Okumak bir iletişimdir…

Okumak bir iletişimdir. Okumak sayesinde okuduğumuz eserin müellifi ile tanışır, onun duygu ve düşüncelerini öğreniriz. Bizler ilk emri “oku” olan bir medeniyetin çocuklarıyız. Okumak sadece kitapla sınırlı değildir. Bir mü’min olarak ilk önce Rabbimizi tanımak için Kur’an-ı Kerim’i okuruz. Daha sonra olayları, olguları, eşyayı, nesneyi, evreni ve kendimizi okumak durumundayız.

Kainatı oku!

Aydın Başar, Hayatı Müslümanca Okumak adlı kitabında oku emrinin şümulü konusunda şunları söyler: “Bazı mutasavvıflar ve İslam arifleri buradaki ‘oku’ emrini geniş bir mana dâhilinde izah etmişler ve bu emri kâinattaki mahlûkatın yaratılış hikmetlerini düşünme telkini olarak anlamışlardır. İnsan ilk olarak tabiata bakar yaratılmışları görür, bu gördüklerinin her birisi Yaratıcı’yı gösteren birer işaret olduğundan onları yaratanın kudretini düşünür. Sonra bu düzen içerisinde kendisini sorgular ve kendi kendine sorar ‘ben kimim?’ diye… Kendisini çözümler, kendi üzerinde düşünür ve nihayet, ‘Kendini bilen Rabb’ini bilir’ hadis-i şerifinin mucibince Rabbi’ni bilmeye doğru gider.

Bu bakış açısıyla insana yapılan “kâinatı oku” telkinini şu şekilde hülasa edebiliriz: Ey insan! Yeryüzünde yaşarken bilinçsiz varlıklar gibi düşünmezlik yapıp da sakın ha başıboş gezme! Yeryüzünde olan biteni anlamaya ve ondaki hikmetleri bulmaya çalış! Marifete yani Hakk’ın bilgisine yaklaş! İlimden kokla! Tabiatın her bir parçası Halık’ının varlığına ve O’nun vahdaniyetine birer işarettir. O halde tabiat kitabını da oku! İnsana baktığında fıtratında, Yaratıcı’yı tanımaya olan apaçık meylini görürsün, öyleyse insanı da oku!

İnsanların tabiatı ve varlığı okuma düzeyleri birbirinden farklıdır. İnsanların tabiatı okuyup onun hikmetlerini sezmeleri ve bu vesileyle Yaratan’ını bulmaları için Kur’an bazı ipuçlarını vererek insanlığın tabiatı okumasına yardımcı olur. Bu bağlamda Kur’an’da bildirilen yaratılış hikmetlerini insanın düşünmesi zaten kâinatı okuması demektir. Mesela Enam Suresi 96. ayet insanları kâinat kitabını okumaya yönlendirir: “O sabahı aydınlatandır. O, geceyi dinlenme zamanı, Güneş ve Ay’ı (vakitlerin tayini için) birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, aziz olan (ve her şeyi) pekiyi bilen Allah’ın takdiridir.”

Okurken, çok değişkenli fonksiyonlarla, çok yönlü bir bakış açısıyla, derinliğine ve genişliğine okumak zihin dünyamızın gelişimine katkı yaptığı gibi; soran, sorgulayan, analiz eden, kritik eden ve tarihin kurucu öznesi olabilecek şahsiyetlerin yetişmesine zemin hazırlar. 

Atasözleri, deyimlerden ve Anadolu irfanından da istifade ederek bizlere bu derinlikli okumanın bir örneğini sunan “Bitkilerle Sohbet “ isimli kitaptan bir anekdot paylaşmak istiyorum:

Bitkilerle sohbet

Bir ağacın gölgesinde adam felsefe kitabı okuyordu. Sorular üstüne sorular adamın kafasını karıştırmıştı. Başını kaldırıp ağaca baktı.

– Keşke ağaç olsaydım, hiç düşünmeden yaşasaydım dedi.

Birden ağaç dile geldi:

– Ben düşünmüyorum belki ama düşünen insanlara o kadar çok ders verebilirim ki, dedi.

Adam heyecanla:

– Seni dinlemek isterim, dedi.

Ağaç konuşmaya başladı:

– At o felsefe kitabını elinden, şimdi bana bak ve beni dinle.

