Bursa‘mız, tabiatıyla, mimarisiyle ve en önemlisi de insan hazineleri ile ruhu olan bir şehrimizdir. Bizim mahalle Bursa‘nın Yıldırım ilçesindeki Piremir Mahallesi’dir. Geçmişte burada Emir Sultan’ın yeğeni Piremir isminde biri yaşamış olduğu için mahalleye de onun ismini vermişler. Bizim mahalledeki caminin adı da Piremir Sultan Camii’dir.
Hani dedik ya Bursa’mızın insan hazineleri var diye… Hem de ne hazineler, saymakla bitiremezsiniz. Bunlardan birisi de ülkemizin önemli şairlerinden Cengiz Numanoğlu Abidir. Kısaca özgeçmişi şöyledir: 1941 yılında Antalya‘nın Serik ilçesinde doğmuş. İlk ve orta okulu Akseki ilçesinde bitirmiş. 1962’de Kara Harp Okulunu bitirerek orduya girmiş ve binbaşı olarak 1982’de emekli olmuş. Ve nihayet 1988’de Kur’an-ı Kerim’le tanışmış ve o tarihten sonra hayatı değişmiş.
Kur’an’a adanmıştı
Benim Cengiz Abi ile bir gönül dostluğum vardı. Kendisini çok severdim. Dostluğumuz şöyle başlamıştı. Yıllar önce ikindi namazını mahalle camimizde kılmıştım. Camiden çıkarken şık giyimli bir beyefendi gördüm; “Hoş geldiniz, siz misafire benziyorsunuz” dedim. Güldü; “Aaa cami cemaati de böyle yakın ilgi gösteriyor mu?” dedi. “Ne demek Abi estağfirullah” dedim. “O zaman gel seninle bir çay içelim” dedi.
Caminin yan tarafındaki çay ocağına geçtik. Çayları söyledi; “Ben emekli binbaşı Cengiz Numanoğlu” dedi. “Allah iyiliğinizi versin Cengiz Âbi! Yıllardır sizin şiirlerinizi okuyoruz. Tanışmak bugüne nasipmiş demek. Ben de emekli polis memuruyum” dedim. O günden sonra aramızda bir samimiyet oluştu. Zaman zaman evine gidiyordum, çeşitli konularda sohbet ediyorduk. Bazen de Ulu Cami‘nin yanında buluşuyorduk.
Her buluşmamızda bana neler yaptığımı sorar, yurt dışı ziyaretlerimden bahsetmemi isterdi. Almanya’daki Müslümanlar nasıl, Fransa’daki Müslümanlar nasıl, hangi çalışmaları yapıyorlar, aralarındaki bağlar nasıl, ümmet şuuru var mı, bunları teker teker sorardı. Kadınlara yönelik, gençlere ve çocuklara yönelik ne gibi çalışmalar var, bunlarla da ayrı ayrı ilgilenirdi. Anlattıklarım hoşuna gider, severek dinlerdi. En sonunda da; “Haydi seni göreyim. Sohbetlerinde muhataplarının anlayacakları cümleler kur! Özellikle de gençlerle ve çocuklarla konuşurken hep güler yüzlü ol” diyerek böyle nasihat ederdi.
Cengiz Abinin sohbetine doyum olmuyordu. Sohbetlerinin odak noktası Kur’an’ı Kerim’den hikmetlerdi. Adeta hayatını Kur’an-ı Kerim’e adamıştı. Şiirlerinde de hedefi insanlara faydalı olmak ve onlara Kur’an mesajını ulaştırabilmekti. Bazen beni telefonla arar; “Kardeşim, bak fırından yeni çıktı, bir şiir yazdım. Hadi önce onu sen oku bakayım” derdi.
Ben onu tanıdıkça daha da çok sevmiştim. Çünkü o çok samimi bir Müslümandı. Cebinde Kur’an’ı ile gezerdi. Onun elindeki Kur’an’ı görseydiniz çok şaşırırdınız, üzerinde ders çalışmıştı. Şeytanla ilgili ne kadar ayet var, zekatla ilgili ne kadar ayet var, infakla ilgili ne kadar ayet var, bunların hepsinin numaralarını çıkarmış ve not almıştı. Yazdığı şiirlerde de adeta ayetleri işliyordu.
Şiirlerini pazarlamazdı
Cengiz Abi kitaplarından para kazanmıyor, şiirlerini pazarlamıyor, her hangi bir ücret kesinlikle almıyordu. İşi ticarete bozmadığı için şiirleri püfür püfür samimiyet kokuyordu. Şiirin ve sanatın fıtrata hizmet etmesi gerektiğini savunuyordu. Allah için çalışmanın, Allah için yazmanın, Allah için bir mesaj vermenin zevkini tatmış güzel bir insandı. Niyeti böyle olduğu için de kalemi çok berekteliydi.
