Hacca giden kardeşlerim…

Allah’ın misafiri olma şerefine layık olan güzel kardeşlerim. Malumunuz bu görev her zaman olmuyor, belli şartları tamamladıktan sonra genellikle ömürde bir defa nasip oluyor. Kardeşlerim çok dikkatli olmak lazım, her şeyden önce niyetimiz çok muhlis olmalı, kendimize çeki düzen vermeliyiz, nereye niçin gidiyoruz ona göre kalbimizi ve ruhumuzu ayarlamalıyız.

Medine-i Münevvere’ye gitmeden önce “şimdiden neler yapabilirim” diye bir çalışma içine girmeliyiz.
Başımızdaki hocalarımız bizlere neler anlatıyor, onları pür dikkat dinlemeliyiz. Medine-i Münevvere‘ye vardığımız zaman Allah’ın Resul’ünün huzuruna giderken edeple basmalıyız toprağa. Başta ağzımızdan çıkan sözlerimiz olmak üzere hareketlerimiz, her şeyimiz güzel olmalı.

Diline sahip çık

Kardeşlerim sizden istirhamım, oradaki en problemli meselenin dilimiz olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın. Mümkünse Medine-i Münevvere‘de Allah’ın Resulü’nün mescidinde namaz kılmak için beklediğinizde yanınıza gelen kardeşlerimizle sınırlı miktarda konuşunuz. Bu özel vakti lütfen sohbet ederek zayi etmeyiniz.

“Nerelisiniz? Ne zaman geldiniz? Türkiye’de ne iş yapıyorsunuz? Nereden emeklisiniz? Kaç lira maaş oluyorsun? Şirket veya diyanet sizden ne kadar para aldı? Hurma aldınız mı? Yemekleriniz nasıl? Oda arkadaşların nasıl?” gibi sözlere başlanıldığı zaman bilin ki zamanınız heba olacak. Bu gibi boş sözlerin biraz daha ilerisi gıybettir unutmayın.

Değerli kardeşlerim, bunlar basit meseleler, burada takılmayın. Mümkünse arkadaşlarından ayrı bir şekilde tek başına bir kenara çekil salavat-ı şerife getir. Eğer Kur’an biliyorsan Kur’an oku. Mescide girince iki rekat tahyahiyetül mescit namazı kıl. Kur’an-ı Kerim eline alacaksan çok okumaktan ziyade okuduğun yerlerin mealine de bakmaya çalış.

Uhud’a selam

Eğer arkadaşların içerisinde senden daha bilgili olup da o konuları anlatan varsa onları da pürdikkat dinlemeye ve anlamaya çalış. Çeşitli gezi yerleri vardır, Uhud’a gidersiniz bazı insanlar oradan toprak almak isterler, bu tür şeylere hiç gerek yoktur, Uhud’un toprağını çantanıza koyup ülkenize getireceğinize Uhud şehidlerini gönlünüze yerleştirip öyle gelin.

Siz orada olan olayları düşünün, Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem’in ne kadar darda kaldığını düşünün. “Uhud bizi sever biz Uhud’u severiz” dediğini düşünün. Acaba Uhud nasıl sevmiş Resulullah’ı ya da Resulullah Uhud’u nasıl sevmiş, ben de Uhud’u sevebildim mi; bunu düşünün. Orada şehidlik var. Hazreti Hamza radıyallahu anh, Abdullah bin Cahş radıyallahu anh, Musa bin Umeyr radiyallahu anh…

Onların huzuruna gittiğiniz zaman; “Ey şüheda sizin gibi biz dinimiz için her şeyimizi veremedik ama şu duruşumuzla sizi unutmadık. Rabbim şahid sizi çok seviyoruz” deyin ve onlar için dualar edin. Hendek savaşının olduğu yere gittiğinizde Allah’ın Resulü karnına taş bağlamış, hendek kazmış, ne çileler çekmiş, ben de dinim için İslam için bir şey yapabildim mi acaba… Ben de evimin etrafına hendekler kazarcasına haramlarla arama mesafeler koyabildim mi acaba; bunları düşünün.

Gazze’yi unutma

Kıbleteyn mescidine gideceğiniz zaman orası yüreğinizdeki yarayı biraz daha sızlatmış olacak. Kudüs-ü Şerif aklınıza gelecek, şu anda yakıp yıkılan Gazze aklınıza gelecek. Bir zaman Resulullah’ın dönüp de namaz kıldığı Kudüs-ü Şerif ne hale gelmiş? Bunları düşünün. Filistinli çocukların kanlarını şampuan yapıp saçlarını yıkayanları, onların kanlarını diş macunu yapıp dişlerini fırçalayanları düşünün. Ve boykotu unutmayın.

