Sözün ve özün güzel olsun

Öyle konuş ki sözün Kur’an’ın tabiriyle “kavl-i hasen” yani “güzel söz” olsun. Özü güzel olmayanın sözü de güzel olmaz. Güzel insanlar, güzel sözler söylerler.

Hadis-i şerifte bildirildiği üzere güzel söz sadakadır. (Buharî, Edeb, 34.) Hatta bazen sadakadan daha da hayırlıdır: Cenab-ı Hak buyurur ki: “Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah her bakımdan sınırsız zengindir, halimdir.” (Bakara, 263.)

“Güzel söz, yılanı deliğinden çıkarır” derler. Agresif dil sorunları büyültürken, tatlı dil en zor meseleleri en kolay yoldan çözmeye yardım eder. Güzel söz acıyı bal eyler, bir tatlı sözün hatırına nice pürüzler hallolur.

Güzel sözün sihirli bir yanı vardır. Muhatabı düşündürmeye, onu kendisine getirmeğe, daha sağlıklı düşünmeye sevk eder. Agresif dil ise nefasaniyeti körükler, kin, inat ve nefret gibi kötü duyguları besler.

Gözül söz, nice barışlara sebep olur, nice savaşlardan döndürür. Şairin dediği gibi; “Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.”

Güzel söz, birçok belayı, musibeti defeder. Birçok ocağın sönmesini engeller. Şayet yuvalarda “güzel söz” baş tacı edilse idi, bunca aile faicası haberini duyarmıydık?

 “Güzel söz” hayatımızın inşasında, hayatımızı anlamlı kılan, bizlere katma değer katan bir yönü vardır. Mü‘minin ağzından çıkan söz, ruha gıda, gönüllere safa vermelidir. Nitekim ayet-i kerimede şöyle buyurulur: “Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler; yoksa şeytan aralarına girer. Kuşkusuz şeytan insanların apaçık düşmanıdır.” (İsra, 53)

Ayrıştırıcı, kırıcı, ötekileştirici ve kategorize edici bir dil, bir din ve tarih anlayışının İslam Medeniyet Tasavvuru’nda yeri yoktur. Aksine Medeniyet tasavvurumuz, birleştirici, kucaklayıcı hasen bir dil, din ve tarih anlayışı parametreleri üzerine inşa olmuştur.

Çağlar üstü mutlak nizam İslam, hayatımızın inşasında bizlere önemli öğütlerde bulunur. Bunların başında, karşılaştığımız olaylara karşı daima sabırlı olmamızı, metanetle hareket etmemizi; hikmet, irfan, ihsan ve tasavvurla muhataplarımıza yaklaşmamız, onlarla konuşurken; güzel, doğru, anlamlı, gönül alıcı ve yumuşak bir dil kullanmamız gerektiğini tavsiye etmektedir. Bu bizim hayatımızın inşasında çok değerli ve hayati derecede önemlidir.

Cenab-ı Allah diğer salih amellerle birlikte bizden sözün güzel olanını söylememizi istemektedir. Ayeti kerimede şöyle buyurulur: “Bir zamanlar biz İsrâiloğulları’ndan; ‘Yalnız Allah’a kulluk edeceksiniz; ana babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin’ diyerek söz almıştık. Sonra, içinizden küçük bir kesim dışında, sözünüzden döndünüz; hâlâ da sırt çevirmektesiniz.”  (Bakara; 83)

Burada Rabbimiz bir misaktan bahsediyor ve o misakın içerisine, insanlarla konuşurken, muhatap olurken “güzel sözle” konuşmamız gerektiğini ifade etmektedir.

Yine bir başka ayette şöyle buyurulur: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş.” (Fussilet; 34)

Cenâb-ı Hak, en güzel şekilde yarattığı kullarından istediği şey; yaratılışa uygun ve en güzel şekilde işlerini yapmalarıdır. Tebliğ görevimizi yaparken de en güzel sözleri en güzel şekilde kullanmamız gerektiği açıktır. Nitekim tebliğin, İslâm’a davetin usulünü âyet-i kerime şöyle ifade etmiştir: “(Rasûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele et!” (Nahl, 125)

Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Adab-ı Muaşeret

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

İz bırakan mal müdürü Neşet Özerdem

Bir mal müdürü düşünün, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde görev yapmış ve her gittiği yerde iz bırakmış. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.