Ağazade Osman Efendi bildiğiniz gibi değil…

1960’lı yıllarda ortaokul çağında öğrencisi olmakla iftihar ettiğim Ağazade Hafız Osman Efendi (Koçbeker) Hocamı yeni nesil pek tanımaz. İlmiyle âmil Müslümanları, dinin samimi mensuplarını ve ecdad yâdigârı cennet vatanın gerçek savunucularını tanımak, hem onlara vefâ hem de geleceğimize ışıktır. Yazıyı uzun tutmamak için Hocamın hayatını internetten okumalarını meraklılara tavsiye ederken onula ilgili ibretlik bir hatırayı nakletmekle iktifa edeceğim.

Osman Hocam, şimdilerde müftü, vaiz, imam-hatip, öğretmen, profesör, avukat, doktor, mühendis gibi bir çok alanda bir kısmı hafız yüzlerce fem-i muhsin yetiştirmiş müstesna bir eğitimciydi. Hafız-ı Kurra Hasan Hüseyin Varol, DİB Mushafları İnceleme Kurulu Üyesi Hafız Nevzat Büyüksarıkulak, İHL Müdürü Hafız Bekir Yiğit, Öğretmen Hafız M. Ali Kapçı, Kurra Hafız İmam Hatip Mehmet Kaya, İmam Hatip Hikmet Şahin gibi ismini sayamayacağım pek çok kıraat ehli onun talebesiydi.

İbretlik olay

Bir daha yaşanmasını istemediğimiz bir döneme ayna tutan ve genç nesle ders niteliğindeki ibretlik olay şudur: Hocamız Osman Koçbeker, Konya‘nın Merkez Meram İlçesi Gödene Köyünde İlkokul muallimi iken müfettiş habersiz teftişe gelir. Hoca okulda tektir, hem öğretmen hem müdürdür.

Müfettiş sınıfa girer, gördüklerine inanamaz. Zira talimatların aksine sınıfın sağ sırasında erkek, sol sırasında kız çocukları oturmaktadır. Üstelik kızlar eşarplı ve başı örtülü, erkek öğrenciler ise takkelidir. Müfettişin şaşkınlığı giderek artar. Çünkü, masaların üstünde “Elif Ba” cüzleri de vardır.

Müfettiş şaşkınlık ve kızgınlığını belli etmeden teftişe devam eder. Müfredatta okutulması gereken tüm derslerden öğrencilere sorular yöneltir. Çocuklar doğru cevap verdikçe şaşkınlığı daha da artar. Öğrenciler tüm derslerden şakır şakır cevaplar vermektedir.

Rapor yazılır

Okulda eğitim ve öğretim konusunda hiçbir eksiklik ve yanlışlık bulamaz. Denetlenmesi gereken neler varsa, yazışmalar, dosyalar, malzemeler, tertip, düzen, hepsi kuralına uygundur. Teftişi bitiren Müfettiş; “Kâğıt kalem verir misiniz?” der. Osman Hoca da istediklerini getirip Müfettişe verir.

Hoca kendi kendine; “Nasıl olsa denetimde eksiğim yok, öğrencilerim de her soruya doğru cevaplar verdi. Müfredat konusunda da bir sıkıntım yok…” diye düşünür. Hoca teftiş sonucundan emindir. Müfettiş, hemen oracıkta kısa bir rapor yazar ve imzalar, kağıdı zarfın içine koyar, ağzını da yapıştırarak Hocaya verir: “Ben buradan listedeki köyleri teftişe devam edeceğim. Siz bunu vilayete verin!” der.

Zarfı cebine koyan Hoca der ki: “Efendim, yolunuz uzak. Evde Hanım bir şeyler hazırlamıştır. Müsaadenizle bir bakayım. Karnınızı doyurunuz ve yola öyle revan olunuz!” deyip odadan çıkar. Osman Hoca Mektebin yakınındaki evine varır. Merak eder, müfettiş ne yazdı, hakkımda neler söyledi, diye. Öyle ya, insan hakkında yazılanları bilmek ister.

Mektubu okur

Zarfı açar, bakar ki kağıtta şunlar yazılıdır: “Gelindi, görüldü: “Arap harfleri” ta’lim ettirilmekte, “eşarplı” ve “takkeli” öğrencilere “Arap kültürü” ta’lim edilmektedir. Gereğini arz ederim!” Herkes bilir ki, o dönemde bu yazının gereği; Hocayı görevden azil, belki idam edilmese de ardından hapistir. Hoca, bu yazıyı okuyunca beyninden vurulmuşa döner. Bu densize gerekli cevap verilmelidir.

Eve buyur ettiği Müfettişe sofrayı getirir, önüne koyar ve yeleğinin cebinden zarfı çıkarır, dürer büker, mermiyi tabancasına sürer: “Aç len ağzını!” der. Müfettiş korkmuştur, titremeye başlar… Hoca: “Aç ağzını len!” diye tekrar bağırır. İş ciddidir. Müfettişin ağzını zorla açtırır ve mektubu tıkar ağzına; “Yut len gidi!” der ve kağıdı geve geve Müfettişe yutturur.

Ağazade Osman Hoca, İstiklal savaşı gazisidir. Vatanî görevini teğmen olarak yapmıştır. Öfkesi geçmeyen Hoca hışımla gömleğini çıkarır ve sırtındaki şarapnel parçalarının yara izlerini Müfettişe göstererek: “İyi bak! Ben bu vatan için, mukaddesatım için sırtımda bu hediyeleri taşıyorum! Senin gibi deyyuslara mı terk edeceğiz bu vatanı! Sıkıysa aleyhimde bir yazı yaz; Allah’a yemin olsun ki, nereye gidersen git, ecelin olurum!” Ve müfettişi kapı dışarı eder.

Evet, O bir Kur’an muallimiydi ve fakat aynı zamanda O bir İslam mücahidi, bir Vatan kahramanı idi. Böyle yiğitlere her zaman ve her yerde ihtiyacımız var. Mekanı cennet, makamı âli olsun. Yüce Allah, yerine hayru’l-halefler ihsan buyursun.

Mehmet Emin Parlaktürk/ İrfanDunyamiz.com

Yayın Yönetmeni Notu: İstiklal savaşı gazisi Ağazade Osman Efendi rahmetullahi aleyh vatansever ve kahraman kişiliği ile milletimizin asil bir evladı ve kıymetli bir alimidir. Bu vatanın nasıl kan dökülerek kurtarıldığını bilmeyen imansız insanlara kendi yöntemleri ile ders verecek kadar da cesur bir insandır. Evet bu vatanı iman, bayrak, vatan diyen kahraman şehidlerimiz ve gazilerimiz kurtarmıştır. Dolayısı ile bu vatanın gerçek sahibi de imanlı insanlardır. Bu basit gerçeği bile idrak edemeyen mukaddesat düşmanları her fırsatta bir kaşık suda boğmak istedikleri Müslümanları bitiremediler, bitiremeyecekler. Ağazade Osman Efendi rahmetullahi aleyh gibi vatansever kahramanlar her zaman çıkacaktır.

Hatıra Arşivi ↗

Alimler, arifler, hocalar ve önemli şahsiyetlerin hatıralarını okumak için tıklayın.

İyi Haberler ↗

İyiliklere, erdemlere, örnek davranışlara dair beyaz haberler okumak için tıklayınız.

Şunlara Gözat

En değerlimiz en takvalımızdır…

Şirk ve küfürden sakınmak takvanın ilk adımıdır. Kur’an-ı Kerim, Mekke’deki şirk toplumunu evvela şirkten sakındırmış …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.