Ondan sonra Kuba mescidine uğradığınızda, Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem’in Medine-i Münevvere’ye geldiğinde ilk işinin mescid yapmak olduğunu ve bu mescidlerin inşaatında kendisinin çalıştığını unutmayın. O hayatını mescidlere adamış, bizim etrafımızdaki mescidlerle bir alakamız var mı, bunu düşünün. Bırakın mescidlerin temizliğini, ihtiyaçlarıyla ilgilenmeyi, Cuma dışında mescide uğradığımız var mı; bunun muhasebesini yapın.

Oradan ilk defa cuma namazı kılınan Cuma mescidine vardığınızda, Peygamber Efendimiz hutbe irad ederken; “Selamı yayın, taamı yedirin, insanlar uykudayken namaz kılın” buyurmuş, acaba ben de her Müslüman‘a selam veriyor muyum, teheccüt namazına kendimi alıştırmaya çalışıyor muyum, yemek yediriyor muyum; bunları düşünün.

Kabe’ye doğru

Medine’den sonra duaların kabul olacağı Kabe-i Muazzama‘ya gitmeden önce mikat mahallinde ihrama girerken anandan doğduğun günü düşüneceksin ve kısa bir süre sonra kefene gireceğin günü hatırlayacaksın. Yolun sonu görünüyor, işte kefen, işte ihram. Sonra “Allahümme lebeyk” sadalarıyla; “Sen çağırdın ben geldim Ya Rabbi” diyerek gözyaşlarıyla Mekke-i Mükerreme’ye doğru geleceksin.

Kardeşlerim, oraya giderken şöyle düşünebilirsiniz: Bugüne kadar annemi, babamı, eşimi, çocuklarımı üzdüm mü? Kardeşlerimi, akrabalarımı, birinci derecedeki yakınlarımı kırdım mı? Komşularınla aramdaki bağlar nasıl? İnsanların kul hakkına taalluk edecek haklarına girdim mi? Bunları düşündükçe vicdanından bir ses gelecek. “Sen şurada haksızdın, sen şu kişiyi dilin ile diğerini elin ile incittin.”

Üzdüğün insanların affı için dua edeceksin sonra o insanları zaman kayıp etmeden hemen orada arayacaksın, aflarını isteyip helalleşeceksin. Çünkü belki de yolda kaza yapıp ölebilirsin, fırsatı kaçırmamak için acele edeceksin. Mümkünse yoldayken telefon edeceksin, Avrupa’da, Türkiye’de, nerede dostun, kardeşin varsa ona diyeceksin ki: “Ben Allah’ın Resul’ünün diyarındayım, sana dua ediyorum.” Böylece insanlarla dostluk köprüsünü kurmuş olacaksın.

İnsan Mekke-i Mükerreme’ye gittiği zaman bambaşka bir hal içerisinde oluyor. Kabe’ye varırken bir an gözlerinizi kapatın, kalabalığın içerisine girdiğinizde siyah örtüler bürünmüş Kabe’ye yaklaştığınızda açın gözlerinizi. Kum tanesi gibi dönen insanları seyredin. Bu insanları pervane gibi döndüren Rabbimizin hikmetlerini düşünün.

Bir anda aklınıza neler gelecek, kainat dönüyor, samanyolu dönüyor, yıldızlar dönüyor, ay ve güneş dönüyor. Biz de ilk yaradılışımızdan bu hale gelinceye kadar nice halden hale döndük. Evvel bebek idik, çocuk olduk, sonra genç olduk, şimdi ihtiyarlığa doğru gidiyoruz. İşte ömrünüz, şöyle beş dakika bunu düşünün. Sonra; “Ya Rabbi aşkınla dönen pervaneler gibi biz de dönmeye geldik” deyin ve tavafa devam edin.

Tavaftan sonra iki rekat namaz kılacaksınız. Mümkünse “Makam-ı İbrahim’de kılacağım” diyerek insanların yolunu kesmeyin, Hacerü’l Esved’i öpeceğim diyerek insanlara eziyet etmeyin. Her nerede olursanız olun insanlara yardımcı olmaya çalışın, Medine-i Münevvere’de olsun Mekke-i Mükerreme’de olsun saflar arasında gezip yer arayan insanlara yer verin. Siz onlara yer verirseniz Allah celle celaluh da size çok güzel bir yer ayarlayacak, bunu unutmayın.

İkram edin

Mümkünse çantanıza hurma, varsa meyve veya kuruyemiş koyun. Yanınızdaki insanlara iki tane hurma veya bir tane elma ikram edin kardeşler. Hiç bir şey yapamıyorsanız zemzem suyu getirin insanlara ikram edin, dualarını alın. Bir insana küçük bir hediye vermek büyük hayırlara vesile olur. Cebinizde kağıt mendil bulundurun terleyen insanlara ikram edin.

Namaz sonrasında sağınızda ve solunuzdaki insanlar ile musafaha edin. Müslümanların kardeşliğe, birlik beraberlik olmaya ihtiyacı var, değerli kardeşlerim kardeşlik köprüsüne bir tuğla da siz taşıyın. Aman sakın dünya kelamlarına girmeyin, yani boş konuşmayın, dünya kelamlarına girdiğiniz zaman o mekanın feyzini kaybedebilirsiniz.

