İpek Hoca seherde açılan gül gibiydi…

Seher vakti Rahmet-i ilâhiyye’nin yeryüzü semâsına kadar inip: “Yok mu derdine derman isteyen? Şifasını vereyim. Yok mu sıkıntılarını gidermek isteyen sıkıntılarını gidereyim” nidalarının yankılandığı, rahmetin saçıldığı ve kulun Rabbine en yakın olduğu anlardır. Mânevî ikramların yapıldığı ruhânî ziyafet sofralarıdır. Yâr ile buluşup kalbî alışverişlerle ilâhi ünsiyetin gerçekleştiği bereketli vakitlerdir. Gözyaşlarıyla namaz, niyaz, istiğfar, tefekkür ve zikirle Yüce Rabbe en içten hislerle, samîmî, sıcak ilticâlar edilen demdir.

Seher vakti uyanık bulunma konusu, bütün Allah dostlarının manevi hayatlarında dikkat çeken bir husustur. O lâhûtî vakit insanoğlunun bedenen dinlenip zinde olduğu kâinatın bir sessizliğe bürünüp kalbin Allah Teâlâ’ya yakınlığını daha kolay hissedebildiği, kalb ve zihnin birlikte aynı hedefe yönelebildiği müstesna zaman dilimidir İnsanın kendini rûhen zenginleştirebildiği ve fikrini derinleştirebildiği kalben ve ruhen Allah’ın nuruyla dolduğu andır.

Nur yağar

Konyalı Sarı Emmi bir sohbetinde şöyle dermiş: “Seher vaktinde Allah’ı zikredenlerin evlerinin üstlerinden bir nur semâya doğru yükselir. Bu, kalb gözü açık olanlar tarafından görülür. Hangi evden bu nur yükseliyorsa mutlaka orada Allah’ı zikreden, ibadet ve taatla, duâ ve niyazda bulunan veya Kur’an okuyan bir kimse vardır. Bizler de ehl-i gaflet değil ehl-i nur olalım. Seherlerde uyanık olmaya çalışalım. Allah’ın sevgililerinden olalım.”

Yahyalılı İpek Hocamız da seher vakitlerini en sevdiğine ayıran kıymetli bir veli idi. Adeta seherde açılan bir gül gibiydi. Hocamızın evinde seher vakti herkes uyanır, sırası ile abdest alır, teheccüt namazı eda ederlerdi. Evde Sabah namazına kadar evrad-ı ezkar ile meşgul olunurdu. Sabah namazı kılındıktan sonra Arapça ders talimi evvela hane halkında başlardı.

Mahmud Sami Ramazanoğlu Efendi’nin her gün seher vakti gusül alarak evradını okuduğunu işitmiş, kendisi de aynı şekilde yapmaya gayret etmiş, ancak bu güzel hasleti devam ettirememişti. Bu hadiseyi yakınlarına; “Allah dostlarının halleri de yaptıkları da kendilerine mahsus, biz onlar gibi yapamayız arkadaş“ diyerek ifade etmişti.

Sami Efendi’nin Dualar ve Zikirler adlı eserinde yer verdiği şu kıymetli öğüt, seher vaktinin değerini neden pek iyi bildiklerini ifade etmeye yeter: “Üç kişi vardır ki onlar İblis’ten ve askerlerinin şerrinden masûndurlar: Bir,gece ve gündüz Allah’ı çok zikredenler. İki seher vakitlerinde istiğfar edenler. Üç, Allah’ın haşyetinden ağlayanlar.” (Ali el-Müttakî, XV, 841/43343)

İpek Hoca seher vakti uyandığı vakit mutlaka evde bulunanların bu andan istifade etmelerini, onların da bu vakitte uyanık olmalarını isterdi. Muhterem zevcelerinin hastalığına rağmen onu da uyandırır, abdestini bizzat kendisi aldırır, yönünü kıbleye döndürür ibadet etmesini sağlardı. Bu hal bir ömür devam etti.

Elbiselerini giyerdi

Kendisi seher vakti için özel hazırlanırdı. Kıymetli bir topluluğun önüne çıkacak gibi giyinir, (özellikle Üstadının verdiği hususi bir kıyafet varsa onu tercih eder) güzel kokularını sürer, kendine mahsus odasında seccadesinin üzerinde Rabbimizle baş başa olurdu.

Kendisinin hastalandığı ve vefatına yakın zamanlarında, kerimelerinin evinde misafir iken gece ibadetlerini aksatmamış, her zamanki gibi hazırlık yapınca; “Hocaefendi biraz sonra tekrar istirahat edeceksin, gecenin bu vaktinde kıyafetlerini giymesen, kendine eziyet ediyorsun” diyen eşine; “Benim kimin huzuruna çıktığımı biliyor musunuz?” diye cevap vermişti.

İpek Hocamızın bu güzel halini III. Murad Han’ın şu mısraları ne güzel ifade ediyor. “Semavatın kapıların açarlar/ Alemlere rahmet suyun saçarlar/ Seherde kalkana hülle biçerler/ Uyan ey gözlerim gafletten uyan/ Uyan uykusu çok gözlerim uyan/ Seherde uyanırlar cümle kuşlar/ Dillu dillerince tesbihe başlar/ Tevhid eyler dağlar, taşlar, ağaçlar/ Uyan ey gözlerim gafletten uyan/ Uyan uykusu çok gözlerim uyan.”

Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem seher vakitlerinde uyanık olma, o değerli vakitleri değerlendirme hususunda bizleri şöyle uyarmıştır: “Aman gece kalkmaya gayret edin! Çünkü o sizden önceki sâlih kimselerin âdetidir. Yine o Rabbinize yakınlıktır, kötülüklere kefârettir (onların örtülmesine sebep olur) ve günahlardan alıkoyar!” (Tirmizî, Deavât, 101/3549)

Onlar ne güzel yaşadılar bu dünyada, heybelerini doldurup ahiret azıklarını aldılar…

Halit Aydoğan/ İrfanDunyamiz.com

BENZER YAZILAR

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Makama gelince beni tanımadı…

Ankara’da öğrencilik yıllarımda kaldığım bir vakıf evinde, bir yıl, İlahiyat ve Siyasal Bilgiler fakültesi öğrencilerinden …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.