Mutluluk bir sırdır…

Mutluluk mutsuzluğun içinde bir sırdır. Mutsuzluk da mutluluğun içinde bir sırdır. Daimi mutluluk yoktur. Yedi gün yirmi dört saat neşeli bir hayat insan için söz konusu değildir. İnsanın gün içerisinde bazen canı sıkılır, kalbi daralır ve durgunluk hisseder. Tüm bunlar insan olmanın bir gereğidir. Üzüntü olmadan mutluluk anlaşılmaz. Nimetler zıddıyla daha iyi bilinir. Hastalık sağlığın, dert ferahın, borç varlığın, sıkıntı huzurun ve mutsuzluk da mutluluğun farkındalığına vesile olur.

Mutluluğun da mutsuzluğun da gelip geçici olduğunu bilmek ve yaşadığımız her olaya bu şuurla bakmak bizim hayat karşısında çok daha dayanıklı olmamızı sağlar. Mesele dün hayatınızın en sevinçli gününü yaşadık diyelim, bu geçti ve dünde kaldı. Dün çok mutsuz bir günümüzdeydik diyelim, bu da geçti ve dünde kaldı. İllaki hayatımızda yeni gelişmeler olacak ve kimi zaman mutlu kimi zaman mutsuz, hayat bir şekilde devam edecek.  

Kulluk için geldik

Evet, bizler tabi ki daha fazla mutlu olmanın yollarını arayacağız. Ama bizim asıl yaratılış gayemizi Yüce Allah, kulluk yapmak olarak açıklıyor. İşte bu göreve odaklanıldığı vakit huzur da kendiliğinden geliyor. Günahkârlığı yaşam tarzına çevirmiş insanların, günah tasası olmadan yaşamaları bazen genç kardeşlerimizin ilgisini çekebiliyor. Bu kesim ne kadar rahat, ne kadar mutlu diye düşünebiliyorlar.

Allah’ın dininin olmadığı hiçbir hayat insana huzur vermiyor. Çünkü insanın içinde öyle büyük bir manevi boşluk var ki onu doldurmadan insan hep boşlukta kalıyor. Zavallı bir şekilde bugün nasıl kendimi eğlendirsem diye düşünüyor ve günü kurtarmanın derdine düşüyor. Eğlence ile etkinlik ile bu boşluğu kapatacağını zannediyor. Bilmiyor ki içinde kopan fırtınaları ancak secdeler, rükular, namazlar dindirir.

“Tabiat boşluk kabul etmez” diye bir söz vardır. İmam Şafi’ye atfedilen bir nasihat de şudur: “Hak ile meşgul olmayanı batıl istila eder.” Salih amellerle ve güzel işlerle meşgul olmak insan için adeta bir şifadır. Günahlarla meşgul olmak ise insanın kasvetini arttırır. İbnül Cevzi demiştir ki: “İbadetlerin meşakkati gider, sevabı kalır. Günahların lezzeti gider, azabı kalır.” Onun için günahlarda mutluluk aramak kadar ahmakça bir şey yoktur.

Bir iş yap

Peki, insan bütün bunları idrak ettikten sonra mutluğunu arttırmak için neler yapmalıdır? İnsanın helal ve meşru dairede mutlaka bir meşguliyeti olmalıdır. Çünkü şeytan boş duran insanın gönlünü işgal eder. Boş oturmak, hiçbir işin ucundan tutmamak kişinin kendisini ilgilendirmeyen işlerle meşgul olmasına sebep olur. Can sıkıntısı ve vesvese hastalığı gibi durumlar biraz da bundan kaynaklanır.

Zamanı iyi değerlendirmek için hafta içi ve hafta sonu olmak üzere iki tane program yapılmalıdır. Bazen de günlük, haftalık ve aylık rutinin dışına çıkarak yeni meşgaleler bulmak da insanı mutlu edecektir. Fakat bütün bu süreçlerin içinde aile mutlaka olmalıdır ve ihmal edilmemelidir. Güneşin doğuşunun, gün batımının, yenilen yemeğin ve aileyle akşam çay içmenin tadını hissederek yaşamak gibisi var mı?

Çocuklarınızla veya anne babanızla, sevdiklerinizle bir yerde piknik yapıyorsanız, ya da bir yerlerde çekirdek çitliyorsanız sizden daha mutlusu var mı? Mutluluk kıymet bilmekle başlar. Sevdiklerinizin, yaşadığınız anların kıymetini bilmeden insan mutlu olamaz. Mutlu olmak için çok büyük işler ya da çok masraflı geziler yapmak şart değildir. Hızlı, yoğun ve farkına varılamadan çok faaliyetler değil yavaş, az ve hissederek yaşanılan hatıralar biriktirmektir esas olan.

Gerçek dostlar

Aynı şey dostluk için de geçerlidir. Çok kişiyle tanışmak, aşırı sosyal bir insan olmak her zaman mutluluk getirmez. Bazen yüzlerce kişiyi tanırsınız ama sadece içlerinden birisi hayatınıza dokunur. Önemli olan tanıdıkları çoğaltmak değil, sağlam dostluklar kurabilmektir. Herkesle arkadaş olunur ama dost sayısı azdır. Sizin de iyi bir insan olduğuna şahit olduğunuz böyle dostlarınız varsa kıymetini bilin. Çünkü bir arkadaşın dost olabilmesi için yıllar geçmesi ve hatıraların birikmesi gerekir.

İnsan yapısı gereği dertleşmeye, konuşmaya, akıl almaya ve sosyal hayatın içerisinde olmaya ihtiyacı vardır. Bunu sağlıklı kendisini yürekten seven dostlarla gerçekleştirdiğinde fayda görür. Bazı dostlar vardır ki varlıkları ilaç gibidir, insana iyi gelir. Neticede insan etkileyen ve etkilenen bir varlıktır. İnsana devamlı negatif bir enerji veren, hep olumsuz konuşan, her konuya kötü yorumlar yapan bir arkadaşın varsa onun bu bakış açısı sizi de ister istemez etkileyecektir. Mümkün olduğu kadar olumsuz tiplerden uzak durmak ruh sağlığı açısından daha faydalıdır.

Abdülkerim Temizcan/ İrfanDunyamiz.com

Adab-ı Muaşeret

Sosyal hayattaki edep ve görgü kurallarına dair yazılar okumak için tıklayın.

Şahsiyet Gelişimi↗

Müslümanca hassasiyetlerle yazılmış kişisel gelişim yazıları okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Saatçi Osman Efendi Medine’ye doyamazdı…

Konya’nın meşhur hafızlarından Hayra Hizmet Vakfı kurucusu merhum Hasan Hüseyin Varol hocamızın hatıralarını rahmete ve …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.