Bir hatıram aklıma geldi, Tavaf sonrası Kur’an okuyordum bir grup insan geldi, tam bir saat dünya kelamları konuştular, olumsuz çok sözler söylediler. Hani günaha girmeden ümmetin dertlerini dile getirseler amenna söyleyecek sözümüz olmaz. Neyse tavaf için kalkarken; “Müsaade ederseniz beş dakika konuşalım” dedim. Onlara Lokman Suresi’nden bir kaç ayet okudum. 6. ayette geçen “boş söz” ile ilgili bölüme gelince içlerinden ağlayanlar oldu.

Arafat vakti

Evet Arafat’a çıkma anı geldiğinde gönlünüzde bambaşka bir sevinç ve heyecan başlar. Çünkü; “Hac Arafat’tır” buyurmuş Allah’ın Resulü. Kardeşlerim mümkünse Arafat’ta çok yememeye çalışın, çok su içmemeye çalışın, idare edecek şekilde yiyin, için. Çünkü ne kadar az yerseniz o kadar az ihtiyaca gidersiniz. Oradaki ihtiyaç yerlerinde çok sıra olur ve vakit kaybedersiniz.

Zaman zaman bir kenara çekilin, gözlerini kapatın, kendiniz için ve ümmet için tövbe İstiğfar edin. Bol bol dua edin. Bir daha böyle fırsat ele geçmeyebilir. Nereden geliyorsan, caminizin, mahallenizin, köyünüzün, ilçenizin temsilcisi olarak insanlara dua edin. Ama unutmayın ki ümmet perişan, en fazla da ümmetin haline dua edin.

Duada samimiyet önemlidir. Alnını secdeye koy, saatlerce; “Aman Ya Rabbi” diyerek sesiz bir şekilde Mevla’ya yalvar. Birilerinden öğrendiğin kafiyeli dualara gerek yok, kendi özünden, kendi sözünden, kendi gönlünden süzülen kelamlar Mevla’ya ulaşır.

Arafat’tan sonra Müzdelife’ye doğru gideceksin, artık zahmetli yollar başladı. Müzdelife’de taşlarını toplayacaksın, gece yarısında şeytan taşlamak için uzunca bir yola gireceksin. Dikkatli olmalısın, kafile ve grupta görevlilere uymaya çalış, böylece kalabalıklarda kaybolmazsın. Şeytanı taşlayıp kurbanın kesileceği zamana kadar bekleyeceksin. Kesildi haberi geldiğinde saçını keseceksin, banyonu yapacak ve ihramdan çıkacaksın.

Lütfen şunu hiç unutma! Şeytanı taşladıktan sonra şeytan seni bırakmayacak. Haccın zor zamanı bayramdan sonrasıdır. Bayramdan sonra orada kalan kardeşlerim çok dikkatli olun kazandıklarınızı kaybetmeyin. Şöyle etrafınıza bakın mülayim olan insanlar birden agresif oluyorlar, Gereksiz yere tartışmalar başlıyor. Odanda beraber kaldığın insanlar başlıyorlar sert konuşmaya. Çünkü şeytan boş durmuyor, o da hacıları taşlıyor.

Her an dikkat edeceksin; “İnsanları incitmeyeceğim” diye nefsine söz vereceksin. “Ben buraya gelip gidenlerden değil, alıp gidenlerden değil, olup gidenlerden olmak istiyorum” diyeceksin. Gelip gidenler çarşıda pazarda sokakta boş işlerle uğraşanlardır. Alıp gidenler efendim şunu alır bunu alır bir de etrafındaki insanların günahlarını alıp giderler. Olup gidenler öyle değildir onlar Fecr Suresi’nin son ayetine göre razı olarak Rabbine dönen kullardır.

Dönerken hangi hediyeleri götürelim diye düşünme. Hazreti Yusuf’un kokusunu alan Yakup aleyhis selam misali sen de Hira‘nın, Sevr dağının, Kabe’nin kokusunu götürmeye çalış. Efendimiz aleyhis selam’ın gezdiği mübarek toprakların tozunu götür. İnsanlığın gönlü çok kurudu, gözlerden yaş akmaz oldu, sen de gözünden bir damla yaş götür.

Geylani Akan/ İrfanDunyamiz.com

İrfan Mektebi ↗

Sevdirici, müjdeleyici üslupla yazılmış hayata dair çok güzel yazılar okumak için tıklayın.

Gönül Dünyamız ↗

Gönül insanlarına dair bam telinize dokunacak yazılar okumak için tıklayın.




Şunlara Gözat

Sami Efendi’nin pek bilinmeyen hatırası…

Konya’nın meşhur hafızlarından Hayra Hizmet Vakfı kurucusu merhum Hasan Hüseyin Varol hocamızın hatıralarını rahmete ve …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.