan başka ilah yoktur ve (hala vakit varken) kendi günahlarının ve öteki bütün mü’min erkek ve kadınların (günahlarının) bağışlanmasını dile! Çünkü Allah (dünyada) gezip dolaştığınız yeri de, (âhirette) kalacağınız yeri de bilir.”[1] 

Kelime-i tevhid zikrinin nurunun yüceliği ve şiddeti Müslümanda oluşan her türlü şüpheyi, basit tutkuları yok eder.[2] Zira bu kelimeleri gönülden söyleyen kimselerde ‘nur’u-l hidaye’, ‘nur’u-l kifaye’ ve ‘nur’u-r riaye’ diye isimlendirilen tevhidin nurları meydana gelir. Kime Allah Teâlâ, ‘Nur’u-l hidaye’ nasip ederse o kimse şirkten ve nifaktan korunur. ‘Nur’u-l kifaye’ sahibi büyük günahlardan ve ahlaksızlıklardan korunur. ‘Nur’u-r Riaye’ sahibi zikir ehli Müslüman ise tehlikeli sayılan fasit davranışlardan ve gaflet ehlinin amellerinden Allah’ın izniyle korunur.[3]

Bütün bu saydığımız ve sayamadığımız yararlarından dolayı Peygamber Efendimiz, amcasının kızı Ümmühâni’ye ; “Günde yüz defa “Lâilâheillallah” zikrini söylemesini tavsiye etmiş ve akabinde şu müjdeyi vermiştir: “ Okumuş olduğun bu kelimeler sayesinde günahların kalmadığı gibi hiçbir amel de sevap olarak bunu geçemez.”[4]

 Önemli olan, bu zikrin anlamını bilerek ve kelime-i tevhidin mânâsına göre hayatı düzenleme gayretiyle okumaktır. Samimi ve içten, ihlasla okumaktır. İhlaslı okumak aslında tevhidi bedelli okumaktır. Allah Resulü bu bedeli şöyle ifade buyurmuştur: “Kim ki ihlasla lâilahe illallah derse cennete girer” buyurmuştur.

Bunun üzerine sahabe, tevhidin ihlası nedir diye sorduklarında; “Allah’ın koyduğu yasaklardan onu korumandır (haramlarla arana mesafe koymandır)” cevabını vermiştir.[5]

Aynı bağlamda Resulullah’ın şu uyarısı da çok önemlidir: “Allah Teâlâ bana, ümmetimden lâ ilahe illallah deyip de ona hiçbir şey karıştırmayanlara cennetin vacip olduğunun sözünü verdi.” Sahabe, ey Allah’ın Resulü, lâ ilahe illallah sözüne ne karışabilir? Dediklerinde Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem şu cevabı verdi; “Dünyaya ve dünyalık yığmaya karşı aşırı hırs, birikenleri sahiplerine (layık olan yoksul ve diğer hak sahiplerine) vermemek, konuşurken peygamberler gibi konuşup zalimler (veya firavunlar) gibi amel etmek.”[6]

Enes b. Malik’ten (ö. 93/711-12) mervi bir hadiste ise Resulullah şöyle buyurmuştur: “Lâ ilahe illallah (kelime-i tevhidi) bizzat dünyayı dinlerine tercih etmedikçe kulları Allah Teâlâ’nın gazabından korur. Dünyayı (dünyalıklara gönül vermeyi) dinlerine tercih edenler, lâ ilahe illallah dediklerinde, sözleri kendilerine reddedilir (yüzlerine çarpılır) ve Allah celle celaluh yalan söylediniz buyurur.” [7]

Bir kimse şuurlu bir şekilde kelime-i tevhid zikri yapacak olursa, ulûhiyet ve rubûbiyette herhangi bir şahsı veya kurumu asla ilah edinmez. Tağutlara itaat etmez ve onları asla velî edinmez. Tevhid kelimesi, sahte ilahlara ve onların düzmeceleri olan ideolojilere karşı en önemli reddiyedir.

Burada İmam Muhammed bin Hasan eş- Şeybani’nin (ö. 189/805) şu görüşünü de konuyla bağlantısından dolayı paylaşmak isteriz: “Her kim ki İslâm dininin hükümlerinden bir tanesini bile inkâr edecek olursa “Lâilâheillallah” sözünü iptal etmiş olur.”[8] Çünkü tevhid zikrinin muhtevası Allah’ın yaratma da ve emretme de eşsizliğine dayanır. Allah’ın yaratma ve emretmesinden tek bir hükmü reddeden tevhidin tamamını inkâr etmiş sayılır.

Şu husus da bilinmeli ki iman, Âdem aleyhis selam gönderildiği andan itibaren “Lâilâheillallah” sözüne kesin olarak inanmak ve Allah katından gelen şeylerin tamamının hak olduğunu ikrar etmektir.[9] Kelimeyi tevhid zikrinin anlamının öneminden dolayı Peygamber Efendimiz; “Zikrin en faziletlisi “Lâilâheillallah”, duanın faziletlisi ise elhamdülillah’tır” buyurmuştur.[10]

Ayrıca Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem; “Lâilahe illallah, sözünü çokça tekrarlayarak imanınızı yenileyin” teşvikinde bulunmuştur.[11] İman yenilenmeyecek olursa üzerimizdeki elbise gibi eskiyebilir.[12] Muhammedür resulullah hükmü ise tevhidin ikinci rüknüdür. Peygamber Efendimiz’in risaletini kabul etmeyenin tevhidi sahih değildir.

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

1 Muhammed 47/19
2 İbni Kayyim, Medaricü’s-Salikin, c. I, s.358.
3 Sülemi, Hakaiku’t-Tefsir, c. II, s.163.
4 Ahmed, Müsned, c.VI, s.424.
5 Kurtubî, el Câmi li ahkâmî-l Kur’an, c. X, s. 60.
6 Kurtubî, el Câmi li ahkâmî-l Kur’an, c. X, s. 60.
7 Kurtubî, el Câmi li ahkâmî-l Kur’an, c. X, s. 60.
8 Serahsi, Ebu Bekir Muhammed b. Ahmed, Usul-ü Serahsi, Beyrut,1993, c. I, s.73.
9 Hazin, Ali b. Muhammed, Lübâbu’t-Te’vîl, trsz, İstanbul, c.I,s.177.
10 Hakim, Müstedrek, c.I, s.676.  
11 Ahmed, Müsned, c. III, s. 150.
12 Heysemî Zevaid, c. I, s. 52.

Dua Defteri ↗

Gönüllerin pasını silen birbirinden güzel dualar okumak için tıklayın.

Altın Öğütler ↗

Özenle derlenmiş birbirinden faydalı öğütler okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.