Adam lüks bir hayat yaşıyor, eleştirilince de Resulullah bu zamanda yaşasaydı o da aynısını yapardı, diyor. Ama rivayetler öyle demiyor:
* Ümmü Seleme’den işittim; dedi ki: “Bizim Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem ile geçimimiz süt ileydi.” ya da “geçimimizin ekserisi…” dedi. “Resûlullah’ın çölde yaşayan süt develeri vardı. O develeri eşlerine paylaştırmıştı. Benim payıma düşen deve el-Arîs idi. Biz ondan istediğimiz kadar süt alırdık. Âişe’nin payına düşen bol sütlü bir deve vardı; adı es-Semrâ idi. Ancak benim süt devem gibi değildi. Onların çobanı develeri el-Cevâniyye denilen bir meraya götürürdü. Akşam evlerimize gelirler, onların sütlerini sağardık. Onun süt devesi (yani Resûlullah’ın) bütün develerden ya da ekserisinden daha çok süt veriyordu.”
* Bize Abdullah bin Zeyd el-Hüzelî haber verdi; dedi ki: Ömer bin Abdülazîz, Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellemin eşlerinin evlerini yıkarken, evlerin kerpiçten yapıldığını gördüm. Evlerde çamurla sıvanmış hurma ağaçlarından yapılı odalar (hücreler) vardı. İçinde hücre bulunan dokuz ev saydım. Bunlar Hazreti Âişe radiyellahü anha’nın evi ile Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem’in kapısı arasındaki kısımda, oradan da Esmâ binti Hasan bin Abdullah bin Ubeydullah bin el-Abbâs’ın evine kadar uzayıp gidiyordu. Ümmü Seleme’nin evini ve hücresinin kerpiçten olduğunu gördüm. Oğlunun oğluna sordum; dedi ki: Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem Dûmetülcendel gazvesine gittiği zaman, Ümmü Seleme hücresini kerpiçten yaptı. Resûlullah sallellahü aleyhi ve sellem geldiğinde, kerpiçlere baktı ve ilk olarak onun evine girdi. Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem “Bu bina nedir?” dedi. Ümmü Seleme, “Ya Resûlullah! İnsanların bakışlarını engellemek istedim.” dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem, “Ey Ümmü Seleme! Müslümanların mallarının en kötü biçimde zayi olduğu şeyler binalardır.” dedi.
* Atâ el-Horâsânî anlattı. Kendisi kabir ile minber arasında (Ravza’da) iken şöyle diyordu: “Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem’in zevcelerinin hücrelerine yetiştim; kapılarında siyah kıldan yapılmış çullar vardı. el-Velîd bin Abdülmelik’in mektubu okunduğunda hazırdım. Mektupta, Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem’in zevcelerinin hücrelerinin de Mescid-i Nebevî’ye katılmasını emrediyordu. O günkü kadar ağlayan insan görmedim.”
* Atâ dedi ki: Saʻîd bin el-Müseyyeb’in şöyle dediğini iştim: “Vallahi o hücrelerin o halleriyle kalmalarını isterdim. Medine ehlinden yetişenler ve taşradan gelenler, Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem’in hayatında nelerle iktifa ettiğini görmüş olurlardı. Bu durum, mal çokluğuyla övünenleri zühde sevk ederdi.”
* Muʻâz dedi ki: Atâ el-Horâsânî konuşmasını bitirince İmrân bin Ebû Enes dedi ki: “O evlerden dört tanesi kerpiçten, hücreleri de hurma dallarından yapılmıştı. Beş tanesi de çamurla sıvanmış hurma dallarından yapılmıştı ve hücreleri yoktu. Kapılarında kıldan yapılmış çullar vardı. Örtüyü kaldırdığımda, (hücrelerin) büyüklüğünün ya da büyüklüğe en yakın olanın bir zira eninde ve üç zira boyunda olduklarını gördüm. Bahsettiğim o günkü ağlamalara gelince; ben o gün kendimi, içinde Resûlullah sallellahü aleyhi ve sellem’in Ashâbının çocuklarından bir grubun bulunduğu bir mecliste buldum. Seleme bin Abdurrahman bin Avf, Ebû Ümâme bin Sehl bin Huneyf ve Hârice bin Zeyd bin Sâbit bunlardan bazılarıydı. Onlar, sakalları gözyaşlarıyla ıslanıncaya kadar ağladılar. O gün Ebû Ümâme, “Keşke bu evler yıkılmasaydı ve öylece bırakılsaydı. Ta ki insanlar az bina yapsalardı. Bir de, dünya hazinelerinin anahtarları elinde olduğu halde, Allah’ın, Resûlü için neyi layık gördüğünü gözleriyle görselerdi.”
* Hazreti Âişe radıyellahu anha dedi ki: “Allah Resûlü sallellahu aleyhi ve sellem vefat etti de, bir günde iki defa arpa ekmeğinden karnı doymadı. Eğer bize içinde hurma bulunan, ya da içinde topuk kemiği çorbası olan bir kap hediye edilseydi ona çok sevinirdik.”
* Hazreti Âişe radıyellahu anha dedi ki: “Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem vefat edinceye bir günde iki kez ekmek ve zeytinyağından karnı doymadı.”
* İmrân bin Zeyd el-Medenî bize haber verdi; dedi ki: Babam bana anlattı; dedi ki: Biz Âişe’nin yanına girdik. “Selam sana ey ana!” dedik. Âişe, “Selam sana.” dedi, sonra ağladı. Biz kendisine, “Ağlaman nedendir ey ana?” dedik. Âişe şöyle dedi: “Duyduğuma göre sizden bazı adamlar çeşit çeşit yemekler yiyorlar; hatta bazılarınız yemek boğazından kolay geçsin diye tedavi yollarını arıyormuş. Peygamberinizi hatırladım da, beni ağlatan bu oldu. O dünyadan çıktı ve bir günde karnı iki yemekten doymadı. Eğer hurmaya karnı doysaydı ekmeğe doymazdı; eğer ekmeğe doysaydı hurmaya doymazdı. İşte beni ağlatan budur.”
Örnekleri çoğaltmak mümkün ama bu kadarı yeter.
Allah Elçisi sallellahü aleyhi ve sellem’i örnek almıyorsanız siz bilirsiniz, ama lütfen onu ve oldukça mütevazı ve sade yaşantısını tercihlerinizi meşrulaştırmak için istismar etmeyin.
Prof. Dr. Adnan Demircan/ İrfanDunyamiz.com
Sünnet Yolumuz ↗
Peygamber Efendimiz sallellahu aleyhi ve sellem’e dair yazılar okumak için tıklayın.
Hayat Kitabımız ↗
Hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’e dair ilmi ve seviyeli yazılar okumak için tıklayın.