Gerçek velileri nasıl tanıyabiliriz?

Kur’an-ı Kerim’de velayetle ilgili 200’den fazla ayet vardır. Kur’an’ın ana kavramlarından olan velayet, aynı zamanda anahtar bir kavramdır. Velayetin anlam alanına giren veya onunla zıt düşen onlarca kavramı tespit etmek mümkündür. Hazreti Muhammed sallellahu aleyhi ve sellem’den de konuyla ilgili birçok hadis sadır olmuştur.1

Şunu hemen tespit etmekte yarar görüyoruz. Kur’an’daki velayetle ilgili ayetlerin tamamına yakını siyasal velayetle ilgilidir. Ayetlerin özeti; “Mutlak anlamda velî Allah celle celaluh’tür. Mü’minler Allah’ı, Rasulünü ve birbirlerini velî edinirler. Hazreti Nuh, Hazreti İbrahim, Hazreti Hud, Hazreti Salih, Hazreti Şuayb, Hazreti Lut, Hazreti Yusuf, Hazreti Musa ve Hazreti İsa nasıl ki kavimleri ve en yakınları dâhil müşrikleri velî edinmemişse, mü’minler de en yakınları bile olsa kâfirleri velî edinmemelidir.”2

Onları veli edinme

Allah Teâlâ’nın kitabını tahrif eden başta Yahudiler ve Hristiyanlar olmak üzere hiçbir batıl din mensubundan velî edinmek caiz değildir. Bunların dışında diğer kâfirler, münafıklar, zalimler ve fasıklardan da Müslümana velî olmayacağı gibi, velayetin bir göstergesi olarak onlara devlet yönetimi devredilmez; iktidarlarına yardım edilmez. Kur’an’daki velayetle ilgili ayetlerin özeti bu konular olduğu gibi, Peygamberimizin tevhid mücadelesinin özünü de velayeti devralma veya küfür ehlinin gasp ettiği velayeti Müslümanlara devretme cehdî oluşturur.

Yunus Suresi’ndeki şu ayet tasavvufi anlamdaki velayete dayanak teşkil etmektedir: “İyi bilin ki (Hesap Gününde) Allah’ın dostlarına korku yoktur ve onlar, (o Gün asla) üzülmeyecekler! (Peki, kimdir Allah’ın dostları?) Onlar, (Allah’ın ayetlerine yürekten) iman eden ve (bu imanın gereğini yerine getiren, yani dürüst ve erdemlice bir hayatı tercih ederek kötülüğün her çeşidinden titizlikle) sakınan kimselerdir.”3

İman eden ve imanının gereğini yerine getiren gerçek anlamdaki bir velî, Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’in siyasal velayetine naiblik gayreti içinde olduğu gibi hiçbir kâfiri velî edinmez ve onlara hâkimiyet yolunu açmaz. Eğer böyle bir şey yaparsa Yüce Allah’ın velîsi olamaz; şeytanın velîsi olur. Şeytana velayet veren bu kimseler, Yahudileri, Hristiyanları, münafıkları, masonları ve zalimleri velî edindikleri gibi, etraflarındaki ilim ve marifetten yoksun kimseleri, İslâm’a karşı en amansız düşmanlık yapan kimselere ucuz oy deposu olarak kullanmaktan çekinmezler. Bu açıdan ayet-i kerime, velayetin iki şartı üzerinde durmuştur. Bunlar iman ve takvadır. İman ve takva sahibi mü’minler, hiçbir zaman ve durumda İslâm’a düşmanlık edenlerle velayet bağı kurmazlar.

Aşırı gitmeyin

Velî ile ilgili şu hususların özellikle bilinmesi gerekir. Velayet makamındaki kimseler sevilse de sayılsa da bu sevgi ve saygının bir ölçü içerisinde ve insaniyet bağlamında olması esastır. Eğer velîye duyulan sevgi, Resule duyulan sevgi gibi veya ulûhiyet derecesinde olursa bu küfürdür. Bu nedenle kabul edilmeli ki mürşid/ velî, makamı ne olursa olsun hiçbir zaman ve asla nübüvvet makamına ulaşamaz. Velayet makamı ile risalet makamı arasında sıddıkiyet makamı vardır.4

Bu yeni dönemde vuslata eren mü’min, Allah Teâlâ’ya olan iştiyakı, ibadet aşkı, istikamet üzere hayatı ve ihsan bilinci sayesinde Allah celle celaluh’ün dostluğunu elde etmiş olur. “Sevdiklerini Allah için sever, buğz ettiklerine de Allah için buğzeder ve velayete hak kazanır.”5 Kutsi hadiste buyurulduğu gibi “Böyle bir velîyi küçük düşürene, Allahu Teâlâ savaş açar.” Onun bu dereceye gelmesi şöyle izah edilmiştir: “Kulum bana farzları yerine getirmekle yakınlaştığı gibi hiçbir şeyle yakınlaşamaz. Fakat o nafilelerle de bu yakınlığını devam ettirir ve ben onu bunlardan dolayı severim. Benden bir şey isterse veririm, dua ederse duasına icabet ederim.”6

