Çocuk yetiştirmek özen ister…

Kırlarda gezerken dikkatinizi çeken çok güzel çiçekler görmüştürsünüz mutlaka. Yanına varıp uzun uzun seyretmişsinizdir belki de. Ne güzel rengi var, ne harika şekli var, ne hoş kokuyor, demiştirsiniz…

Veya bir bahçede dolaşırken harika meyveler görürsünüz; rengiyle, tadıyla kokusuyla ve şekliyle sizi cezbeder. Bahçemizde ve evimizde yetiştirdiğimiz çiçekler de böyledir. Bazen güzellikleri büyüler bizi.

Zamana ihtiyaç var

Hepimiz biliriz ki bizim hoşumuza giden meyveler, bizi büyüleyen çiçekler, bütün bu güzellikler bir anda oluşmamıştır.

Yetişmeleri için hem belli bir zamana ihtiyaç vardır. Hem de yetişmeleri için uygun ortam ve şartların oluşması gerekir.

Söz gelimi, yetiştiği toprağı, zamanında verilen su ve gübresi, güneşle olan irtibatı, hava ile olan teması, ilacı vs; bunların her birinin o bitkinin güzel yetişmesinde payı vardır.

Bu durumun tersi de mümkündür. Meyveleri gerektiği şekilde büyüyememiş ,eciş bücüş meyvesi olan bir ağacı gördüğümüzde veya yapraklarının bir kısmı sararmış bir kısmı da dökülmüş bir çiçek gördüğümüzde onunla ilgili problemlerin olduğunu düşünürüz.

Mesela, susuz kalmış olabilir.

Gerekli bakımı yapılmamış olabilir.

Güneşten gerekli istifadeyi temin edememiş olabilir.

Veya buna benzer bitkinin ihtiyacı olan başka şeyler eksik kalmış olabilir.

İnsanlar bitkilere benzer

İnsanlar da bir yönüyle bitkilere benzerler. Yolda, davranışları hoşumuza gitmeyen, konuşma adabı ve davranışları bozuk gençleri gördüğümüzde, okulda öğrenciye yakışmayan davranışlar sergileyen öğrenciler gördüğümüzde bilmeliyiz ki, bu davranışlar birkaç günde oluşmuş şeyler değildir. Bir geçmişi vardır.

Ya verilmesi gereken manevi gıdalar tam verilememiştir. Allah ve peygamber sevgisi, vatan sevgisi ve anne babaya hürmet gibi.. Ya da çocuk sevgi, saygı, merhamet ve şefkat gibi değerlere susamıştır. Yetiştiği ortam da bu değerler açısından kurak olduğu için onun güzel yetişmesi mümkün olmamıştır.

Veya işin içinde başka sebepler vardır; ama mutlaka bir sebebi vardır. Bahçıvan, ağaçlar istenilen miktar ve kalitede meyve vermediğinde önce sebeplerini araştırır. Tesbit ettiği noksanlıkları gidermeye çalışır. Tesbit edemediyse bu işi bilenlere danışır ve bilmediği noksanları gidermeye çalışır. Ağaçları suçlamaz. Suçlasa da zaten bir şey değişmez.

Çare bulmalı

Evinde çiçek yetiştiren , çiçeklere düşkün bir hanım, çiçekleri solmaya, sararmaya başladığında sebebini araştırır. Suyu fazla mı geldi? Az mı geldi? Toprağı mı değişmeli? Yoksa parazitler mi sarmış, ilaç mı verilmeli? Veya aşka şeyler mi yapmalı; araştırır ve çaresini bulmaya çalışır.

Aynen bunun gibi bir öğrencinin veya çocuğun yanlış davranışları görüldüğünde onu suçlamak bir işe yaramaz. Bir işe yaramadığı gibi o davranışın pekişmesine de yardım edebilir. O davranışa sebep olan şeyleri bulmak ve mümkün mertebe noksanlıkları gidermeye çalışmak olumlu yönde gelişmesine yardım eder.

Biraz sabır

Bir de şuna dikkat etmek gereklidir: “Bu çocuğu defalarca uyardığım halde hala öyle yapıyor” diye suçlarız çoğu kez. Halbuki davranışla ilgili bilgileri öğrenmek çok kısa bir zamanda olurken, onun davranış haline dönüşmesi uzun zaman alabilir.

