Hattat Fevzi Günüç iz bıraktı…

Hattat Fevzi Günüç Hocamı, oğlu Fatih’in Meram Ortaokulu’nda öğrencim olması hasebiyle öğretmenliğim dönemimde tanıdım. İlk görüşmemizde beyefendiliği, kibarlığı, nezaketi hemen dikkatimi çekmişti. O dönemde sadece birkaç kez görüşme imkânımız oldu. İl Kültür Müdürlüğüne atandığım zaman kendisi ilk ziyaretime gelenler içinde idi. Daha sonra çeşitli vesilelerle zaman zaman bir araya geldik. Sohbetler ettik.

O dönemde İlahiyat Fakültesinin genç bir yardımcı doçenti olan Fevzi Hocamı biraz daha yakından tanıma imkânım oldu. Her diyaloğumuzda kendisine olan sevgim, muhabbetim gittikçe daha da artıyordu. 1997 yılının başlarında yaptığımız bir görüşmemizde bir grup arkadaşı ile birlikte Destegül adında geleneksel sanat merkezi açmayı düşündüklerini iletti. Çok sevinmiştim. İl Kültür Müdürlüğü olarak yapabileceğimiz bir şey olursa yapmaya hazır olduğumuzu ve her zaman destek verebileceğimizi belirtim. O dönemde Destegül Güzel Sanatlar Mektebi adı ile bilinen sanat merkezini resmi olarak kurmuşlardı ama henüz bir faaliyeti yoktu.

Vefalı bir dosttu

28 Şubat dönemi nedeniyle 1997 yılının Ekim ayında görevden alınınca aynı ay içinde Büyükşehir Belediyesi’nde Genel Sekreter Yardımcılığı görevine başladım. Kültür Daire Başkanlığı da bize bağlanmıştı. Tebrik ziyaretlerine yine ilk gelenler içinde Fevzi Hocam da vardı. Gelişinde sadece tebrikle yetinmedi ve Destegül Güzel Sanatlar Mektebi‘ni faaliyete geçireceklerini bu nedenle Belediyeden destek beklediklerini ifade etti.

Yeni göreve başlar başlamaz tarafıma iletilen ilk talep buydu ve çok hayırlı bir faaliyetti. Üstelik bu defa yalnız gelmemiş yanında Ahmet Saim Arıtan Hocam ile Sadrettin Özçimi Ağabeyim de vardı. Bu mümtaz insanların talebi geri çevrilemezdi. Gereken girişimleri yaparak birkaç gün içinde kendilerine olumlu olarak dönüş yaptım. İşte o andan itibaren aralıksız 7 yıl sürecek olan güzel sanatlar faaliyetlerini başlatmakla birlikte çok güzel bir dostlukta kurmuş olduk.

Destegül Güzel Sanatlar Mektebi faaliyetine Hüsn-i Hat ve Tezhib ile başladı. Daha sonraki yıllarda Ebru, Cild, Çini, Minyatür ve Musiki sanat dalları ile eğitim yelpazesi genişledi. Buna ilaveten Mevlâna haftasında her yıl yaptığımız sergiler, sergi için hazırladığımız kataloglar ve benzeri çalışmalarla Fevzi Hocamla kopmayan bir bağımız oluştu. Her hafta mutlaka görüşür, hem Destegül faaliyetleri ile ilgili hem de çeşitli konularda sohbetlerimiz, istişarelerimiz olurdu. Destegül Güzel Sanatlar Mektebi, S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi’nin kuruluş temelini oluşturdu.  

Meşk etmiştik

2000 yılında Karadeniz gezisi düzenlemiştik. İki hafta süren bu gezide Hüseyin Kutlu, Fevzi Günüç ve Ahmet Saim Arıtan hocalarımızın Kastamonu’nun Karadeniz’e bakan Abana ilçesinde oluşturdukları yazlıklarını, Fevzi hocamın daveti üzerine ziyaret etmiştik. Burada ismi geçen bu hocalarımızla kısa da olsa çok güzel, çok hoş vakit geçirmiş, bu güzel insanlarla meşk etmenin doyulmaz tadını tatmıştık.

