Sultan Nine Ramazan’ı böyle karşılardı

Göz aydın hepimize,
Mübarek günler bize,
On bir ayın sultanı,
Hoş geldin evimize…

Eski Ramazanlarla ilgili her birimizin güzel unutamadığı anıları vardır. Çocukluk yıllarımda çok şeyler öğrendiğim rahmetli babaannemin Ramazanla ilgili bir iki tane güzel hatırasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Babaannemin adı Sultan’dır; bu vesile ile ona da birer Fatiha okur musunuz?

Ramazan gelirken babaannem akşam ezanına yakın köyün kenarına çıkar sanki bir misafiri karşılar gibi Ramazan ayını karşılar, sevinçle eve gelir; “On bir aylık yoldan geldin, müminlere rahmet oldun, Hoş geldin safa geldin ya şehr-i Ramazan” der ve namaza dururdu. Bizler küçük olduğumuzdan “tekne orucu” tutar, köyümüze tutulan hocanın arkasında teravih namazı kılıp sevinçle evimize dönerdik.

On bir ayın sultanısın

Babaannem nerede ise misafirsiz yemek yemezdi. İkram etmeyi çok isterdi. Yukarı köylere insanlar o zaman araba olmadığı için yaya giderlerdi. Babaannem yoldan onları çevirir, karınlarını doyurur öyle yollarına bırakırdı. Boyabat’ın Çukurhan Köyü’nden geçip de bizim evin sofrasına uğramayan çok az insan vardı. Babaannemi tanıyanların onun hakkındaki ilk sözü bizim oranın tabiriyle “kursağımda ekmeği vardır” sözü olurdu.

Rahmetli dedem Rus istilasında daha 10 yaşlarında Trabzon Araklı‘dan Sinop Limanı‘na bırakılan ve oradan da birileri vasıtasıyla bizim köyümüze getirilen ve babaannemin babası tarafından içgüveyi olarak köyümüze yerleşen muhacir Osman’dır.

Dedem çok çalışkan ve becerikli biri olduğu için köyümüzden ilk defa şehre ev yapıp bakkal dükkânı açan kişi olmuş. Dükkânına gelen hiçbir fakiri eli boş çevirmeyen hayrı çok seven bir insanmış. Dedem apandisit patlamasından 1960 senesinde vefat ettiğinde ben annemin karnında imişim. Onun için babaannem bana onun ismini koymuş. Babaannem beni bundan ötürü çok severdi. Mekânları cennet olsun.

Yine bekleriz

Babaannemin ramazan karşılaması gibi bir de uğurlaması vardı. Ramazanın son iftarı eline bir tuz alır gözyaşları ile köyün dışına kadar bir misafir uğurlar gibi gider iftarını o tuzla yapar; “Seneye yine bekleriz inşallah, biz senden memnunuz sen de bizden memnun ol, gittiğin yerlere bizden selam götür” der ve eve dönerdi. Eskiden Ramazanları böyle güzel insanlar karşılar ve uğurlardı. İnsanlar Ramazanın daha fazla farkındaydı.

Köyümüzde Ramazanlar çok coşkulu geçerdi. Arefe günü “Ziyrat” adı altında mezarlık ziyareti yapılırdı. Kur’an bilenler sıra sıra oturup okurlar, dualar edilir, herkesin evinden getirdiği helvalar, lokumlar orada olanlara dağıtılırdı. Sonra orta köy dediğimiz yere gelinir, cami önünde gruplara ayrılmış cemaat muhtarın şapkasından kura çeker, kimin ismi çıktı ise onun evine gidilir ve hanımlar önceden hazırlıkları yemekleri gelenlere ikram ederdi. Yenip içilir, güzel sohbetler edilir, dağılınırdı.

Ertesi gün bayram namazı kılınıp Aydınlı Mahallesi’ne gidilir, orada da aynı yöntemle evlere gidilir, ikramlar ve sohbetler birbirini takip ederdi. Bayramın ikinci günü ise Sökü Mahallesi’ne hep beraber gidilir ve aynı ikramlar orada da yapılırdı. Köylümüz tarafından çok güzel bir kadirşinaslık örneği gösterilir, birlik ve beraberlik içinde Bayram idrak edilirdi. Aaah nerde o bayramlar, demeden edemiyor insan. Allah bu birlikteliğimizi tekrar yaşamayı cümlemize nasip eylesin.

Siğillerimi okurdu

Babaannemle ilgili bir anımı daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Ellerimin üstü komple siğille dolu idi. Babaannem çok dualar bilir, okur ve her okuduğu Allah’ın izniyle şifa bulurdu. Bir akşam ay hilal şeklinde iken benim elimden tuttu evin biraz ilerisinde bir çimenliğe getirdi. gizliden bazı dualar okuyup; “Ne bırakıyorsun? Osman’ın siğillerini bırakıyorum. Sen böyle mi bırakırsın? Ben böyle bırakırım. Bırak gitsin, bıraktım gitti” diyerek oradan aldığı otları ellerimin üzerine sürdü ve bana; “Arkana bakmadan git ve bu otları ocaklığın kenarındaki çıkıntıya bırak” dedi. Otlar orada kurudu siğiller elimde kurudu elhamdülillah. Şifa Allah’tan kullar vesile…

Eskiden böyleydi, babaanneler, yaşlılar okur, siğiller geçerdi. Şimdi bazıları böyle dua deyince, okumak deyince burun kıvırıyorlar. Fakat bazı bilinçli doktorlar, duanın bir şifa olduğunu söylüyorlar. Bu vesile ile sizlere görev yaptığım Şeyh Raşid Camii’nde 2005 yılında geçen bir anımı anlatmak istiyorum.