İstenilen ürünü vermeyen bir meyve ağacının gerekli bakımını yaptığımızda meyveleri hemen düzeliyor mu? Çoğalıyor mu? Elbette hayır. Bu gelecek yıllar için yatırımdır. İnsan davranışları ile ilgili de kısa zamanda sonuç beklememek gerekir.

Kuran-I Kerim’de Yüce Rabbimiz Hazreti Meryem’le ilgili şöyle buyurur: ”…Ve (Rabbi) onu (Meryem’i) güzel bir bitki gibi yetiştirdi.” ( Al-i İmran / 37. Diyanet Vakfı Meali) Buradan da anlıyoruz ki insan yetiştirmek bitki yetiştirmek gibi özen ister.

Bitkilerin bakımını yaptıktan sonra neticesini almak için nasıl bir müddet bekliyoruz; aynen onun gibi; insanlara yaptığımız eğitimin neticesini de hemen beklememeliyiz. Biraz sabır göstermeliyiz.

Burada yanlışlar karşısındaki tutumuz da kritik öneme sahiptir. Bu konuda çelişkili davranmamız bütün süreci olumsuz etkiler. Çocuklar, bizim tepkilerimize göre neye ne kadar önem verdiğimizi tesbit ederler. Mesela; Çocuğu dersinden düşük not aldığında telaşlanan ve çareler arayan ebeveynler, ahlaksız bir davranışı karşısında bu kadar telaşlanmıyor, “zamanı gelince düzelir” diye düşünüyorsa, çocuk iyi not almanın güzel ahlaktan daha önemli olduğunu öğrenmiş olur.

Çocuğu parasını kaybettiğinde buna üzülen ve sıkı sıkı tembihleyen ebeveynler, ahlaksız sayılan bir davranışı karşısında bu kadar üzülmüyor ve telaşlanmıyorsa çocuk, paranın ahlaktan daha önemli olduğunu öğrenmiş olur.

İrfan ehli büyükler

Bir de çocuklara derinden derine bir şeyleri kavratan irfan ehli büyükler vardır. İyi örnekleri sunabilmek için bunun bir misalini anlatmak istiyorum. Tema Vakfı başkanı, Sayın Hayrettin Karaca’yı yıllar önce bir Tv programında dinlemiştim.

O küçükken, annesi yemek yaptığında, bazen komşularına, özellikle yoksul veya yaşlılara yemek gönderirmiş. Gönderirken çok kısık bir sesle dermiş ki; “Hayrettin! Bunu al falan teyzeye ver gel.”

Hayrettin Bey diyor ki: “Ben annemin konuşma tarzından bu işin çok gizli tutulması gerektiğini anlardım ve öyle yapardım. Oysa annem o konuşmayı kısık sesle yaparken evde zaten üç kişi bulunuyorduk. Annem, babam ve ben. Dolayısıyla konuşmayı hepimiz duyuyorduk. Fakat o, kısık sesle konuşarak yapılan iyiliğin gizli yapılması gerektiğini bana öğretmiş oluyordu.”

İrfan sahibi bu Anadolu kadını, hem iyilik yapıyor hem de  bu davranışıyla çocuğuna şunları öğretmiş oluyor: Bir; İyilik yapmayı, infak etmeyi, zayıflara karşı duyarlı olmayı öğretiyor. İki; İyiliğin nasıl yapılması gerektiğini öğretiyor. Üç; Komşuluk hak ve sorumluluklarını öğretiyor.

Ali Uslu/ İrfanDunyamiz.com

Çocuk Eğitimi ↗

Çocuk eğitimini batılı pedagojiyi esas almadan işleyen yazılar okumak için tıklayın.

Aile Okulu ↗

Mutlu evlilik ve huzurlu aile konusunu ele alan seçme yazılar okumak için tıklayın.

Çocuk Eğitimi ↗

Çocuk eğitimini batılı pedagojiyi esas almadan işleyen yazılar okumak için tıklayın.

Aile Okulu ↗

Mutlu evlilik ve huzurlu aile konusunu ele alan seçme yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Firavun’un ilahlık iddiası…

Kibirlenmek, büyüklük taslamak, ayetlere karşı aldırışsız davranmak, hakikate kulak tıkamak da fısktır. Kibirlenmek (istikbar); büyüklük gösterisinde …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.