2004 yılında görevden ayrılışım dolayısı ile Belediyedeki görüşmelerimiz kesintiye uğradı. Fevzi Hocam bu tarihlerde S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlık görevine atanmıştı. Bu fakülteyi de kendisi kurmuş olduğundan başına da tabi olarak kendisi geçmişti. Fevzi Hocamı Dekanlık görevinde birkaç kez ziyaret ettim. Bu ziyaretlerim esnasında yine uzun sohbetlerimiz oldu. Ama eskisi kadar sık görüşme imkânımız olmuyordu.

Bir ziyaretim esnasında yüzündeki şişlik ve vücudundaki bazı değişiklikler dikkatimi çekti. “Hayırdır hocam nedir bu?” diye sordum. Kemoterapi almaya başladığını söyleyince ne söyleyeceğimi bilemeden donup kaldım. Çok üzülmüştüm. Daha sonra telefonla birkaç görüşmemiz oldu. Hastaneye yattığı haberini alınca üzüntüm katlandı. Meram Tıp Fakültesi Onkoloji bölümündeki özel odasında ziyaret ettim. “Hocam bana daha hat borcun var. Onu yazacaksın. Sizinle çok işimiz var”  gibi sözlerle moral vermeye çalıştım. Son görüşmemiz bu olmuştu. Bu görüşmeden kısa süre sonra vefat haberi geldi.

Güler yüzlüydü

Marifet, çalışkanlık, nezaket, nezafet, azim, mücadele, vakar, diğergamlık, tevazu gibi bütün olumlu vasıfları üzerinde toplayan bir hocamızı dahası bir dostumu kaybetmenin derin hüznünü yaşadım. Bu meziyetler Fevzi Günüç’ün kişiliğini izah eden üstün meziyetlerden bir kaçıydı. Hastalığı sırasında gösterdiği tevekkülü, teslimiyeti ve sabrı da bu meziyetlerine eklemek çok isabetli olacaktır. Fevzi Hocamın samimi bir mü’min, dini bütün kâmil bir Müslüman olduğuna kendisini yakından tanıyan bir kişi olarak bütün kalbimle şahitlik ederim.

Fevzi Hocamı tanıdığım günden vefatına kadar bir kez olsun asık bir çehre ile görmedim. Her zaman düzenli, tertipli, fevkalade güzel bir görünümde, güler yüzlü, insana değer veren, görende saygıyı ve sevgiyi birlikte uyandıran bir kişiliğe sahipti. Hitap cümlelerindeki kelimeleri dahi bir hattat inceliği ile seçer, yerli yerine koyardı. Yaptığı hizmeti Rıza-ı Bari için yapardı. Kaleminden neşet eden güzelliklerde öncelikle Allah’ın rızasını arardı. 

Muhterem hocası sonra da dünürü olan Hüseyin Kutlu Hocamız, Fevzi Hoca’nın hayatta en çok bağlı olduğu ve sevdiği kimseydi. Hocasına aşk derecesinde bağlıydı. Bir talebe hocasını ancak Fevzi Hocamızın sevdiği kadar sevebilirdi. Hocasının yazılarını herhangi bir hattatın yazısıyla mukayese etmez, onlara ilahi bir hediye gibi bakardı.

Hat üstadıydı

Fevzi Hocamla çok samimi olan ve kendisinden 3 yıl sonra vefat eden, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Saim Arıtan, vefatı nedeniyle şu yazıyı kaleme almıştı: “Aziz dostum Fevzi Günüç’le tanışmamız 1985 yılına dayanmaktadır. Merhum Günüç’le Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi Anabilim Dalı’nda Lisansüstü öğrencisi olarak arkadaştık. Aynı zamanda doktora arkadaşıydık. İlahiyat Fakültesi’nde Hüsn-i Hat dersleri verdi. Mevlânâ Müzesi’nden 1986’da ayrıldıktan sonra da Dergâh’a hizmete devam etti. Hüseyin Kutlu’dan da hat dersi almakta idi.