Çapa Tıp Fakültesi hocaları genellikle Cuma namazını bizim camide eda ediyorlardı. O günlerde Şeyh Raşid Camii’nde her ay bir müftü, yazar, akademisyen, ilahiyatçı sohbet ettirme geleneğimiz vardı. Bir gün camiye gelen hocalardan bir profesör hocamıza telefon açıp; “Hocam bir Cuma camimizde sizin sohbet vermenizi istirham ediyorum” dedim. Hoca biraz şaşırdı; “Ben din hocası değilim ki nasıl sohbet vereyim” dedi. Ben de; “Tıp yönünden cemaatimize lazım olan bilgilerden verirseniz sevinirim” deyince kabul etti.

Bir Cuma vakti camimize geldi, ilk defa bir cami cemaatine hitap ettiğini söyledikten sonra, sağlıklı bir Müslüman’ın nasıl olması gerektiğini güzel bir şekilde izah etti. O gün hocamız şöyle bir şey anlattı: Bir yakınının elinde benimki gibi siğiller varmış, Hoca bu kişiden kan örneği almış. Daha sonra bildiği duaları o siğillere okuyup tekrar bir kan örneği almış. Her iki kan örneğinin de laboratuvara göndermiş. Neticesini aldığında görmüş ki önceki aldığı kan örneğinde olmayan bir virüs duayı okuduktan sonra ortaya çıkıp siğilleri oluşturan virüsleri yok etmiş. Kendi bizzat; “Bunu her platformda açıklamaya hazırım” dedi. “Kur’an şifadır” diye de ekledi.

Osman Gülşen/ İrfanDunyamiz.com

Yayın Yönetmeni Notu: Bugün insanlık olarak egoizmin, bencilliğin, çıkarcılığın, menfaatçiliğin ve bizi insanlıktan uzaklaştıran her türlü kötü duyguların girdabından kendimizi kurtarmak istiyorsak, bir boyacı sandığı ile ailesini geçindiren İsmail Amca, koyunlarını sağıp sütünü hediye eden Kerime Yenge, kurtlar kuşlar yesin diye ağaçlara aşı yapan Kadir Dede, misafir ağırlamayı seven Ahmet Amca, sözünde duran Marangoz Kara Mehmet, mesleğinin hakkını veren hademe Yaşar Abi, topraktan küp yapıp köylülere dağıtan Nacı Teyze, teravih kılarken vefat eden Fatma Anne, gelinlere nasihat eden Döndü Aba ve Ramazan’ı karşılayan Sultan Nine gibi şahsiyetlerin güzel, samimi ve sade hayatlarını okumalı ve onlardan ilham almalıyız. Bizi yeniden diriltecek olan ruh bu ruhtur. İşte bu duygularla İrfanDunyamiz. com olarak güzel ve sade hayatları sizlerle buluşturma gayretindeyiz. Sizler de bu güzel içerikleri sevdiklerinizle paylaşabilir, iyiliklerin, faziletlerin, erdemlerin yayılmasına katkı sunabilirsiniz.

Sade Hayatlar ↗

Bize kaybettiklerimizi hatırlatan, ilham veren sade hayatlar tanımak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Mehmet Feyzi Efendi farklı bir zattı…

İmam hatipte okurken yaz tatillerinde İstanbul gibi manevi üstadların bol olduğu bir şehirde birçok güzel …

2 Yorumlar

  1. Hocam bunlar çok güzel hatıralar maalesef yavaş yavaş yitirdiğimiz değerlerimiz inşallah yeniden aynı değerlere sahip çıkabilmek dileğiyle nice ramazanlara bu meyanda rahmetli babaanneni çok iyi tanırım dedeni yaşım itibariyle tanıma şansımız olmadı ama merak edip rahmetli babama sormuştum neden muhacir osman diyorlar diye oda hikayesini anlatmıştı oradan biliyorum rabbim her ikisiyle beraber anne ve babanız kadir hafıza ve ba husus tüm geçmişlerimize rahmeti ile muamele etsin makamları cennet komşuları hazreti peygamberimiz olsun inşallah

  2. Osman Gülşen

    Allah razı olsun kıymetli köylüm,o zaman ki güzellik, samimiyet ve kardirşinaslık maalesef bu gün yok. Tarihe bir not düşmek istedim, bizden sonra ki nesiller,ne güzel insanlarmış, ne güzel samimi inanç varmış, bizde böyle olabilirmiyiz diye belki özenirler inşaallah. Bu güzel değerlendirmelerin için çok teşekkür ederim,tüm okurlarında en sizin kadar duyarlı değerlendirmeler yapması en büyük arzumuz dur vesselam…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.