Şehirler ve nesillerin yeniden ihyası

Yaşadığımız bu son büyük felaket, bizlere işini iyi yapan, hilesi olmayan, ahlaki erdemlere sahip insan yetiştirmenin önemini bir kez daha hatırlattı. Üzerine düşen sorumlulukları yerine getirenler, işini güzel yapanlar bu imtihandan alnının akıyla çıkarken, daha çok kazanmaya odaklananlar, malzemeden çalanlar, denetim mekanizmasını işletmeyenler ve gerekenleri yapma hususunda ihmalkar davrananlar büyük bir felakete sebep oldular.

Dünyanın en teknolojik şehirlerini de kursanız, depreme en dayanıklı evleri de yapsanız nesilleri ihya etmezseniz o nesiller bilgi ve teknolojiyi kötüye kullanabilirler. Batılı bir düşünür; “Bilgi, güçtür” der. Bilgi pozitif yönde değerlendirilirse, insanlığın inşasında önemli bir katkı yapar. Olumsuz yönde kullanılırsa, “Hiroşima ve Nagazaki” gibi şehirleri tarihten silecek kadar tahrip gücü yüksek bir atom bombasına dönüşür.

İhmal ve imha

İhmal, imha getirir ve ihya ise, inşa ve imar eder. Şehirlerimizin imarı, gençlerimizin ihyası ile kemale erer. Şehirler, insanlar içindir. Gayesiz, inançsız, idealsiz, benmerkezci bir gençlik, içinde yaşadığı en mükemmel şehri yaşanmaz hale getirir. Çünkü, “İnsan, zübde-i alemdir.” Yani alemin özüdür. Alemin özü olan insan bozulursa, bütün şehirlerimiz ve varlık dünyamız bozulur.

Mimar Turgut Cansever der ki: “Bir şehri imar ederken o şehirde yaşayan gençlerin ihya edilmesini ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz gençler, imar ettiğiniz şehri imha ederler.” Dolayısıyla bizler şehirlerimizi imar ederken mizanı, ölçüyü, hikmeti, ülfeti, merhameti, insafı, hayırlı hükmü, kurtuluş ve yüceliği esas alan bir anlayışı benimsemek durumundayız.

Bütün mesele bu sütunları ayakta tutacak “mikro evren” ve “âlemin özü” olduğunu bilen insanı inşa etmektir. İçinde yaşadığımız bu dünya da böyle inşa olmuş bir insanı bekler. Böyle insanlardan oluşmuş bir toplum, ne güzel bir tolumdur! Böyle bir toplumu inşa etmek için hepimize sorumluluklar ve görevler düşmektedir.

Nesillerin ihyası

İşte bu düşünceden dolayı bizler “önce insan yetiştirmek” diyoruz. İyi insan yetiştirmek geleciği doğru bir zeminde inşa etmenin en geçerli yoludur. Nitekim varlık dünyasını tahrip ve imha eden de imar ve inşa eden de sonuçta insandır.

İbn-i Haldun; “Bilgi erdemdir” der. Dolayısıyla bilgili insan, Erdemli insandır. Eğer bireyin bilgisi onu erdemli yapmıyorsa, bilgili zannedilen kişi, “sırtı kitapla yüklü merkepten” farksızdır. İnsanlığın imarında ve inşasında önemli katkıları olan iman, irfan ve ihsan yüklü bir bilgiyle donanmış ideal sahibi bir nesle, bir gençliğe bütün bir insanlık, su gibi hava gibi ihtiyacı vardır.

Neslimizin ıslahı, geleceğimizin inşası, arzın imarı ve varlık dünyasının ihyası bizim sorumluluğumuzdadır. Bu sorumluluğu kuşanan gençlik, geleceğimizin teminatıdır. Allah ile ilişkisi kulluk, insanlarla ilişkisi ahlak, adalet, erdem ve evren ile ilişkisi emanet bilinci” olan bir nesil yetiştirmek durumundayız. Böyle bir nesil, bütün insanlığın yararınadır. Her insan, kendi çağının çocuğudur ve çağının imarında ve inşasında sorumluluğu vardır.

