Şerif Baba… Ben kendisini böyle ünlerim. O ise muhteşem tebessümü ve ışıldayan gözleriyle mukabele eder. Tevazu ile vakarın aynı anda tecessüm etmiş bir canlı portresidir her zaman.
Ne vakit “Destur” diyerek huzuruna girip otursam zenginleşerek kalkarım sofrasından… Onu gönlüme pek çok hazinenin sahibi mahviyetkârlık çulhasına bürünmüş bir aşk dervişi olarak kaydetmiştim yıllar önce.
Hangi definelere mâlik olduğunu söz kıvamını bulup muhabbet harlandığında daha yakından görürsünüz. Ve… Eliniz ayağınız birbirine dolanır hiçbirini zayi etmeden gönül defterinize kaydetmek için.
Cağaloğlu’nun kaynayan muhabbet kazanı onun mahir elleriyle kıvamını bulur. Ehl-i dil olup yolu ona düşmeyen var mı bilmiyorum ama varsa ziyandadır. Kiminle ne konuşacağını ve hangi dozda münasebet kuracağını muhteşem bir mükemmellikte gösteren Şerif Baba’dan öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki…
“Çeşme başı adamı” demişti bir defasında bana. Oysa kendisini târif etmişti. O, yorgunların nefeslendiği bir çeşmedir. Şırıl şırıl akan serin sularında elini yüzünü yuduğu ve ardından bir söğüt gölgesinde can tazelediği bir yiğit adam.
İtiraf etmekten çekinmeyeceğim bir his belirmişti yüreğimde ilk gördüğümde. “Sanki ağabey olarak doğmuş bereketli bir gönül.” Tanıdıkça yanılmadığımı memnuniyetle görüp mutlu olduğum ve gölgesinde olmaktan müftehir bulunduğum bir has âdemoğludur o.
Şerif Aydemir ustadan bahsediyorum dostlar. Azizdir. El Aziz’lidir. Bu toprağın mayasını ruhunda karıp yoğurarak zihninden düşünce filizleri verip çevresine enva-i çeşit lezzetler sunan mâhir bir aziz. Benim dünyamda yer alan ikinci bir Gürbüz Azak’tır. Emin Işık’tır.
Türküleri onunla bir daha havalandırırsınız. Sevdanın kanatları olup bir turna gibi diyardan diyara “Bir göz” için dolaşırsınız. Uyanmayan Suna’yı uyandırırsınız. “Gam yükünün kervanına” yetişir dertleri üleşip bölüşürsünüz. Ve… İnsan olmanın erdemini yeniden keşfedersiniz.
“Mendilim sende kalsın” derken kalanın sadece mendil olmadığını anlarsınız. “Yazık olmuş ömrü yârsız geçene” cümlesini en ulu dağların zirvelerinde bir sancak gibi sallarsınız.
Türkülü muhabbetlerimizde “Haftanın milli marşını söylemediniz” diye benimle yârenlik edenler elbette “Çiçekten harman olmaz” türküsünü onun şahsında billurlaştırarak okuduğumu bilmiyorlardı şu ana kadar.
Anadolu’nun sırrını fâş eden hikâyeler onun kalemiyle bir kuyumcu titizliğinde işlenir. Yüreğimize o irfaniyet ilmek ilmek atılır ve gergef gergef dokunur. Bu toprağın insanı olmak ne demek işte o zaman anlaşılır. Bu örfün bir ferdi olmanın bedel istediği yine işte o vakit bellenir.
“Toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi” durmanın ve nazlı bayrak ile minaredeki ezanın muhteşem beraberliğinin hangi fedakârlıklarla yükseldiğinin idrakine varılır.
Nasırlı bir el konuşur sizinle bir hatip gibi. Başını yerden kaldırmayın bir Hak Meczubunun aslında ne kadar dik duruşlu olduğunun şuuruna varılır. Demem o ki; hâlen Şerif Aydemir’in kitapları okunmamışsa eksikliyiz. Kayıptayız.
Biyografi sitelerinde yer alan şu sınırlı bilgilere kanmayınız. Elazığ-Ağın nüfusuna kayıtlı olan Şerif Aydemir 1950 yılında Kemaliye’de doğdu. Lise öğrenimini Malatya’da tamamladı. Adalet Meslek Yüksek Okulu’nu bitirdi.
Türk Edebiyatı, Yeni Asya, Sur, Sanatalemi.net, Bizim Külliye, Ağın Düşün ve Sanat Dergisi, Ağın Haber Gazetesi ve Harput Çırası’nda yazıları ve şiirleri yayımlandı.
Kitapları: Ruhuma Saplanan Şehir, Yazık Olmuş Yârsız Ömrü Geçene, Mendilim Sende Kalsın, Çiçekten Harman Olmaz. İLESAM ve Türkiye Yazarlar Birliği üyesi olan Şerif Aydemir, ESKADER (Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği)’in kurucuları arasında yer aldı. Ağın Haber gazetesinin başyazarlığını ve Yayın Danışmanlığı’nı yürüttü. 2011 yılında 40 yıl idarecilik yaptığı İstanbul Adliyesi’nden emekli oldu. 2011’den beri Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’nin müdürü olarak görev yapıyor.
Şerif Aydemir üstadım şimdilerde biraz sağlık problemleriyle baş başa. Buralardan da ne gibi ibretli hatıralar çıktığını sosyal medya adresinde “Not Defterinden Süzülenler’de görüyoruz. Kaçırılmamalı. Kendisine hiç eksilmeden artan muhabbetlerimi sunuyorum. Ya Selâm!
Uğur Canbolat/ İstiklal Gazetesi