Türkiye’nin mektepli ihtiyacını büyük bir ileri görüşlülük ve öngörü ile tesbit eden merhum Prof. Dr. Fevzi Günüç, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’ndeki, Hüsn-i Hat ve Tezhib Ana San’at Dalları yanında uzun ve üstün gayretleri ile Türkiye’de hiç bulunmayan “Kalemişi” ve İstanbul Mimar Sinan Güzel San’atlar Üniversitesi’nden sonra ikincisi olan “Cildcilik” Ana San’at Dallarını da kurdu. Konya’nın ve Üniversitemizin Kültür ve Sanat hayatına katkılarından dolayı Selçuk Üniversitesi Rektörleri Prof. Dr. Halil Cin ve Prof. Dr. Abdurrahman Kutlu tarafından Teşekkür Belgesi ile ödüllendirildi.

Konya’da faaliyet gösteren Mevlânâ Müzesi Konya ve Mülhâkâtı Eski Eserleri Sevenler Derneği, S.Ü. Selçuklu Araştırmaları Merkezi ve fakültesini temsilen Selçuk Üniversitesi Vakfı Genel Kurul üyeliği yaptı. Ayrıca Konya Valiliği, Büyükşehir Belediyesi ve S.Ü. Rektörlüğü tarafından birlikte yürütülen Hazreti Mevlânâ’nın Vuslat yıldönümlerinde düzenlenen Klâsik Güzel Sanatlar Sergilerinin organizatörlüğünü ve yürütücülüğünü yaptı.

Fevzi Hoca ülkemizin önde gelen ilim adamlarından biriydi. Sanatkârdı; hat sanatı üstadıydı. Konya’da pek çok hattata İslam yazı sanatının inceliklerini öğreterek icazet vermiş, yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, kadim sanata yeni isimler ve eserler kazandırmıştı. Mekanı cennet olsun.”

Hattat Prof. Dr. Fatih Özkafa’da şu görüşlere yer vermişti: “Fevzi Hoca’yı, hat meşk etmeye başladığım senelerden beri, yani yaklaşık 20 yıldır tanırdım. Malûmunuz; benim asıl hocam Hüseyin Öksüz’dür; ancak Fevzi Hoca ile de elbette tanışır ve eskiden beri görüşür idik. Üniversite dışından doktoraya başladığım zaman kendisinden doktora dersleri de almıştım. Bununla birlikte Fevzi Hoca ile asıl teşrik-i mesaim Güzel Sanatlar Fakültesi’ne intisap ettikten sonra başlamıştır. Hocanın dekanlık vazifesinin ilk yılları benim de asistanlığımın ilk yıllarına tekabül eder.

O zaman henüz fakültenin ve bölümümüzün sınırlı sayıda bir kadrosu vardı. Bölümde dört beş kişiydik; bütün fakültenin akademik kadrosu ise 15-20 civarındaydı. Dolayısıyla nerdeyse her saat beraberdik ve her konuda istişare ederdik. Yeni alınacak öğretim elemanları, öğrencilerin durumları, bölümde yapılacak işler, açılacak ana sanat dalları, verilecek dersler, müfredat, sergi, sempozyum vs. her konuda durmaksızın müzakere ederdik. Hoca hepimizin fikirlerine itibar eder; her birimizi tek tek dinlerdi. “Ben böyle düşünüyorum; böyle olmalı” zihniyetine sahip değildi. Belki de en çok bu sebeple çok başarılı çalışmalar yaptı; önemli hizmetlere imza attı. Allah rahmet eylesin.”

İş disiplini vardı

Kendisi ile birlikte çalışan mesai arkadaşlarının ortak görüşleri de şöyleydi: “Fevzi Hocamız, henüz yeni kurulan bir fakültenin ve yeni bir bölümün idarecisi olarak ağır bir yükü omuzlamıştı ve çok büyük hedefleri, idealleri, projeleri vardı. Elemanlarına güveniyordu; aynı zamanda ekibine güven veriyordu; çalışma azmi telkin edebiliyordu. Ondaki gayreti, iradeyi, kararlılığı gören bir kimsenin atâlete dûçar olması nerdeyse imkânsızdı.

