
İnsanlar farklı farklıdır. Bazı insanlar kendilerine yapılan kötülükleri unutmazlar, bazı insanlar da iyilikleri unutmazlar. Unutmamak insanın hayatını değiştiriyor. Kötülükleri unutmayan bir insan hayat karşısında iyi niyetli tavrını devam ettiremiyor, hayatı hep kötülükler yumağı gibi görüyor. İyilikleri unutmayan insan da vefalı, kadirşinas bir insan oluyor.
Müslüman kişinin özelliği şahsına yapılan kötülükleri unutmaktır. Yani unutamasa da onlara çok fazla takılmamaktır. Dünyadan da zaten çok fazla bir şey beklememek lazım. Hani diyor ya Yunus Emre; “Kim umar senden vefayı, yalan dünya değil misin?” diye… Dünyaya çok fazla anlam yükleyen insanlar, umduğunu bulamaz. Çünkü asıl vefa ve iyiliklerin karşılığı ahirettedir.
Tohum gibidir
Kötülükleri ne kadar aklınızda tutarsanız her defasında aklınıza gelince sizi üzer. İyilikler akılda tutuldukça insanın gönlü açılır, umutları tazelenir. İyilikler tohum gibidir, tohumu elinizde tuttuğunuzda ne kadar tutarsanız tutun bir şeye yaramaz ama tohumu toprağa attığınızda o eğer bir tane ise bir başak olur. Bir meyve tohumuysa bir kök, gövde, dal ve binlerce meyve olur.
Güzellikleri anlatmak lazım, iyilikleri yaymak lazım, tohumu toprağa attığımız gibi, bulunduğumuz ortamlarda da insanlara iyi şeyleri anlatmak lazım. Bugün internet çağında yaşıyoruz, sosyal medyada paylaştığımız iyi bir şey bir bakıyorsunuz dünyanın öteki ucundaki bir insana ilham olmuş. Bunun tersi de mümkün, buradan olumsuz bir mesaj atıyorsunuz öbür tarafta insanların kafası karışıyor ya da olumsuz etkileniyor.
Bir sabah beraber namazdan çıktığımız arkadaşımız güzel bir hatırasını anlatmıştı. Mesela o bana anlattı, ben de şimdi size anlatıyorum. Yani anlattıkça dal budak salıyor. Şöyle anlatıyor arkadaş “Biz öğrenciyken pansiyonda kalıyorduk. Yurtdışından çocuklar gelir, kimisi iki ay, kimisi üç ay kalırdı. O zamanlar saçları uzun olanları öğretmenler cezalandırırdı. Makasla keserler, herkesin göreceği şekilde kafada bir yol yaparlardı.
Bir gün çocuğun birisinin saçlarının uzadığını gördüm. Çocuk bir kenarda ağlıyordu, ‘Neden ağlıyorsun?’ dedim, çocuk söylemedi. Biraz ısrar edince; ‘Benim saçlarım uzun, şimdi öğretmen makasla saçlarımı keserse arkadaşlarım arasında çok çirkin görünürüm’ dedi. Sonra; ‘Ben senin saçlarını keserim’ dedim ve tarağın ağzına bir jilet takarak çocuğun saçlarını kısalttım.
Tabii aradan yıllar geçti bir gün kalabalık bir caddede giderken birisi geldi; ‘Abi beni tanıdın mı?’ dedi. ‘Hayır tanımadım’ dedim. ‘Abiciğim bir gün yurtta kalırken, saçlarım uzun diye ağlıyordum, arkadaşlarım arasında küçük ve hakir görüleceğim bir zamanda beni tıraş etmiştin. O gün öyle sevinmiştim ki seni hiçbir zaman unutmadım’ dedi.”
Evet yapılan eylem çok küçük ama gönülde iz bırakmış. Bazen küçük dokunuşlar çok önemli neticeler doğurur. Nice küçük eylemler büyük neticelere vesile olur. Mesela tutuk, çekingen bir öğrenciyi öğretmeni bir bahaneyle arkadaşlarına alkışlatır ve o gün o öğrencinin hayatında bir milat olur. Kendine güveni gelir. Bir aferin bazen hiç ummadığınız kadar bir insanı motive eder. Veya bir insana güler yüzle küçücük bir hediye verirsiniz ama yıllar geçer o insan onu unutamaz.
İhlas olmalı
Ancak her şeyden önce ihlas esastır. Şu kaideyi unutmamak lazım; Allah için yapılan hiçbir şeyden karşılık beklemeyince ihlas ortaya çıkar. Kulların rızasını kazanmak için veya maddi bir menfaat bekleyerek yapılan işe riya bulaşır. İyiliği iyilik yapan şey sadece Allah rızası için olmasıdır. Allah rızası için olmayan iyiliğin bir zaman sonra kokusu çıkar.