Merhumun şiirleri çok sevilir ve sosyal medyada, whatsapp gruplarında çok paylaşılırdı. Çoğu zaman da şiirleri başka bir şairin adı ile paylaşılırdı. Bunun sebebi belki de şuydu: Şiirleri çok güçlü ve kaliteli şiirler olduğu için halk o şiirlere büyük şairlerin ismini yakıştırıyordu. Ben onun şiirlerini her okuduğumda; “Böyle şiirleri ancak kamil bir insan yazabilir” diye düşünürüm hep.
Bir gün bu konuyu kendisi ile konuştuğumuzda şöyle dedi: “Bana diyorlar ki şiirlerinizi Necip Fazıl’ın veya Mehmet Akif’in adıyla paylaşıyorlar. Onlara diyorum ki fark etmez; ha benim ismim ha onların ismi. Ben o şiirleri Allah rızası için yazdım, Necip Fazıl da Mehmet Akif de Allah rızası için yaşamış insanlar. Şiirlerimin onların ismi ile anılmasından rahatsız olmam.”
Örnek aile
2018 yılında vefat eden eşi Şule Hanım diş hekimliğinden emekli olmuş çok asil bir hanımdı. Aile olarak sevgi ve hürmet duygularını yaşatan örnek bir aile yapıları vardı. Eczacı olan hanım bir kızları var ki o da beş on tane yabancı dili evde kendi başına öğrenmiş çok zeki bir kardeşimiz… Cengiz Abi ailesine çok bağlıydı, onlarla olan Hac hatıralarını anlatırken çok duygulanırdı.
Bir gün misafir olduğumuz evde bana dedi ki; “Bu ev eşimin evi.” Rahmetli eşi Cengiz Abinin çok misafiri olduğunu için ona bir ev tahsis etmiş. Bu evde çok sohbetler olurdu ve Numan Abi çok güzel şeyler anlatırdı. Adeta bir medrese gibi olmuştu bu ev… İnsanlar bu aileden hep iyiliği, güzelliği, insanlığı görürdü. İnsanın gönlü zengin olunca misafiri de eksik olmuyor demek ki.
Cengiz Abi kendi halinde güzel bir insandı. Mütevazı bir yapısı vardı, ön plana çıkmayı hiç bir zaman düşünmüyordu. Bir gün dedim ki: “Abi senin şiirlerini Arabistan’da Mekke’de Medine’de hatta Arafat’ta okuyoruz. Bir gün sizi canlı yayına bağlayalım şu ‘Beytullah’ta Ben’ şiirini Arafat’ta okur musunuz?” Bu teklifimi kabul etmedi.
Rahmet olsun
Cengiz Abinin vefat ettiğini duyunca hemen çala kalem bu satırları yazdım. Evet dostlar, kimileri bu dünyada eceli kadar yaşar, kimileri eseri kadar yaşar. Cengiz Abi eserleri ile yaşayacak, şiirleri ile yaşayacak, o güzel ifadeleriyle yaşayacak, o tatlı hatıralarıyla yaşayacak.
Cengiz Abi de her fani gibi bu dünyadan göç eylemiş. “Bu dünyadan göçer olduk/ Kalanlara selam olsun” diyen şairlerin piri Yunus Emre’mizi de anmadan geçmeyelim. Şairler bizi mana alemine yaklaştıran kişilerdir. Cengiz Numanoğlu Abi de Yunus Emre çizgisini sürdüren bir gönül şairidir. Allah Teâlâ rahmet eylesin.
Cengiz Abiye dair yazdığım yazının 2. bölümünü buradan okuyabilirsiniz.
Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.
- Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…
- Sosyal medyada yaptığımız hatalar neler?
- İhsan kıvamında üç güzel hayat…
- İnsanın hayatı anlama çabası…
- Suudi Arabistan’da tasavvufun izleri…
Beytullah ta ben şiirini Mekke şiir akşamlarında okumuştum.emekli bir asker değilde rahmetli Ali Ulvi Kurucu imzasıyla,zira o mükemmel şiiri manevi yönü çok güçlü bir peygamber aşığı yazabilir diye düşünüyordum,bir askerden beklemiyordum.Allah beni affetsin.Sonra öğrendim ki Cengiz Numanoğlu yazmış.yagmurlu bir Mekke gününde tavaf ederken okuduğum o şiiri ve aldığım manevi hazzı hiç unutamıyorum.Rabbim rahmet eylesin cennette buluştursun hepimizi . Geylani hocama teşekkürler