Kendisi disiplinli bir şekilde çalışıp hedefe doğru adım adım ilerlediği için etrafındakilerden de bu performansı haklı olarak bekliyordu. Hocanın hiç tahammül edemediği bir özellik varsa o da tembellikti. Sürekli çalışmayı ve üretmeyi, devletine, milletine ve vatanına karşı bir vefa borcu olarak telakki ederdi. Fevzi Hoca aynı zamanda son derece dakik ve titiz bir insandı. Toplantılara ve programlara tam belirtilen saatte gelir; geç kalmazdı. Hoca, fakülteye de en erken gelenlerden ve akşam en son çıkanlardan biriydi. Hastalığı ileri seviye gelinceye kadar da vazifesine ve derslerine devam etti.

Fevzi Hoca kendisini belki de en çok, yeni fakülte binamızın inşası ve yeni binaya yerleşme sürecinde yıprattı. Her detayla bizzat ilgilendi ve bu süreç epey uzunca sürdü. Bununla birlikte, kendisi göreve geldiğinde Fakültede sadece üç bölüm ve Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nde aktif iki ana sanat dalı varken Fakültedeki bölüm sayısını yediye, Bölümdeki ana sanat dalı sayısını altıya çıkardı. Toplam öğretim elemanı sayısı en az üç misli artarak 60’ı geçti. Profesör, doçent ve yardımcı doçent sayısı önemli ölçüde arttı.

Gerek fizikî kapasite, kapalı alan ve teçhizat olarak gerekse akademik kadrolaşma bakımından fevkalade gelişmeler oldu ve Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Anadolu’nun en iyi sanat okullarından biri haline geldi. Kendisi hem eser vererek sanatını icra etmeyi sürdürmüş hem de talebe yetiştirmeyi fakülte içinde ve dışında devam ettirmiştir. Zaten onu arayan, dekanlıktaki makam odasından ziyade, atölye olarak da kullandığı çalışma odasında bulurdu genellikle…

Hocamızın amansız hastalığı ortaya çıkınca hepimizin iç dünyası allak bullak oldu. Âdeta azmimiz kırıldı; fakat ne var ki başımıza gelen takdir-i ilahiden başka bir şey değildi ve teslimiyetten, duadan başka çaremiz yoktu. Fevzi Hoca, bütün iş disiplinine ve vazifeşinaslığına mukabil oldukça hissî ve çok ince fikirli bir kişiliğe sahipti. Kelimelerini seçerek konuşur, doğru bir şekilde anlaşılmak için gayret sarf ederdi.

Hoca daha ziyade sülüs- nesih ve zaman zaman da celî sülüs eserler verirdi; fakat onun rık’a hattı da en az nesih yazısı kadar güzeldi. Rık’a ile iştigal eden, eser veren hattat sayısı az olduğu için üzerinde çok durulmaz belki; fakat Fevzi Hoca’nın az bilinen vasıflarından biri bu yazı çeşidindeki ender kalemlerden biri olmasıydı. Peşinde koşup da yapmadığı hiçbir iş, arzu edip de vazgeçtiği hiçbir faaliyet olmadı. Güzel Sanatlar Fakültesi içinde hızla yürüyen, tüm hocaların odalarına giren, heyecanlı, sürekli aktif bir insandı. Öyle çok plan yapar ve öyle hızlı tatbik ederdi ki şaşırıp kalırdık. Okula bir kütüphane kurmak isterse ertesi gün mekânı hazırlar, sonraki gün kitapları getirtir ve üçüncü gün de açardı.

Şairin dediği gibi: “Bitmez güzelin vasfı, Ağaçlar kalem olsa…” Muhterem Fevzi Bey Hoca’mızın da vasıflarını cidden saymaya sayfalar da yetmez, sözler de kifayet etmez. “Allah güzeldir, güzel olan şeyleri sever.” Fevzi Hocamız, bütün güzel vasıfları bihakkın üzerinde taşıyan, fevkalade meziyetlere sahipti. Her zaman güler yüzlü, titiz, temiz, beyefendi, gerçekten çelebi ruhlu bir insandı. Bütün vasıflarıyla insanlara hep örnek olmuş, bunu bir zorlama olarak yapmamış, tam aksine kendine hal edindiğinden pek de güzel yerine getirmiştir.