Servet doğru kullanılmalı

Hayatın inşasında üç parametrenin büyük önemi vardır. Bilgi, servet ve iktidar. Hayatın inşasında bu üç parametre, olumlu yönde katkı yaptığı gibi, olumsuz yönde de etkileyebilir. Bu parametreleri adalet ekseninden uzaklaşırsa zulüm ortaya çıkar, hayatın dengesi bozulur.

Bilgi gibi servet de insanlığın imarında ve inşasında pozitif yönde kullanılabileceği gibi, varlık dünyasının tahribinde ve imhasında kullanılabilir. Eğer servet Hazreti Ebubekir radıyellahu anh gibi bir şahsiyetin elinde olursa, bu servet mazlumların, mağdurların ve masumların kurtuluşuna ve insanlığın imarına ve inşasına katkı yapar. Yok eğer kapitalist dünyanın yetiştirdiği Soros gibi bir kişinin elinde servet olursa, bu servet; dünyadaki kaoslara, savaşlara ve tahribatlara neden olur. Burada asıl olan yine “iyi insan” yetiştirmektir.

Eğer servet insana hükmederse, Servet özne ve insan nesne olur. O zaman servet hâkim insan mahkûm olur. Servetin elinde insan oyuncak olur. Bu insanlığın felaketi demektir. Eğer insan servete hâkim olursa insan özne, servet nesne olur. Bu yaratılış fıtratına uygun doğal bir durumdur. Olması gereken de budur. Servete hâkim olan ve onu yönlendiren insan eğer dört başı mamur, iman ve irfan yüklü erdemli bir kişiliğe sahipse, insanlığın inşasına ve imarına büyük katkılar yapacağı muhakkaktır.

Güç zehirlenmesi

Bilgi ve servette olduğu gibi, iktidar da çok önemli bir parametre olarak karşımızda durmaktadır. İktidar gücü bireyi esir aldığında, iktidar özne ve insan nesne olur. Nesne olan insan, başkalaşır ve kendi olmaktan çıkar. Bu güç; bazen makam-mevki, bazen kariyer-statü olur. Zamanla “güç zehirlenmesine” ve bazı ahlaki sapmalara neden olur. Bir sinsi virüs gibi, bazı davranışlarımıza yansır; ancak farkında bile olmayız. Daha sonra zihnimizi işgal eder ve kalbimize yerleşir.

Bedenimizin “Başkenti” hükmünde olan kalbimize yerleştikten sonra, “güç zehirlenmesini” normal-doğal bir şeymiş gibi karşılarız. Böylece başkalaşan bir kimliğe bürünmüş oluruz. İşin garip tarafı, bu başkalaşımın farkında bile olmayız. Bundan sonra hâkimiyeti altına girdiğimiz güç, meşru ve doğal bir güç olarak telakki edilir.

Eğer iktidar gücüne birey hâkim olur ve bu birey; sorumluluk bilincine sahip, soran, soruşturan, analiz eden, tetkik ve tahkik eden, Ben-merkezci değil Biz merkezci düşünen, kendini değil Milletin- Ümmetin maslahatını her şeyin üzerinde tutan, iman ve irfanı esas alarak olayları ve olguları hikmetle değerlendiren, vizyon ve misyonu olan bir kişiliğe sahipse; iktidar gücü, Milletin ve Ümmetin inşasını ve imarını gerçekleştireceği muhakkaktır.

Bütün bir insanlık, böyle bir nesli özlemektedir. Asr-ı Saadet nesli böyle bir nesildi. Çağımız böyle bir nesli beklemekte, Mazlumların ve mağdurların özlemi ve duası hep bu yöndedir. Onun için bizler bir taraftan yıkılan şehirlerimizi yenilerken, diğer taraftan da nesillerimizin ihyasını gerçekleştirmek zorundayız.

Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Adab-ı Muaşeret

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Selât-ü selam hassasiyeti…

Yüce Allah, Hazreti Muhammed sallellahü aleyhi ve sellem’in kendi katındaki değerinden dolayı ona salat-ü selam …

Bir yorum

  1. Kaleminize sağlık hocam

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.