Dediler tayinin çıkmış hocam…

Sene 1982… Boyabat İmam-Hatip Lisesi’nden mezun oldum. 1982 Eylül ayında Diyanet’te görev almak için imtihana girdim ve hamdolsun kazandım. Ekim ayında Sinop Müftülüğü emrine tayinimiz geldi. Sinop’a çağrıldık. O zaman Sinop müftümüz rahmetli Zübeyir Koç Hoca’mdı. Herkes tarafından sevilen sayılan müftümüzü bize biraz sert diye tanıtmışlardı.

Görev alacak benim gibi çok sayıda İmam-Hatip mezunu arkadaşlarımız vardı. Herkesi teker teker Müftü Bey odaya çağırtıyor, ezan okutuyor, Kur’an-ı Kerim okutuyor, sorular soruyor ve nereye gitmek istediğini soruyordu. Daha önce dört tane yer seçme hakkın var diyerek dilekçe almışlardı. Ben Boyabat’ın Tepeköy, Kılıçlı, Engilekin ve Çukurhan köylerini tercihime yazmıştım.

Herkes girip çıkıyor ve tayin oldukları yerleri söylüyordu. Benden bir önce sınıf arkadaşım Halil Kayagil, Müftü Bey’in odasına girdi ve bir müddet sonra çıktı. Benim kulağıma eğilerek; “Müftü Bey benim istediğim yeri vermedi, ben Sinop merkezi istedim askerliğimi öne sürerek oraya vermedi. Ben de sizin Çukurhan Köyü’nü isteyeceğim, senin köyün isteyebilir miyim?” deyince ben de; “Eğer tercih ettiğim diğer üç köye verirse ben Çukurhan’ı istemem, eğer vermezse ben de orayı isterim. Aramızda imtihan yapar, kim kazanırsa o gider” dedim.

Halil Kayagil arkadaşım tekrar Müftü Bey’in odasına girdi ve bizim köyü yazdırdım diyerek çıktı. Görevli beni çağırdı ve heyecanla Müftü Bey’in odasına girdim. Gösterdiği yere oturdum. “Bana bir aşır oku evladım” dedi. Üç ayet okudum; “Tamam güzel, okuldan hariç bir yerlerde okudun mu?” diye sordu. “Yazları İstanbul İsmailağa Camii’nde Arapça okudum, Sümbülefendi Camii’nde de Kıraat derslerine devam ettim” deyince; “Aferin sen nereyi istiyorsun?” diye sordu. Ben de dilekçedeki köyleri söyledim. “Tepeköy’ün hocası askerde boş kalacak, diğerleri de olmaz başka bir yer iste” dedi. Bu sefer ben de; “O zaman Hocam Çukurhan Köyü’nü istiyorum” dedim.

Müftü Bey; “Orayı Halil arkadaşın istedi, ona verdik” deyince, ben de; “Orası benim köyüm, imam lojmanı yok” dedim. “İnsan kendi köyünde görev zor yapar, saygı sevgi fazla olmaz, sen başka yeri iste” diye nasihat etti Müftü Bey. “Ben yaparım hocam” dedim. Halil Kayagil arkadaşımı çağırttı ve ona bu durumu anlatınca Halil Kayagil arkadaşım; “Olsun ben camide yatarım, bekârım” dedi.

Müftü Bey; “Bunun kışı var, soğukta camide yatılır mı?” dediyse de arkadaşım; “Beni Sinop merkeze verirseniz vaz geçerim yoksa ben de oraya talibim“ diye diretti. Müftü Bey biraz kızdı ama belli de etmedi. “O zaman seni Erfelek merkez camiye veriyorum tamam mı” deyince arkadaşım bu teklifi kabul etti ve odadan sevinerek çıktı.

Ben Müftü Bey’in yanında kalmıştım. Bana; “Seni köyüne veriyorum ama bir şikâyetin olursa seni oradan almam ha” diyerek espri yaptı ve benim ismimi kurşun kalemle yazdı. Ben de sevinerek Sinop tan ayrıldım ve resmi yazının gelmesini beklemeye başladım.

Babam rahmetli Boyabat Çarsak Köyü’nde imamdı. Evde canım sıkıldı babamın vazifeli olduğu caminin kenarında otururken İdris Memiş Hocam seslenerek yanıma geldi. “Müjde! Tayinin gelmiş” dedi. “Nereye?” dedim “Çukurhan Köyü’ne” deyince pek sevinemedim. Çünkü Müftü Bey’in söyledikleri kulaklarımda çınlıyordu. İnsanın kendi köyünde değeri olmazdı.

“Yok” dedi; “Engilekin Köyü’ne gelmiş.” Bu sefer sevindim. Hemen bir araç bulup doğru Boyabat Müftülüğü’ne çıktım. Vaiz İsmet Kızılca Hocamız Müftü vekili idi. Selam verdim ve “tayinim gelmiş hocam” deyince; “Senin işte bir gariplik var, senin tayin hem Engilekin, hem de Çukurhan Köyü’ne gelmiş. Herkes bir yer bulamazken sen iki yere birden tayin olmuşsun” dedi.

Sinop Müftümüze telefon açarak bu durumu sordu. Zübeyir Koç Hocam İsmet Bey’e; “O genci özellikle Engilekin Köyü’ne ver, öbür kâğıdı imha et” dedi ve telefonu kapattı. İlk tayinimiz şuraya mı olacak buraya mı olacak derken çok şükür istediğimiz gibi neticelendi. Ne demişler? Allah’ın dediği olur.

Değerli kardeşlerim. Bizim yiyeceğimiz bir lokma neredeyse, Rabbim bizi oraya götürür. İki sefer Almanya görevim çıktı. Demek ki rızkım oradaymış. Biz bazen çok dert tasa çekiyoruz, yarın ne olacak diye çok endişeleniyoruz. Rabbimin dediği oluyor başka da bir şey olmuyor.

Osman Gülşen/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.

Şunlara Gözat

Abdullah bin Mes’ud gerçek bir kahramandı…

Elimizdeki kaynakların bildirdiğine göre Hazreti Dâvûd aleyhis selam, babasının en küçük oğludur ve çobanlık yapmaktadır. …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.