Bu kutsi hadiste, velîlerden şer’i tekliflerin kalkmadığına vurgu yapılmış ve daha da ötesi farzlardan ayrı olarak nafileler teşvik edilmiştir. Bu kimseleri, Yüce Allah’a sevdiren de bu özellikleridir. “Allah celle celalüh bir kulunu sevdi mi Cebrail’e o kulunu sevdiğini söyler. Bu kişiyi Cebrail de sever, bütün gök ehli de O’nun delaletiyle sever. Daha sonra da yeryüzü sakinleri için kabul konulur ve onlar da severler.”7 Allah celle celaluh bir kimseye buğz ederse de aynı durum meydana gelir.8 Allah’ın dostluğunu ve rızasını kazanan velîlere, “Peygamberler ve şehidler bile gıpta ederler. Bu insanlar, aralarında bir yakınlık ve çıkar ilişkisi olmadığı hâlde birbirlerini Allah rızası için severler. Yüzleri (ay gibi) nurlu bu kimseler, insanlar ahirette korktuklarında bütün korkularından emin olurlar.”9

Esmanın tecellisi

Velî, Allah Teâlâ’nın “el-Velî” isminden en çok nasibini alan kimsedir. Bu ismin anlam alanında; koruma, gözetme, otorite, kayyumluk, mirasçı olma, sevgi, muhabbet, saygı, terbiye etme ve işleri üstlenip siyaset etme gibi manalar vardır. Bu manalar velînin hayatında somutlaşır. Allah için mü’minlerin derdiyle dertlenmek ve çözümler bulmak biçiminde tecelli eder.

Hazreti Ömer radıyellahu anh Hazreti Muaz radıyellahu anh’ı, Mescid-i Nebi’de ağlar vaziyette bulmuş ve nedenini sorduğunda O, şu hadisi rivayet etmiştir: “Riyanın en basiti bile şirktir. Kim Allah’ın bir velîsine düşmanlık gösterirse Allah’a savaş açmış olur. Allah Teâlâ, ebrarı, takvalı kimseleri ve yaptıklarını alenileştirmeyip kendilerini gizleyenleri (ahfiya) sever. Bu insanlar öyle şahıslardır ki kaybolduklarında aranmazlar, hazır olduklarında çağrılmazlar. Hidayet kandili mesabesindeki kalplerinin durumu ise hiç bilinmez. Bu (değerli) kişiler, her zor meselenin içerisinden çıkarlar.”10

Çözüm makamı

Allah’ın veli kulları zor meselelerin içerisinden marifet nuruyla çıkarlar ve olayları hayırlı neticelere bağlarlar. Yani velayet, çözüm makamıdır.

Çağa tanıklık eden velî, Müslümanların zaman içerisinde neye ihtiyaçları varsa onu gerçekleştirme gayretine girer.

Eğer çağ içerisinde itikadî bir kaos var ve ideolojiler dinleşme sürecine girmişse velî, ümmeti küfrün/ ideolojilerin karanlığından islâm’ın aydınlığına çıkarma mücadelesi verir.

Ümmetin hangi sosyal, hukuki, siyasi, eğitim ve iktisadi problemi varsa, velî bütün bunlara velayet eder. İçinde yaşadığı coğrafyanın siyasal referansları ve dayanakları, velînin en birincil gözetleme ve uğraşı alanıdır. İslâmi olmayana müdahale, islâmi alanı geliştirmek velayetin aslındandır. Bütün bu sayılan alanlardaki Kur’an ve Sünnet’e uygun duruş, istikamettir. İstikamet, velayetin rüknüdür.

Bazı kimseler kerameti önceleyip istikametin üzerinde durmamışlardır. İlk dönem dediğimiz sahabe, tabiin ve etbau’t-tabiin zamanına baktığımızda, keramete hiç iltifat edilmemiştir. Ulema bunu şöyle açıklamıştır: Bir kimsede veya toplumda tevhidin nuru yakine ulaşırsa; marifetullahta ziyadelik olursa keramete iltifat edilmez. Asıl olan istikamettir. Tevhidin nuru sönük ve taklidi konumda ise; kişi ve kişilerin marifetullahı çok zayıf ise keramete çok iltifat olur. Marifet ehli insanlar bilir ki kerametin varlığı veya çokluğu velînin üstünlük derecesi değildir.

Günümüzde, itikadî bir eğitimden geçmeyip Kur’an ve Sünnet bilgisinden mahrum kimselerin kerametle istidracı bile birbirinden ayırmaları çok zordur. Bu ayırımı yapabilecek kriterleri yoktur. Bu sebeple, istikamet sahibi bir velîde bazı şartların bulunması ve bu şartların bilinmesi zorunludur. Olması zorunlu şartları taşımayan zevatın vuslatta etkin olması ve refakat ettiği insanları istikametten saptırmaması mümkün değildir.

Dr. Mehmet Sürmeli/ İrfanDunyamiz.com

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

DİPNOTLAR

1 Daha geniş bilgi için, “Kur’an’da Velayet Kavramı” adlı çalışmamıza bakılabilir.
2 Bak: Tevbe 9/23.
3 Yunus 10/62-63.
4 Bak: Nisa 4/69.
5 Heysemi, Mecmau’z-zevaid, c.I, s.89.
6 Ahmed, Müsned, c. VII, s.112.
7 Buhari, 59, Bed’u’l_Halk, 6, c.IV, s.79.
8 Abdurrezzak, Musannef, h.no: 19673, c.X, s.450-451.
9 Ebu Davud, 17, Büyu, 78, h.no: 3527, c.III, s.799.
10 İbni Mace, Fiten, 16, h.no: 3989, c.II, s.1320.

İstikamet Yazıları ↗

İslam’ın şuur boyutuna vurgu yapan yazıları okumak için tıklayın.

Kaynak Metinler ↗

İlim yolcuları için derlenmiş temel dini metinlere ulaşmak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Halil Atalay hoca yüreklere dokunmuştu…

1959 yılı Ramazan ayının Kadir gecesinde Eskişehir’in Mihalıççık ilçesi Çalkaya köyünde doğdu. İlkokulu Çalkaya Köyü …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.