İnsanlar, yaptıklarıyla anılırlar; bıraktıkları eserlerle, yetiştirdikleri insanlarla, kurdukları müesseselerle bu fani âlemde iz bırakırlar. Fevzi Günüç Hoca da kendisine sürekli hayır dualar edecek pek çok talebe, gözlere ve ruhlara ziyafet bahşeden birçok eser ve adından minnetle söz ettirecek müesseseler bırakarak bu fâni âlemden ebediyyet yurduna irtihal etmiştir. Allah celle celaluh rahmet eylesin.”

Vefatı

Mesai arkadaşlarının da ifade ettiği gibi 2009 yılı baharındaki yeni fakülte hizmet binası inşaatı onu çok yıprattı. Burada ön proje hazırlıkları da dâhil olmak üzere proje ve inşaat üzerinde hassasiyetle çalıştı. Her bir detayı dikkatle ve sabırla takip ederek emsalleri arasında güzel ve kullanışlı bir Güzel Sanatlar Fakültesi binasının doğmasını sağladı. Bugünlerde menhûs hastalığı ortaya çıktı.

Son günlerdeki fakülte inşaatının uzaması ve buradaki bazı aksiliklere üzülmesi ve sıkılmasına bağlı olduğunu zannettiğimiz hissedilir zayıflığı meğerse hastalığı sebebiyleymiş. Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fevzi Günüç Hocamız yaklaşık 2 yıl süren kanser hastalığından kurtulamadı ve 22 Nisan 2013 Pazartesi günü vefat ederek, yoğun bir katılımla Üçler Kabristanı’na defnedildi. Cenaze namazını çok sevdiği hocası Hüseyin Kutlu büyük bir üzüntü içinde gözyaşları ile kıldırdı.  

Aziz Dostum ve kardeşim; Konya’nın, Günüç ailesinin, Mevlânâ Dergâhı’nın, Alvarlı Efe Hazretleri İlim ve Sosyal Hizmetler Vakfı’nın, Destegül Güzel San’atlar Mektebi’nin, İlahiyat Fakültesi’nin, Güzel Sanatlar Fakültesi’nin göz bebeği, medâr-ı iftihârı Prof. Dr. Fevzi Günüç, zannım ve şehâdetim o yöndedir ki; halk içinde hakla beraber yaşamış ve Cenâb-ı Hakk’ın hediyesi olan ağır hastalığını sabırla ve tevekkülle yüklenerek dâr-ı bekâya irtihâl etmiştir.

Hattat Fevzi Günüç Hoca’nın kaybı, geleneğe bağlı sanatlar açısından yeri kolay kolay doldurulamayacak büyük bir değerin kaybıdır. Kibarlıkta, zarafette, nezakette zirvede olan ve tam bir gönül adamı olan Fevzi Hocamın ruhu şâd olsun, mekânı cennet-i âlâ olsun İnşaallah… Güzel insan Fevzi Hocamla cennette buluşmak niyazıyla…

Salih Sedat Ersöz/ İrfanDunyamiz.com

Biyografisi

1956 yılında Konya’da doğdu. 1979 yılında Konya Yüksek İslam Enstitüsü‘nden mezun oldu. 1980-1986 yılları arasında T.C. Kültür Bakanlığı, Konya Müze Müdürlüğüne bağlı Mevlâna Müzesi’nde Müze Araştırmacısı olarak görev yaptı.

1982-86 yılları arasında mâli yönünü Konya ve Mülhâkâtı Eski Eserleri Sevenler Derneği’nin üstlendiği, Kültür Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce Mevlânâ Müzesi’nde yürütülen restorasyon çalışmalarını yönetim kurulu üyesi olarak yürüttü.

Hat Sanatındaki meşk çalışmalarına Rik’a hattı ile başladı, bu yazı çeşidini, 1980-1981 yılları arasında S.Ü. İlahiyat Fakültesi emekli öğretim üyesi Dr. Ahmet Selahaddin Hidayetoğlu‘ndan; Nesih ve Sülüs Hattı’nı ise 1982-1989 yılları arasında Hamit Aytaç Bey’in icâzetli talebesi Hüseyin Kutlu‘dan meşk etti.