Bugün toplum içerisinde insanların muhtaç olduğu en önemli faaliyet, gönüllerine dokunacak bir şeyler yapmaktır. Kişilerin cüzdanlarından daha çok gönüllerinde ve beyinlerde boşluklar var. Onları iyiye, güzele yönlendirecek gerekirse nasihat edecek gönüllü insanlar olmalı. Bir delikanlıyla karşılaşmıştım, çocukken camiye gelirdi. “Ben okudum öğretmen oldum” dedi. “Evlendin mi?” diye sordum. “Bu hayat pahalılığında evlilik olur mu abi?” dedi.
Eskiden güzel sözler vardı; “Allah yuva kurana yardım eder” denilirdi. Anlaşılan bu anlayış zayıflamış. “Biz hayata göre mi yaşıyoruz Allah’a göre mi yaşıyoruz?” diye sordum ve devam ettim. “Sen çocukken camiye geliyordun, camiye gelmeyeli yoksa Allah’a olan güvenini de mi yitirdin? Bunca evlilik yapanlar önce bütün her şeyi dört başı mamur yapıp sonra mı evleniyorlar? Biz ya Allah diyerek yola çıkacağız, Allah celle celaluh da bize yardım edecek.”
Bizim diğer insanlardan farkımız nedir? Biz Allah’a güvenerek yaşarız. Bugün evlenmiyorum diyenlerin durumuna baktığımızda, büyük bir çoğunluğunda Allah’a olan ümitlerinde bir sarsılma meydana geldiğini görüyoruz. Tabi gençlerimizin böyle karamsar düşünmelerinde, sözdü, nişandı, düğündü derken hat safhalara çıkan masrafların da çok büyük rolü var. Anne babalar; “Çocuğumuz bir defa evleniyor” deyip de işi zorlaştırmamalı.
Gönüllere dokunmalı
Ölçüyü kaçırmamak lazım. Ölçümüz güzel olursa Allah da işlerimizi kolaylaştırır. Bu kardeşimiz bu minvalde söylediğim sözlerden memnun oldu. Ayaküstü bir konuşmaydı ve otobüs durağında durduğumuz kadar konuşabildik. Evet biz her yerde görevliyiz. Her yerde insanlara güzellikleri gücümüz yettiği kadar hatırlatmalıyız.
Dünyada bu kadar zulümler oluyor insanlar perişan. Gazze’de insanlık ölürken bir şey yapamıyoruz. Doğu Türkistan perişan, bir şey yapamıyoruz. Suriye’de, Yemen’de ve dünyanın birçok yerinde ekmek bulamayan insanlar varken bir şey yapamıyoruz. Hiç olmasa otobüs durağında, çalıştığımız yerlerde, cami avlusunda, kahve köşesinde garip garip bekleyen, küçücük şeyleri kendine dert edinen insanlara bir şeyler anlatalım da faydamız olsun.
Geçenlerde Hamburg’da bir delikanlı; “Hocam evlendiğimin ilk günü eşime sizin 22 yıl önce söylediğiniz şu cümleleri hatırlattım. Bir sohbette demiştiniz ki: ‘Çocuk çiçek gibidir, güzel bakarsan gül gibi kokar, güzel bakamazsan diken gibi batar. Her gülün dikeni olur, çocukların diken gibi olması da yediklerinden içtiklerinden kaynaklanır yani mutfaktan geçer. Çocuğun midesine helal lokma gitmesini sağlarsanız Allah’ın izni ile bu hanede güzel çocuklar yetişir.’ Evet hocam bu sözleriniz, hiç hatırımdan çıkmaz.”
Demek ki biz Allah için tohumu ekeceğiz, gerisini Mevla’ya bırakacağız. Kullara hizmet edeceğiz, karşılığını Allah’tan bekleyeceğiz. Allah da sözlerimizi tesirli kılacak. Dostlar, dünyamız çok zor dönemlerden geçiyor, boşa götürecek bir anımız bile kalmadı. Biz halis niyet ile gayret edelim. Görelim Mevla neyler neylerse güzel eyler.
Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com
İrfan Mektebi ↗
Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair çok güzel yazılar okumak için tıklayın.
Gönül Dünyamız ↗
Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.
- Biz İmam Hatipliyiz heyecanımız bitmez…
- Saçını kesecekler diye ağlayan çocuk…
- Yetimlerin Efendisi…
- Sabri Ülker hayır sever…
- Einstein ve bizim Hüseyin’in hikayesi…