Cenazeye katılıp camiye girmeyenler…

Anlayamadım. Bir cenaze olduğu zaman uzaktan yakından cenaze namazına katılmak için gelen insanlar var. Hatta il dışından gelenler oluyor. Tabii ki cenazeye gelenler abdest alıp cenaze namazına katılmak için geliyorlar. Çok güzel bir şey yapıyorlar, hem cenazeyi rahmetle anıyorlar, hem bir Müslüman olarak son görevlerini yapıyorlar.

Yakınlarının taziyelerini ortak oluyorlar. En önemlisi de cenazeden kendilerine ders çıkarıyorlar. “Bir gün musallaya ben de yatacağım” diye ölüm tefekkürü yapıyorlar. Ancak kilometrelerce uzak yollardan gelenler musalla taşında yatan cenazenin etrafında dikiliyorlar. Öğlen veya ikindi ezanı okunurken iki adım atıp da camiden içeri girmiyorlar.

Garibime gidiyor

Çok garibime gidiyor, kulların hatırı için kilometrelerce yollardan gelip cenazenin başında dikilenler, Allah’ın hatırı için iki adım atıp da caminin içine neden girmiyorlar? Tamam güzel, ölene karşı son vazifeni yapmaya gelmişsin, ama asıl vazifeni neden yapmıyorsun? Öğlenin sıcağında dakikalarca bekliyorsun da neden o başını secdeye koyamıyorsun?

Cenazeyi defnedilirken bir yandan Kur’an okunuyor. Her nedense insanlar Kur’an‘ı dinlemez oldular. Bırakın dinlemeyi Kur’an okunurken konuşmaya başladılar. İşin garip tarafı en çok da ticari meseleleri, işlerini, mesleklerini konuşuyorlar. Hatta döviz kurlarını konuşuyorlar. Allah aşkına bu ne şaşkınlık? Sizin gibi birisi kabre giriyor.

Beyaz bir elbise içerisinde… Yanında diploması yok… Makamının, şöhretinin kıymeti kalmamış. Hiçbir şeyini yanına alamamış. Sana bana diyor ki; “Benim şu halimden ders al. Bırak şu dünyevi meseleleri. Döviz kurlarının konuşma yeri mezarın başı değil. Yeter bu gaflet uyan artık kendine gel.” İnanın ölümden bile ders almayan bu zavallıları anlayamadım.

Ne kaldı?

Bozulmadık neyimiz kaldı? Hele düğünlerimiz, dillere destan… Aman Yarabbi kadınlarımız kızlarımız ne kıyafetlerle düğünlere gidiyorlar? Kadın erkek birbirine karışıyorlar, horon tepiyorlar, biz böyle bir millet değildik, ne oldu bize? Bir gözünü kapatarak namahremlerden sakınan Çanakkale’de mermi taşıyan Nene Hatunların torunları ne haldeler?

İşin garip tarafı da tesettürlü kadınların büyük çoğunluğunun yanındaki kızları açık saçık değil artık daha beter bir halde geziyorlar. Ben bu işi bir türlü anlayamadım. Hadi bu halleriyle yanında gezdiriyor, caminin avlusuna kadar girmese olmaz. Camilere, ibadethanelere, inançlı insanlara saygı kalmamış.

Küçük bir esnafken genç yaşında tanıdığımız birisi kazancını infak etmek için fakiri fukarayı arardı. İslamî bir faaliyet olduğu zaman canhıraş bir şekilde koşup gelirdi. Şimdilerde başına bir şapka takmış, bürosunu döşemek için adeta servet dökmüş. Neymiş efendim gelenler gidenler artık büyük adamlarmış.

Öyle büyük adamlara karşı büyük görünmek lazımmış. Hatta ticari meselelerde arabanız lüks olursa, büronuz gösterişli olursa sizinle iş yapanlar ona göre daha çoğalırmış. Sermayeyi kaportaya yatıran, el aleme hava atma, caka satma peşinde koşan bu adamları bir türlü anlayamadım.

Daha dün gecekondu semtinde otururken yaz kış demeden camilerin kuşu olanlar şimdi lüks dairelerde oturup camilerin yanından bile geçmez oldular. Adam hastalığını bahane edip cumaya bile gitmiyor. “Yok kalabalık ortamda bunaltı geliyor” diyor. Görmüyor musun camideki hacı amcaların çoğunun hastalığı var ama gelip namazlarını kılıyorlar.

Cemaatten uzak

Cemaatin içine dahi girmeye tenezzül etmeyen, artık alimlerin sohbetlerine kulak vermeyen, gece gündüz varsa yoksa maç tutkusu ile eğlenen zavallıları anlayamadım. Elbette Müslüman ticaret yapmalıdır, Müslüman zengin olmalıdır ama böyle dünyasını ahiretini karmakarışık ederek, dün karşı çıktığı faize krediye bugün kendisi de rahatlıkla buluşarak değil.

Sayısını bilmediğimiz bunca İmam Hatip Lisesi, İlahiyat fakültesi, çeşitli cemaat mensupları, müftülükler, diyanet camiası, sözüm ona İslam’ı savunan klavye mücahitleri varken sabahları camilerimiz niçin bomboş kaldı bir türlü anlayamadım. Diğer vakitler sanki çok mu dolu? Evet camilerimiz boş kaldı kardeşlerim?

Babasını veya annesini günlerce telefonla olsun aramayan. Hatta kendisini arayan ana babasının telefonuna cevap vermeyen. Annesinin babasının kadrini bilmeyen. Ama büyükleri ölünce de mezarının üzerine kocaman mermer taşını koyup allı pullu yazılar yazdıran kimseyi de anlayamadım. Sosyal medyada “canım annem babam” deyip arkasından ağıt yakmakla olmuyor bu işler.

Yazdıklarımı Allah için yazmaya çalışıyorum. İçimde binlerce yara var ancak bu kadarını dile getiriyorum. Ben bu kadarını dile getirebildim, belki beğenmemiş olabilirsiniz. Bu ülkede yaşarken sessiz soluksuz hiçbir şeye karışmayan insanları da anlayamadım vesselam.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Mustafa Rakım Efendi’yi hayırla yâd edelim…

Güzel bir hat tablosu gördüğümüzde, dikkatimizi çeker ve beğeniriz. Harflerin uyumlu yazılışı adeta ruhumuzu okşar. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.