1982 yılında dışarıdan Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde hat dersleri öğretim görevlisi olarak yarı zamanlı görev yaptı. Günüç, 1987’de Sanat Tarihi Anabilim Dalı’nda “Mevlâna Müzesi Kubbe-i Hadrâ’nın Kalemişi Motifleri”, konulu araştırması ile Yüksek Lisansını, 1991 yılında ise yine aynı anabilim dalında “XV-XX. Yüzyıllar Arasında Osmanlı Dini Mimarisinde Celi Sülüs Uygulamaları” isimli teziyle Doktorasını tamamladı. Aynı yıl Hüsn-i Hat dalında “Sanatta Yeterlik” unvanı aldı.

1988 yılında İstanbul’da kurulan Alvarlı Efe Hazretleri İlim ve Sosyal Hizmetler Vakfı’nın Konya Şube Başkanı oldu. 1993 yılında S.Ü. İlahiyat Fakültesi Türk-İslâm Sanatları Tarihi Anabilim Dalı’nda Yardımcı Doçent unvanını kazandı.

Hüseyin Kutlu’dan 1989 yılında almış olduğu icazeti, 1993 yılında İstanbul Fâtih Câmii’nde bir geleneğin devamı olarak ilk defa yapılan ve 4 hattatın katıldığı bir programda Sülüs-Nesih dalında Hat icâzetnâmesini merasimle aldı.

Fevzi Günüç, 1997 yılının 12 Nisan’ında Hattat Hüseyin Kutlu Hoca’nın destekleri ve Büyükşehir Belediyesi’nin himayeleri ile Ahmet Sâim Arıtan, Ahmed Selahaddin Hidayetoğlu ve M. Sadreddin Özçimi ile birlikte Vakfın sanat kuruluşu olan “Destegül Güzel San’atlar Mektebi”ni kurdu. Destegül Güzel Sanatlar Mektebi çatısı altında Gelenekli Türk Sanatlar faaliyetlerinin yürütülmesine büyük katkı sağladı.

Burada Hüsn-i Hat, Tezhib, Ebrû, Çini, Cild öğretimi yapılmaktaydı. Destegül, kısa zamanda büyük mesafeler aldı. Öyle ki zamanla Konya S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Sanatlar Bölümü’nün en önemli öğrenci kaynağı haline geldi. Gelenekli sanat dallarında her kesimden halkımıza hizmet veren bu müessesede vefatına kadar büyük bir sabır, titizlik ve feragatle hizmet verdi.

90’lı yılların sonunda Konya’da bir Güzel Sanatlar Fakültesi ihtiyacı fikri yaygınlaşınca Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü’nün talebi üzerine Fevzi Günüç, Ahmet Sâim Arıtan ve M. Sadreddin Özçimi ile birlikte Güzel Sanatlar Fakültesi kuruluş çalışmalarını yürüttü ve Fakültenin kuruluşunu gerçekleştirdi.

Fakülte’nin 1999 yılında açılışından sonra Hüsn-i Hat dersleri verdi. 2002 yılında S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Eski Yazı Ana Sanat Dalı’nda Doçent, 2007 yılında ise aynı Ana Sanat Dalı’nda Profesör oldu.

2003-2005 yılları arasında S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığına vekâlet etti. 2005 yılından itibaren S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölüm Başkanlığı ve 2007 yılından itibaren de vefatına kadar S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı görevlerini yürüttü.

Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı görevini yürütürken akciğer kanserine yakalandı. Tedavisi devam ederken 22 Nisan 2013 günü Hakk’ın rahmetine kavuştu.

Fevzi Günüç’ün yurt içi ve dışında çok sayıdaki karma ve kişisel sergileri yanında alanında yayımlanmış kitap ve çok sayıda makalesi bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk sahibi idi.

Fevzi Günüç’ün yurt içi ve dışında çok sayıdaki karma ve kişisel sergileri yanında alanında yayımlanmış kitap ve çok sayıda makalesi bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk sahibi idi.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Kur’an’da insanın eşeğe benzetildiği üç durum

Bakalım size de ilginç gelecek mi… Kur’an’da bazı insanların durum ve tavırları üç noktada “eşek” …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.