Sana on tane hayat dersi vereceğim dedi.

Adam heyecanlanarak:

– Tamam dedi.

Ağaç:

– Dinle o zaman, dedi ve hayat dersini sıralamaya başladı:

1. Ağaç yaş iken eğilir ya da doğrulur. Her şeyin bir zamanı vardır. Hayat öğrenme sürecidir ama zamanlaması çok önemlidir. Siz de bilirsiniz ki yaşlı köpeğe yeni oyunlar öğretilmez. Yaşlı kurda yol öğretilmez.

2. Düşen ağaca balta vuran çok olur. Onun için hayatta düşmemeye dikkat etmek gerek; güçlüyken gölgene sığınanlar, düşerken baltayı alıp sana koşarlar.

3. Bizi yok etmeye çalışan baltanın sapı bizdendir. Her zaman dış düşmandan korkmayın. İç düşman daha tehlikelidir. Sizin gibi görünüp size hainlik edecek insanlara dikkat edin. Dişi kıran, pirince en çok benzeyen beyaz taştır.

4. “Ulu çamlar fırtınalı diyarlarda yetişir” (Cemil Meriç) İnsanı geliştiren, mükemmelleştiren zorluklardır. Büyük adamlar büyük engellerle karşılaşıp onu aştıkları için büyük adam olurlar. Büyük devletler büyük badireleri atlatarak büyük devlet olurlar. Uçurtma rüzgâra karşı durduğu için yükselir. Engelleri fırsat bilmelisiniz.

5. Bir ağacın kökü ne kadar derinse boyu o kadar yükseğe çıkar. Kökleri zayıf olan büyüklüğü taşıyamaz. Onun için kökünüze sahip çıkmalısınız. Kökünü unutan ya da yok sayan bir ağaç ayakta kalabilir mi? Bir ağaç gücünü gövdesinden değil, kökünden alır. Sizin de tarihiniz olmazsa nasıl geleceğiniz olacak? Tarihinizi yok sayar ya da unutursanız nasıl geleceği inşa edebilirsiniz?

6. Ağaç yapraklarıyla gürler. Bir insan da ailesiyle, sosyal çevresiyle güzel olur; onlarla tamamlanır. Onlarla varlığını hissettirir. Onun için sosyal ilişkileriniz önemlidir.

7. Hiçbir ağaç acaba bahar gelecek mi, çiçek açacak mıyım diye düşünmez. Kök, gövde ve dallar görevini sessizce ve sabırlıca yaparlar. Siz de baharın gelmesini bekliyorsanız görevinizi şamata yapmadan sessizce, hakkıyla ve sabırla yapmalısınız.

8. Meyveli ağacı taşlarlar. Bilgili, becerikli, başarılı insanlara haset eden çok olur. Bir işe yaramayan, niteliksiz, silik insanlar kimsenin umurunda olmazlar. Onun için başarılı insanlar atılacak taşlara mukavemet edemezlerse başarılarını sürdüremezler.

9. Her ağaç kendi toprağında büyür. Ağaç ancak uygun toprağı bulması halinde gelişmesini sürdürür. İnsan yetenekleri de öyledir; ağaç tohumu gibidir. Uygun zemin bulursa gelişir, yoksa çürür gider.

10. Beşikten mezara kadar ağaca muhtaçsınız. Çocukken beşikte, ölünce tabutta bizimle berabersiniz. Bize hep odun gözüyle bakmayın. Biraz da ibret gözüyle bakın. Sözü şöyle bitireyim, insanların kulağına küpe olsun. Her şey bir ağacı sevmekle başlar. Bundan sonra bir ağacın yanından geçerken durun ve şarkımızı dinleyin.

Adam ağaca tekrar baktı, “Aslında odun olan bu ağaç değil, benmişim meğerse” diye geçirdi içinden.

Prof. Dr. Şemsettin Dursun/ İrfanDunyamiz.com

Şunlara Gözat

İz bırakan mal müdürü Neşet Özerdem

Bir mal müdürü düşünün, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde görev yapmış ve her gittiği yerde iz bırakmış. …

Bir yorum

  1. Güzel ve bereketli bir yazı. الله Kalb gözümüzü açmayı nasip eylesin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.