İnsanlara, hayvanlara, canlılara yapılan her türlü iyilik insanın kalbinde mutluluk hissiyatının oluşmasına vesile olur. Bir kimsenin bir işini görmek, sıkıntısını gidermek, maddi ve manevi anlamda yardımcı olmak ve bu vesile ile dua almak şu zorlu hayatta insana en büyük direnç veren etkenlerdendir. Dolayısıyla iyilik Allah’ı razı eder, insanı da mutlu eder. İyilikler olmasa insan olduğumuzu bile unuturuz.
Bir kediye süt vermek, kar yağdığında güvercinler için bahçeyi, balkonu küreyip oraya ekmek kırıntıları atmak insana huzur veren davranışlardır. Horoza, tavuğa yem atmak bile kişinin kalbinde bir sevinç meydana getirir. Hele susuz bir hayvanı suya kavuşturmak, hadis-i şerifte bildirildiğine göre mağfirete sebep olan ve insanı cennetlik eden bir ameldir.
Kendinle barış
İyilik yapmak insanın kendisi ile barışık olduğunun göstergesidir. Kendisi ile barışık olan insan kendisini geliştirmeye çalışır ki bu da mutlu olmasına sebep olacaktır. Kendisi ile barışık insan fiziki özelliklerini, zekâsını ve kabiliyetlerini kimseyle kıyaslamaz. Kendine değer veren kimse kendi kıymetini bilir. Herkes Allah’ın özel yarattığı varlıklardır. Bunu böyle kabul etmek ve kendini sevmek mutluluk getirir.
Hatta bazen insan kendisiyle dalga dahi geçebilmeli ve kendine dair şakalar yapabilmelidir. Sopa yutmuş gibi kasıntılı duran, espriden anlamayan ve etrafa çok fazla takılan insanlar huzurlu olamazlar. Bir insanın latife yapabiliyor olması dahi psikolojinin iyiliğine işaret eder. Çünkü kaygı, stres ve depresif özellikler kişinin hayattan zevk alabilme ve neşelenme imkânını elinden alır ve tatsız tuzsuz bir ruh haline sevk eder.
Uzmanlar ruh sağlığının beden sağlığı ile de ilgisi olduğunu söylüyorlar. Spor yapmak ve sağlıklı beslenmek insanın mutluluğuna ciddi katkılar sağlayacaktır. Az yemek, bir miktar yürüyüş yapmak veya egzersiz yapmak kişiyi dinç ve dirençli kılar. Katkı maddelerinin bulunduğu hazır gıdaları tüketmek, tıka basa mideyi doldurmak ve hiçbir sportif aktivite yapmayıp hantal bir hayat yaşamak ise mutsuzluk getirir.
Şükretmek güzledir
Genellikle insanları mutsuz eden husus başlarına gelen durum değil hayata bakış açılarıyla doğru orantılıdır. Aynı olay iki kişinin başına geldiğinde biri olumlu bir yanıtla karşılık verip mutlu olurken, diğeri olumsuz bir tavırla olaya yaklaşınca huzursuz olabilmektedir. Hayata ve olaylara bakış açısını değiştirmek bazen insana iyi gelebilir. Olumlu düşünmek üzerine biraz kafa yorsak, bazı sorunları aslında kendi kendimize büyüttüğümüzü fark ederiz.
Her sabah güne başlarken kızgın ve öfkeli olmak yerine o günü Allah’ın bir armağanı olarak görüp şükrederek başlamak insanı mutlu eden bir bakış açısıdır. Devamlı şikâyet etmek ise derdi arttırır. Trafik çok yoğun olduğunda öfkeli bir hal içerisinde olmak yerine, yolda geçecek bu zamanı ders dinleyerek veya tesbihat yaparak geçirmek mümkündür. Böyle yapmak insanın rahatlamasına vesile olur.
Kimisi her şeyi kötüye yorar, karşısına çıkan her bir zorlukta söylenmeye ve öfkelenmeye başlar. Bunun yerine hayra yormak ve olumsuz bir olay karşısında; “Vardır bunda da bir hayır” diyebilmek insan için bir çıkış kapısıdır aynı zamanda. Dünya hayatının bir imtihan olduğunu bilen Müslüman her işinin sorunsuz olmayacağını, bezen farklı durumlarla imtihan edilebileceğini bilir. Mücadele, sabır ve gayretle yoluna devam eder.
