Hafız Yusuf Aydın çok fedakardı…

80- 90’lı yıllarda ülkemizde Kur’an hizmetleri fedakar hocaların omuzundaydı. Kısa bir süre de olsa sohbetinde bulunup tanıma fırsatı bulduğum bir kurs ve onun merhum hocasından bahsedeyim.

Erzurumİspir‘e bağlı Soğuksu (Vahnas) diye bir köy vardı… Çoruh Nehri‘nden yaya 3,5 saat dağa tırmanıyorsun… Dağ başında altı katlı bir kurs, 250-300 talebe… Ama ranzalarda yer yok, aralara da yatak seriliyor, yine de izdiham oluyordu.

“Bu kurs buraya nasıl yapılmış?” diye merak edebilirsiniz… Daha henüz köye yol yapılmamışken… At sırtında kum çekerek, öküzlerle Rize‘den dağdan kuzine (ocak- fırın) taşıyarak yapıldı diyeyim, gerisini anlatmaya gerek yok.

Buranın bütün idare ve iaşesi iki kişiye bakıyordu… Biri aynı köyden olup Oflu Hacı Dursun Efendi‘den ders okumuş olan Merhum Yusuf Aydın Hocamız…. Diğeri de köy köy, ev ev gezip hafızlar adına adeta dilencilik yapan Hacı Hanifi Amca… İkisi de merhum oldu. Ruhları için El Fatiha…

Burada yatılı okuyan talebeler ilkokulu yeni bitirmiş, 12-15 yaşları arasındaki gençlerden oluşuyordu. “Kim buraya çocuğunu verir ki?” diye düşünmeyin. Hoca her gün karar alıyor; “Bundan sonra geleni alamayacağız, artık yer yok” diyordu. Ama öğrenci velisi gelip yalvarıp yakarınca Hocamız; “Hadi neyse bunu da alalım daaa!” diyerek veliyi yalnız uğurluyordu.

Bunu nasıl mı başarıyordu? İlkokulu dışardan bitirmiş olan bu Hocanın suratından tebessüm hiç eksik olmazdı. Etrafta hocaların Ali kıran, baş kesen olduğu bir dönemde hafızları asla dövmez, dövmeye yeltenen diğer hocaların işine son verirdi.

Hocanın bir emekli maaşı vardı, başka bir geliri de yoktu. Gece saat 03:00’de gelir, üstü açılan var mı diye talebeyi kontrol eder, 05:00’e kadar Kur’ân okur, sonra talebeyi namaza kaldırır, ertesi gece 23:00’e kadar evine gitmezdi. Sizin anlayacağınız yirmi saat kursta, dört saatini evde geçirirdi…

Hanımı hasta olmuş, bahçede fasulyeler susuz kalmış, dağda ineği yuvarlanmış, ölmüş vs… Bunlar Hoca’yı ilgilendirmezdi. Hocanın derdi, davası, aklı fikri gece gündüz Kur’ân idi.

Bu kursun işte bir bu Yusuf Hocası vardı, eğitim işini o yürütür… Onun dışında fahri görevliler vardı. Devletten gelen herhangi bir yardım olmazdı… Zaten bu dediğim 70 ile 90’lı yıllar arası… O dönemde devletin Kur’ân kurslarına nasıl baktığını bilenler bilir…

Önceleri yolu olmayan köyün yolunu rica minnet yıllar sonra devlet yapmıştı. Hoca gelen giden siyasilere boyun eğmediği için ağır bir kışta üç dört ay köyün yolunu açmamışlardı. Şimdi devletin kurslara ve okullara gönderdiği katkıyı eleştiren veya az bulanlar o dönemin nasıl bir dönem olduğunu anlayamazlar.

Bir de Hacı Hanifi vardı. Köy köy gezer, yağ, süt, lor vs. gıda maddeleri toplar… Ağaç toplar, ot toplar… Onları getirir satar, Kur’ân kursu için paraya tahvil eder… Oysa ki onun İstanbul‘daki oğulları da buralarda başka talebe ve kurumlara hayır hasenat yaparlardı.

Kursun bir de gariban bir aşçısı Memmed Emmisi vardı. Rica minnet yemekleri pişirir, idare eder giderdi. Ayrıca kursun ne temizlikçisi, ne ilave bir ustası vs. yoktu. Bir keresinde bu Yusuf Hoca ile Hanifi Amcanın beline kadar kanalizasyona girip kursun lağım giderini tamir ettiklerini görmüştüm.

Neden biz değil de o insanlar çalışıyordu? Hala anlayabilmiş değilim. Çocukluk işte… O kurs Yusuf Aydın Hoca vefat edene kadar öyle işledi durdu. Adeta bir arı kovanı gibi sürekli işliyor, her yıl 30- 40 tane hafız çıkıyordu.

Oradan çıkıp da İHL okullarına gidenler şu an Türkiye’nin, belki dünyanın dört bir yanında görev yapmaktadırlar. Kendi yetiştirdiği oğlu Fethullah Aydın (Paşa) Hoca ise halen İstanbul Sultanbeyli’de Soğuksu Köyü namıyla yine Kur’ân Kursu işletmeye devam ediyor.

“Ben ne yapabilirim ki” diyenlere örnek olsun diye anlattım. Bu din, bu Kur’ân eğitimi işte bu tür vefakar ve cefakar insanların gayretleri sayesinde bu günlere gelebildi. Bu tür değerlerin unutulmaması gerekir.

Rahmetli Hoca vefat ettikten sonra ilgili kursun dağılıp, şu an viraneye dönüştüğünü de söylemek gerekir. Tüh güya din görevlisi imamlardaki arıza ve eksikleri konuşup dedikodu yapacaktık (!) Yine fırsat olmadı. Allah bu dine, bu Kur’an’a hizmet edenleri rızasına nail eylesin. Ruhları için el Fatiha…

Dr. Ramazan Şahan/ İrfanDunyamiz.com

ERZURUM ÇEVRESİ İRFAN DÜNYAMİZ

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Nurlu mücahid Bayram amca…

“Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım.  Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım.”                              Mehmet Akif Ersoy …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.