Aşağıda olana bak
Genç kızlar, genç erkekler kapitalizmin süslediği alışveriş merkezlerinde rengârenk bir dünya ile karşılaşıyorlar. Gördükleri eşyalara sahip olabilmek ve rahat imkânlar içinde yaşayabilmek için mutlaka zengin olmaları gerektiğini düşünüyorlar. Sadece gençler değil tabi ki nefis taşıyan herkesin gönlü eve, arabaya ve eşyaya doğru adeta akıyor. Akarken de bir şeyleri alıp götürüyor aslında.
Unutmamak gerekir ki nimetlerin sonu yoktur. Yani maddi anlamda bizden daha yüksekte olanlara bakıp kendimizde olanla kıyas ettiğimizde bu bizi hep mutsuz edecektir. Ama bizim de ondan farklı nimetler içerisinde olduğumuzun, onda da nice sıkıntıların olduğunun farkına varırsak her şeyin göründüğü gibi olmadığını kavrar ve yine şükür kapısına gelir bekleriz.
“Nimetleri başkaları yesin biz de şükür mü edelim” diye konuya yaklaşanlar olabilir ama bunu söyleyen bir kişi asıl nimetin şükür olduğundan habersizdir. Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem: “Hayat şartları sizinkinden daha aşağı olanlara bakınız; sizden daha iyi olanlara bakmayınız. Bu, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hor görmemenize daha uygun bir davranıştır” (Müslim, Zühd, 9) buyurmuştur.
Çünkü maddi anlamda kendimizden aşağı olanlara bakmak kendimizdeki nimetlerin ne kadar çok olduğunu görmemize vesile olacaktır. Sağlık, kalp huzuru, aile saadeti, çocuklar, başımızı sokacak bir evin olması gibi imkânlar büyük nimetlerdir. Bunları ancak insan kaybettiğinde veya olmayanlara baktığında daha iyi anlar. Öyleyse bir kapımız bir penceremiz varsa şükretmek ve mutlu olmak için güzel bir sebebimiz var demektir. Beş dakika kapımız penceremiz var, eve rüzgar soğuk girmiyor, yağmur bizi ıslatmıyor diye şükrederek bunu deneyebilirsiniz.
Hasedi üzerine çekme
Eğer Allah Teâlâ size bazı nimetlerden bol bol vermişse, bunun insanların hasedini çekebileceğini de unutmayın. Rüyasını babasına anlatan Hazreti Yusuf aleyhis selam’a Hazreti Yakup aleyhis selam şöyle demişti: “Yavrucuğum rüyanı kimseye anlatma.” Yine Yakup aleyhis selam evlatlarını Mısır’a gönderirken aynı anda toplu bir şekilde kapıdan girmemelerini tavsiye etmişti. Bunlar üzerinde uzun uzun düşünmekte fayda var.
Herkese her imkânı, nimeti ve durumu anlatmamak gerekir. Bazı nimetleri gizli tutmanın faydaları vardır. Hasedi üzerimize çekecek şekilde gösteriş içinde olmamalıyız. Günümüzde sosyal medya adeta bir gösteriş ve desinler tutkusu ile kullanılmaktadır. Gezdiğin, gördüğün, yediğin, içtiğin senin olsun, o imkânlara sahip olmayanların hasedini de mutlaka hesaba katmalısın. Böylelerine çok nazarlar değdiğine, çok hasetler isabet ettiğine şahit oluyoruz.
Hasedi üzerimize çekmemek kadar haset etmemek de mutluluk için önemlidir. Çünkü hep başkalarında bulunanı kıskanan bir insan kolay kolay mutlu olamaz. Böyle bir kimse kalbini yer bitirir adeta. Arkadaşının üzerinde gördüğü bir elbise, komşunun aldığı bir araba, akrabasının para kazanması onun mutsuz olması için yeterli olur. Nitekim Peygamber Efendimiz; “Haset etmekten sakının. Zira ateşin odunu (veya otları) yiyip bitirdiği gibi haset de iyilikleri yer bitirir.” (Ebu Davud, hadis no: 4903) buyuruyor.
Hasetçi insan Allah’ın herkese farklı nimetler verdiğini düşünerek bu manevi hastalığını yenebilir. Kendini zorlayarak da olsa tüm haset ettiği insanlara hayır dualar ederek kalbindeki manevi hastalığın geçmesini sağlayabilir. Esasında kibir, haset ve cimrilik gibi kişinin kendi içinde mutsuzluğa götüren bütün manevi hastalıklar namaz, zikir, tesbih, dua ve Kur’an okumak gibi salih amellerle giderilmeye çalışılmalıdır.
Abdülkerim Temizcan/ İrfanDunyamiz.com
Şahsiyet Gelişimi↗
Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.
Adab-ı Muaşeret↗
Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazılar okumak için tıklayın.